Türkiye Tanıtımı

Güzel yurdumuz Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesi hakkında bilgiler bulacağınız bu çalışmanın bütün eğitim camiasına yararlı olması dileğiyle...
İÇ ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Doğu Anadolu’dan sonra 2. büyük bölgemizdir. Anadolu Yarımadasının ortasında yer alır. G.Doğu Anadolu Bölgesi hariç her bölgeyle komşudur. Alanı 163.057 Km2'dir. Ülkemizin % 20’sini kaplar.
Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 71 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Konya Bölümü
-
Yukarı Sakarya Bölümü
-
Orta Kızılırmak Bölümü
-
Yukarı Kızılırmak Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Dağları: Yer şekilleri sadedir. Engebeli arazi fazla olmadığı için arazi ulaşıma uygundur. Ortalama Yükselti 800-1000 metredir. Bölgenin en yüksek yeri doğu bölümüdür. Kıvrım dağları da bu bölümde yer alır. Akdağlar, Hınzır Dağları, Tecer Dağları, Yıldız Dağları bu kıvrım dağlarıdır. Bölgenin güneyinde volkanik dağlar vardır.Bunlar Erciyes Dağı (3917 m en yüksek yeri), Melendiz, Hasandağı, Karacadağ, Karadağ’dır.
Platoları: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok (Kızılırmak), Yazılıkaya, (Bayat), Uzunyayla platoları vardır.
Ovaları: Konya Ovası (Türkiye’nin en büyük ovası), Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi Ovaları
Akarsuları: Kızılırmak, Sakarya, Porsuk Çayı, Delice Irmağı.
Gölleri: Bölgenin güneyinde kapalı havzalar vardır. Tuz Gölü (2.Büyük Gölümüz), Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan, Sultan Sazlığı vardır. Sakarya Nehri üzerinde Sarıyar ve Gökçekaya; Kızılırmak Nehri üzerinde de Hirfanlı ve Kesikköprü baraj gölleri vardır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölge dağlarla çevrili olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayları çok görülür. En az yağış alan bölgedir. Ortalama yağış 400 mm’dir. Bunun en önemli sebebi bölgenin dağlarla çevrili olmasıdır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Bölgede özellikle doğudaki dağlık alanlarda ormanlara da rastlanır. Orman bakımından % 9 ile 5. sıradadır. Akarsu boylarında kavakçılıkta yapılır.
TARIMI NE HAYVANCILIK
Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ekili-dikili alanlar bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada yer alır (% 27). Çalışan nüfusun büyük bölümü tarımda çalışır. Fakat tarımın en önemli sorunu sulama ihtiyacıdır. Bölgede en çok üretilen ürün buğdaydır. Diğer ürünler şekerpancarı (şeker fabrikaları bölgede fazladır.), Üzüm, Mercimek, Yulaf, Çavdar, Ayçiçeği, Haşhaş, çeşitli meyveler ve sebzelerdir.
Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. Ankara çevresinde tiftik keçisi, Sivas ve Konya çevresinde koyun çok yetiştirilir.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ
Krom:Eskişehir-Mihalıççık, Kayseri ve Sivas.
Kayatuzu: Kırşehir, Çankırı, Nevşehir, Yozgat.
Linyit: Sivas-Kangal. (Burada bir de termik santralde bulunmaktadır.)
Demir: Kayseri-Develi, Sivas-Kangal, Ankara-Haymana.
Toryum: Eskişehir-Sivrihisar.
Çinko: Konya-Bozkır, Niğde-Bor (Türkiye’de 2. sırada).
Lületaşı: Eskişehir (Türkiye’de ve Dünya’da 1.).
Volfram: Kırıkkale-Keskin, Niğde (Türkiye’de 2. sırada).
ENDÜSTRİSİ
-
Sanayi Yukarı Sakarya Bölümünde gelişmiştir.
-
Eskişehir: Lokomotif, besin, motor, çimento, inşaat, malzemeleri, şeker, et deri sanayisi vardır.
-
Ankara: Dokuma, besin, tarım araçları, çimento, alkollü içki, mobilya, selüloz, kağıt, karton, deri ve et sanayisi vardır.
-
Konya: Tarım araçları, besin, motor, çimento, süt ürünleri, inşaat malzemeleri, selüloz, kağıt ve şeker s.
-
Kayseri: Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk sanayisi.
-
Kırıkkale: Silah sanayi, Orta Anadolu Rafinerisi.
-
Sivas: Besin, Yem, Çimento, demir-çelik, et entegre, demiryolları bakım ve onarım tesisleri vardır.
NÜFUSU VE YERLEŞMESİ
Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Nüfus artış hızı %o 16’dır (Türkiye ortalaması %o 18.34).
Nüfusun % 69’u kentte yaşar (Türkiye ortalaması % 65). Yukarı Sakarya Bölümü en yoğun nüfuslu alandır. Nüfus genellikle bölgenin çevresindeki dağ eteklerindeki ovalara yoğunlaşmıştır. Ülkemizin başkenti ve 2.büyük kenti Ankara bölgede yer almaktadır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Ekonomisinde tarım hakim faaliyettir. Bölge yurdumuzun tahıl ambarıdır. Yurdumuzda Buğday (5), Arpa (E), Şekerpancarı (@), Baklagiller (0), Meyvecilik ( ) oranında yapılır. Bölgede Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri, Kırıkkale ve Sivas gibi sanayi kentleri vardır. Türkiye Endüstri üretiminin % 15'i bu bölgemizden sağlanmaktadır. Bölgenin turizm gelirleri de fazladır.
TARİHİ ÖNEMİ
Sivas Kongresi Sivas kentinde yapılmıştır. Ankara’da da ilk TBMM açılmıştır. Bu tarihten sonra Milli Mücadelenin merkezi olmuştur.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
En fazla nadasa bırakılan bölgedir.
-
En büyük kapalı havzamız buradadır (Tuz Gölü)
-
En tuzlu gölümüz Tuz Gölüdür.
-
Lületaşının tek çıkarıldığı yer Eskişehir’dir.
-
Karstik şekillere en çok rastlanan 2.bölgemizdir. (Sivas, Çankırı)
-
İklimden dolayı kerpiç en çok kullanılan yapı malzemesidir.
-
Ulaşımı yeryüzü şekilleri sayesinde çok uygundur.
-
En az yağış alan bölgemizdir.
-
Ortalama yükseltisi 1000 metredir. En yüksek yeri Erciyes Dağıdır.
-
Küçükbaş hayvan sayısı en fazla olan bölgedir.
-
Nüfus bakımından 2. olmasına rağmen alanı büyük olduğu için yoğunluk azdır.
-
Tek uçak fabrikamız Eskişehir’dedir.
-
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.
-
İklimi sert ve karasaldır.
-
Kentleşme oranı düşük, kırsal yerleşme topludur.
-
Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz yönde etkiler.
-
Bölgede endüstri bitkilerinden şekerpancarı, tahıllardan buğday çok yetiştirilir.
-
En uzun akarsuyumuz Kızılırmak nehrinin büyük kısmı bölgededir
MARMARA BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Ülkemizin kuzey-batısında yer alır. Bulgaristan, Yunanistan, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizleri, Karadeniz, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri ile komşudur.
ALANI VE NÜFUSU
Gerçek alanı 67.306 Km2. Ülke yüzölçümünün %8.5’ini kaplar. 6.Büyüklükteki bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 17.3 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Yıldız Dağları (Istranca) Bölümü
-
Ergene Bölümü
-
Çatalca-Kocaeli Bölümü
-
Güney Marmara Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Kıyıları: Karadeniz ne Kuzey Marmara kıyıları fazla girintili-çıkıntılı değildir. Falez (Yalıyar) çok vardır. Fakat Güney Marmara kıyıları girintili-çıkıntılıdır.
İzmit, Gemlik, Erdek ve Saros körfezleri vardır.Gelibolu, Biga, Kapıdağ, Armutlu, Çatalca-Kocaeli başlıca yarımadalarıdır.Gökçeada, Bozcaada, Marmara Adaları, İmralı, İstanbul Adaları ise başlıca adalarıdır.İstanbul ve Çanakkale Boğazları Ria Tipi kıyılardır.Kapıdağ Yarımadası bir kıyı biriktirme şekli olan Tombolo’dur.
Dağları: Ortalama yükseltisi en az bölgedir. En yüksek dağı Uludağ’dır (2543 m).Yıldız Dağları, Koru Dağlar, Işıklar Dağları, Biga Dağları, Samanlı Dağları diğer dağlarıdır.Yerşekilleri sade olduğu için ulaşımı da kolaydır.
Akarsuları: Sakarya’nın aşağı kesimi, Susurluk, Meriç ve onun kolu Ergene. Bu akarsular baraj yapımı için uygun değildir. Ağızlarında delta oluşturamazlar. Çünkü akıntı ve yatak eğimi fazladır.
Ovaları: Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları
Gölleri: İznik, Manyas, Sapanca ve Ulubatlı Tektonik göldür. Terkos, Küçük ve Büyük Çekmece Gölleri Kıyı Seti gölüdür. Ömerli Baraj gölü de bulunmaktadır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Marmara Bölgesi konumu sebebiyle iklim ve bitki çeşitliliğine sahiptir. Karadeniz kıyılarında Karadeniz İklimi ve Ormanlar görülür. Istrancaların güneyinde Karasal İklim ve bozkır görülür. Güney Marmara’da bozulmuş Akdeniz İklimi ve Maki görülür. Burada yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve yağışlıdır.
TARIM VE HAYVANCILIK
Yüzölçümüne göre ekili-dikili alanı en fazla bölgemizdir. Sebebi engebenin az, düzlüklerin fazla olmasıdır. Makineli tarım yaygındır. İklim çeşitliliği yetiştirilen ürünleri de çeşitli kılmaktadır. Ulaşımın kolay olması, sulamanın yaygın olması ve tüketici nüfusun fazla olması nedeniyle tarım gelişmiştir. Fakat kalabalık nüfusa yetmediği için başka bölgelerden de gelmektedir.
Tütün: A.Pazarı (Türkiye’de %8 ile 3.), Ayçiçeği: Ergene Havzası (Türkiye’de 1.)
Zeytin: Güney Kıyılarında (Türkiye’de ' ile 2.), Pamuk: Balıkesir (Yağışın azalması sayesinde.)
Şekerpancarı: Trakya-Alpullu, Adapazarı ve Susurlukta sulanabilen alanlarda.
Buğday: İç kesimlerde (Türkiye’nin ’ü), Pirinç: Ergene ve Meriç havzalarında (Türkiye’de 1.)
Mısır: Doğu Marmara ve Trakya’da. (Türkiye’de 2.)
Hayvancılık genellikle besicilik ve ahır hayvancılığı şeklindedir. Bunun sebepleri tarım arazisinin fazlalığı, tüketici nüfusun fazla olması, pazarlama sorununun olmaması ve yer şekilleri ve iklim şartlarının buna uygun olmasıdır. İstanbul ve çevresinde kümes hayvancılığı, Bursa ve çevresinde ipekböcekçiliği yapılmaktadır.
YERALTI ZENGİNLİKLERİ
-
Bor: Susurluk, Bigadiç- Balıkesir (Türkiye’de 1.),
-
Volfram (Tungsten): Uludağ-Bursa, Demirköy-Kırklareli (Türkiye’de 1.),
-
Mermer: Güney Marmara,
-
Linyit: Bölgenin genelinde,
-
Barit: Lapseki-Çanakkale, Doğalgaz: Kırklareli,
-
Demir: Kocaeli ve Sakarya,
-
Manyezit-Magnezyum: Bilecik,
-
Krom: Bursa,
-
Kurşun-Çinko: Balıkesir ve Çanakkale,
-
Seramik Kili: İstanbul ve Çanakkale
ENDÜSTRİ
Bölge ekonomisi gelişmiştir. Milli gelirimizin ’si bu bölgeden karşılanır. Sanayi işçilerimizin yarısı burada çalışır ve sanayi ürünlerinin 1/3’ü bu bölgeden karşılanır. Ulaşımını kolay olması, hammadde teminin kolay olması, Hinterlandının geniş olması, işgücünün fazla olması, tüketici nüfusunun fazla olması ve pazarlama kolaylığı gibi sebeplerle sanayisi gelişmiştir. Enerji üretimi en az olan bölge olmasına rağmen enerji tüketiminde ilk sıradadır. Türkiye’nin en büyük sanayi kuşağı olan İstanbul-Kocaeli-Adapazarı bu bölgede yer alır. Bursa başka bir sanayi ilidir. İstanbul en işlek ve gelişmiş limanımız olarak en büyük ithalat limanımızdır.
İzmit’te İpraş Petrol Rafinerimiz bulunmaktadır. Ambarlı-İstanbul’da Doğalgaz ve Fuel Oil, Bursa ve Hamitabat’ta Doğalgaz, Kırklareli ve Orhaneli’nde termik santraller vardır.
Bursa’da dokumacılık, otomotiv ve konserve sanayisi vardır. İzmit’te ise kağıt, petro-kimya ve İpraş Rafinerisi vardır.
NÜFUS VE YERLEŞME
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 17.3 Milyondur .Nüfus yoğunluğu Km2’ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok üstündedir (Türkiye ortalaması 83 kişidir.) Kentsel nüfusu en fazla olan bölgemizdir. Halkın % 79’u kentlerde yaşar. Nüfusu çok fazla olduğu için diğer bölgelerden ürün alır. Nüfus Çatalca-Kocaeli yarımadasına yoğunlaşmıştır. İstanbul en kalabalık ilidir. İzmit, Adapazarı ve Bursa diğer büyük illeridir. Nüfus artış hızı %o 27’dir (Türkiye %o 18.34). Nüfus ve nüfus yoğunluğunda 1. sıradadır.
TURİZM
Turizm geliri en fazla olan bölgemizdir. Bölgede başta İstanbul, Bursa ve Edirne olmak üzere Osmanlı eserleri çoktur. Bursa’da kaplıcalar bulunmaktadır. Balıkesir’de Kuş Cenneti bulunmaktadır. Bursa-Uludağ önemli bir kış turizm merkezimizdir. Bölgede bulunan adalar ve kıyılar turist çeken diğer yerlerdir. İstanbul bütün yıl fuar ve kongreler sayesinde önemli sayıda turist çekmektedir.
TARİHİ ÖNEMİ
Bilecik, Bursa, Edirne ve İstanbul illerinin Osmanlı Tarihinde önemli yerleri vardır. Bu kentler bu devletin başkentliğini yapmıştır. Çanakkale’de 1915te Çanakkale Savaşına sahne olmuş bir kentimizdir.
BÖLGE HAKKINDA NOTLAR
-
Yüzölçümüne göre 6. sıradadır.
-
Ortalama yükseltisi en az bölgedir.
-
Nüfus ve nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgedir.
-
En fazla iç göç alan bölgedir.
-
Sanayisi en gelişmiş ve sanayi nüfusu en fazla bölgedir.
-
İşçi nüfusu en fazla bölgedir.
-
Alanına oranla ekili-dikili alanı en fazla bölgedir.
-
İki kıtada toprağı olup iki çok önemli boğaza sahiptir.
-
Orman bakımından ile 3. sıradadır.
-
Yünlü ve ipekli dokumada ilk sırada yer alan bölgedir.
-
Boğazlar ria kıyı tipidir.
-
İstanbul en büyük ithalat limanımızdır.
-
En çok vergi veren bölgemizdir.
-
Bor üretiminde Türkiye’de ve Dünyada ilk sıradadır.
-
Alanına oranla tarım arazisi en fazla bölgedir.
-
Ekonomimize katkısı daha çok sanayi alanındadır.
-
Hizmet sektörünün en fazla olduğu bölgedir.
-
Çayır ve otlakları en az bölgedir. (Alanının 1/10’undan az)
-
Ürün vermeyen toprakları en az bölgedir.
-
Enerji üretimi en az ama tüketimi en fazla bölgedir.
-
Turizm gelirleri en fazla olan bölgedir.
-
Şeftali, Ayçiçeği, Pirinç ve Kestane üretiminde ilk sıradadır.
-
Madenler bakımından en zengin ili Balıkesir’dir.
-
Kağıt sanayisinin en fazla olduğu bölgedir.
-
Ortalama sıcaklık 14-16 derece, yağış 600-900 mm’dir.
-
En fazla yağışı kışın, en azı yazın alır. Yazın Karadeniz ikliminin etkisiyle yağış alır.
-
Okur yazar oranı en fazla bölgedir.
-
Ekonomimize katkısı sanayi ve ticaret alanındadır.
-
Şehirleri: Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Yalova, Kocaeli, Adapazarı, Bursa, Çanakkale, Balıkesir ve Bilecik’tir
EGE BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Ülkemizin batısında Ege Denizi kıyılarınca uzanan bölge, Marmara Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleriyle ve Ege Denizi ve Ege Adaları ile komşudur.
Gerçek alanı olan 93.139 Km2 ile Türkiye topraklarının .1'ini kaplar. Alan bakımından 5. büyüklükteki bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.9 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının biraz üstündedir. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Asıl Ege Bölümü
-
İç Batı Anadolu Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Kıyıları: Ege Denizinin yerinde eskiden Egeid karası vardı. Bunun çökmesi sonucunda bugünkü adalar meydana geldi. Bölge dağları kıyıya dik uzandığı için kıyı girintili-çıkıntılı Enine Kıyı Tipidir.
Kıyıda bir çok körfez, koy, yarmada ve buruna rastlanır. Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük, Gökova başlıca körfezleridir. Reşadiye, Bozburun, Dilek VE İzmir başlıca yarımadalarıdır.
Ege kıyıları girintili-çıkıntılı olduğu için en uzun kıyımızdır. Muğla’da en uzun kıyıya sahip ilimizdir.
Dağları: Asıl Ege Bölümü faylanma hareketlerine uğradığı için Kaz Dağı, Madra Dağı, Yunt Dağı, Bozdağlar, Aydın Dağları faylanma sonucu yüksekte kalmış horstlardır. Bölümün güneyinde uzanan Menteşe Dağlarının uzanış yönü kıyıya paraleldir. İç Batı Anadolu’ya gidildikçe yükseklik artar. Bu bölümde, Alaçam, Eğrigöz, Murat ve Sandıklı Dağları vardır.
Ovaları: İç Batı Anadolu Bölümünde Yazılıkaya Platosu, Tavas- Çivril- Banaz-Örencik ovaları vardır. Asıl Ege Bölümünde horstlar arasında kalan grabenler birer alüvyon ovasıdır. Bunlar Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ovalarıdır. Bunlar aynı adı taşıyan ve bol alüvyon taşıyan, akarsuları tarafından oluşturulmuştur. Akarsuların döküldükleri yerlerde de delta ovaları da oluşmuştur.
Akarsuları: Bakırçay, Gediz,K. Menderes, B. Menderes başlıca akarsularıdır. İç Batı Anadolu’da Susurluk ve Sakarya Akarsularının bazı kolları da bulunmaktadır.
Gölleri: Göl bakımından fakir olan bölgede iki doğal göl vardır. Bunlar Marmara ve Çamiçi (Bafa) Gölleridir. Adıgüzel, Kemer ve Demirköprü baraj gölleri de vardır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin asıl Ege Bölümünde graben ovaları sayesinde içlere kadar sokulan Akdeniz İklimi görülür. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı bir iklim görülür. Bitki örtüsü makidir ve yer yer ormanlara da rastlanır.
İç Batı Anadolu bölümüne gidildikçe yüksekliğin artması ve denize olan uzaklığı sebebiyle iklim karasallaşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı Karasal İklim görülür. Bitki örtüsü de Bozkırdır.
TARIMI VE HAYVANCILIĞI
Bölgenin yurt ekonomisine katkısı daha çok tarım alanındadır. Bölümler arasında iklim ve yeryüzü şekillerinin farklı olmasına bağlı olarak yetiştirilen ürünler arasında da farklılık ve çeşit vardır.
-
Tütün: Kıyı ovalarında yetiştirilir. Ülke üretiminin e'ini yetiştirir. 1.sıradadır.
-
Pamuk: Asıl Ege Bölümündeki alüvyal ovalarda ve özellikle güneye yakın bölgelerde yetiştirilir. Ülke üretiminin @'ını sağlar. 1. sıradadır.
-
Zeytin: Kıyı kesiminde, özellikle Edremit Körfezi çevresinde yetiştirilir. 1.sıradadır.
-
İncir: En çok B. Menderes vadisinde yetiştirilir. 1. sıradadır.
-
Turunçgiller: En çok Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı bölümünde yetiştirilir.
-
Üzüm: En çok Gediz Vadisinde yetiştirilir. Ülke üretiminin 5’ini sağlarken 1. sırada yer alır.
-
Pamuk: Asıl Ege Bölümünün alüvyal ovalarında özellikle güney alanlarda yetiştirilir.
-
Haşhaş: İç Batı Anadolu’da Afyon ve Kütahya çevresinde kontrollü olarak yetiştirilir.
-
Şekerpancarı: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.
-
Tahıllar: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.
YER ALTI KAYNAKLARI
-
Krom: Muğla, Denizli, Kütahya.
-
Demir: Balıkesir ve Kütahya. 1.sıradadır.
-
Linyit: Kütahya, Manisa, Muğla ve Denizli. 1.sıradadır.
-
Cıva: Uşak ve İzmir. 1.sıradadır.
-
Bor: Kütahya ve Eskişehir.
-
Manganez: Uşak, Afyon ve Denizli.
-
Mermer: Afyon ve Denizli.
-
Titanyum: İzmir ve Manisa. 1.Sıradadır. Muğla, Aydın ve İzmir.
-
Uranyum: Manisa, Aydın ve Uşak.
-
Tuz: İzmir-Çamaltı. 1.sıradadır.
SANAYİSİ
Sanayi bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada gelir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. Zaten bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti İzmir’de bu bölümde yer alır. İzmir sanayisi, fuarı, ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir’de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır.
Bölgede dokuma, şeker, çimento, termik ve hidroelektrik santraller vardır.
Yatağan-Muğla, Tunçbilek-Kütahya, Soma-Manisa’da termik santraller vardır. Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy’de bulunmaktadır. Demirköprü, Adıgüzel ve Kemer Hidroelektrik Santralleri de vardır.
NÜFUS VE YERLEŞME
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.9 milyondur.Nüfus yoğunluğu Km2’ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasına biraz üstündedir. En yoğun nüfuslu 3. bölgemizdir. Kentsel nüfus daha fazladır % 61. Türkiye ortalamasına yakındır (Türkiye e). Nüfus kıyılarda, alüvyal ovalarda yoğunlaşmıştır. İç kesimlere gidildikçe nüfus yoğunluğu azalır. Buralarda da nüfus maden işletmelerinin çevresine ve ovalara toplanmıştır. Kıyıda Menteşe Yöresi de dağlık alan olması nedeniyle az nüfuslanmıştır. Nüfus artış hızı %o 16’dır (Türkiye %o 18.3)
TURİZM
Bölge Marmara’dan sonra turizm geliri en fazla 2. bölgedir. Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyılar deniz turizmi açısından zengindir. Bölgede İlkçağ uygarlıklarından ve Türk Devletlerinden kalan tarihi eserlerde turistlerin ilgisini çeken yerlerdir. Pamukkale-Denizli Travertenleri de güzel yerlerden biridir.
TARİHİ ÖNEMİ
Bölge Kurtuluş Savaşının en önemli savaşlarına sahne olmuştur. Kütahya ve Afyon bu savaşların en önemlilerinin geçtiği illerimizdir.
EGE BÖLGESİ'NİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
Yüzölçümü bakımından 5.sıradadır.
-
Orman bakımından 3. sıradadır.
-
Ekili-dikili alan bakımından $ ile 3. sıradadır.
-
Kıyı uzunluğu bakımından 1. Sıradadır.
-
Ekonomisi tarıma dayanır.
-
Sanayi bakımından Marmara’dan sonra 2.sıradadır.
-
Zeytin, üzüm, incir, haşhaş ve tütün üretiminde 1.sıradadır.
-
Linyitin en çok çıkarıldığı bölgedir. Termik Santralde çok vardır.
-
En fazla tuz üretilen bölgedir (İzmir-Çamaltı Tuzlası)
-
İlk demiryolu İzmir-Aydın arsında kurulmuştur.
-
Asıl Ege Bölümünde horst ve grabenler vardır.
-
En önemli ihracat limanımız Doğal bir liman olan İzmir Limanıdır.
-
En önemli uluslar arası fuarımız İzmir’de kurulur.
-
Göl yönünden en fakir bölgelerdendir.
-
Turizm gelirleri bakımından Marmara’dan sonra 2. sıradadır.
-
Dağların uzanış yönü sayesinde kıyıdaki Akdeniz İklimi iç kesimler kadar sokulabilir.
-
Termik Santrallerden elektrik üretimi açısından ilk sırada yer alır.
-
Enine Kıyı Tipi görülür.
-
En uzun kıyıya sahip ilimiz Muğla’dır.
-
Denizli-Pamukkale Travertenleri vardır.
-
Çiniciliğin ve halıcılığın merkezi konumundadır. Kütahya çinicilikte ilk sırada yer alır.
-
Akarsular bol alüvyon taşıyarak menderesler çizerek akarlar. Delta ovaları oluştururlar.
-
Sünger avcılığı Bodrum kıyılarında yapılır.
-
Seracılıkta Akdeniz’den sonra 2. sıradadır.
-
Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy’dedir.
-
İlleri: İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Kütahya, Afyon, Uşak
KARADENİZ BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Yurdumuzun kuzeyinde, Sakarya’nın doğusundan Gürcistan’a kadar Karadeniz’e paralel olarak bir şerit gibi uzanır. Gürcistan, D. Anadolu, İç Anadolu ve Marmara Bölgeleriyle ve adını aldığı deniz ile komşudur.
ALANI VE NÜFUSU
Gerçek alanı olan 143.537 Km2 ile Türkiye topraklarının ’ini kaplar. Alan bakımından 3. büyüklükteki bölgemizdir. Bölge Doğu-Batı doğrultusunda 1400 Km, Kuzey-Güney doğrultusunda 100-200 km ile bir şeride benzer.
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.4 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 59 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Batı Karadeniz
-
Orta Karadeniz
-
Doğu Karadeniz
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Kıyıları
Dağlar kıyıya paralel olarak uzandığı için kıyılar az girintili-çıkıntılıdır. Bu kıyı tipine Boyuna Kıyı Tipi denir. Tek doğal limanı Sinop’tur. Arkasındaki dağların ulaşımı zorlaştırması nedeniyle fazla gelişmemiştir. Buna rağmen Trabzon, Samsun gibi limanlar yapay olmasına rağmen ulaşımları sayesinde gelişmişlerdir. Bu kıyı tipinde bir kıyı aşındırma şekli olan Falez (Yalıyar) çok görülür.
Dağları
-
Batı Karadeniz: Küre (İsfendiyar) Dağları, Bolu Dağları, Ilgaz Dağları, Köroğlu Dağları
-
Orta Karadeniz: Canik Dağları
-
Doğu Karadeniz: Karadeniz (Rize) Dağları (Zirvesi: Kaçkar D.3932), Giresun Dağları, Çimen, Kop, Mescit, Akdağ ve Yalnızçam Dağları
-
D. Karadeniz’de Zigana ve Kop geçitleri vardır.
Akarsuları
Bartın Çayı (Ulaşım yapılabilir.), Yenice (Filyos) Çayı
Kızılırmak (Türk.’nin en uzun ırmağı), Yeşilırmak ve Çoruh (Gürcistan’dan dökülür.)
Ovaları
Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları
Gölleri
Sera ve Tortum gölleri (Heyelan Gölleri), Abant ve Yedigöller. Baraj Gölleri: Almus, Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu (Yeşilırmak), Hirfanlı ve Altınkaya (Kızılırmak), Sarıyar (Sakarya)
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin kıyı kesiminde Karadeniz İklimi görülür. İklim bu alanlarda her mevsim yağışlı ve ılımandır. En fazla yağışı sonbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü Ormandır. Bölge orman bakımından ilk sırada gelir. Yağışlı ve ılık olduğu için yangın çok azdır. En fazla yağış alan bölgemizdir. Rize’de en fazla alan şehirdir.
İç kesimlerde iklim karasallaşır. Dağların bu güney yamaçlarında yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve kar yağışlı bir iklim görülür. En fazla yağışı ilkbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü ise buralarda Bozkırdır.
Yağışın bol olması sayesinde orman ve akarsuların debileri (su miktarları) fazladır. Yağışın yeterli olması sayesinde nadasa bırakmanın en az olduğu bölgemizdir. Bölge kuzeye yakın olduğu için güneşten yararlanma süresi azdır, gölge boyu uzundur, gece-gündüz süresi arasında fark en fazladır. Kimyasal çözülmenin de en fazla olduğu bölgemizdir.
TARIM VE HAYVANCILIK
Fındık: Ordu ve Giresun çevresinde. Türkiye’de ve Dünyada 1.Sıradadır.
Çay: Rize kıyılarında. Bol yağış ve yıkanmış toprak ister. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Tütün: Orta Karadeniz ve Bolu-Düzce ovası. Yağışı sevmez. Türkiye’de 2.Sıradadır.
Mısır: Bölgenin yağışlı kıyılarında. Bölgede tüketilir. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Şekerpancarı: Orta Karadeniz’de, Soya Fasulyesi ve Keten-Kenevir: Kastamonu, Sinop, Zonguldak ve Ordu’da. Tahıl: Karasal iklimin görüldüğü iç kesimlerde. Sebze ve Meyve: Sulamanın yapılabildiği kıyı ve iç ovalarda. Zeytin ve Turunçgiller: D. Karadeniz’de az bir alanda yetiştirilir.
Kıyı kesiminde yağışlı ve gür otlaklara sahip alanlarda büyükbaş hayvan, iç kesimdeki düzlüklerde ise küçükbaş hayvan yetiştirilir. Arıcılık ve balıkçılıkta diğer hayvancılık faaliyetleridir.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ
-
Taşkömürü: Zonguldak , Bartın ve Kastamonu’da. Türkiye’de tek.
-
Bakır: Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu), Çayeli (Rize). Türkiye’de 1.Sıradadır.
-
Linyit: Bolu, Çankırı, Amasya, Samsun, Ankara’da. Demir: Ordu’da.
-
Manganez: Trabzon, Artvin, Amasya ve Kastamonu’da çıkarılır.
ENDÜSTRİ
-
Demir-Çelik Sanayisi: Karabük ve Ereğli’de. Bakır Tesisleri: Samsun’da.
-
Şeker Sanayisi: Turhal, Amasya, Suluova, Çorum, Kastamonu ve Çorum’da.
-
Tütün Sanayisi: Samsun ve Tokat’ta. Kağıt Sanayisi: Batı Karadeniz’de.
-
Çay Sanayisi: Rize ve çevresi. Fındık Sanayisi: Ordu ve çevresi.
-
Gıda ve Dokuma Sanayisi: Büyük kentlerin yakınlarında Kurulmuştur.
NÜFUS VE YERLEŞME
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.4 Milyondur. .Nüfus yoğunluğu Km2’ye 59 kişidir. Nüfus yoğunluğu bakımından Doğu Anadolu’dan sonra en az 2. yoğunluktaki bölgedir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. Çünkü bölgenin geçim kaynakları kısıtlı olduğu için çok göç verir. Nüfus kıyı bölümüne, iç ovalara ve Batı Karadeniz’deki maden ve sanayi alanlarına toplanmıştır.
Nüfus Artış Hızı %o 4’tür (Türkiye %o18.34) Yeryüzü şekilleri nedeniyle Dağınık Kır Yerleşmesi çok görülür. Ev yapımında ağaç sık kullanılır. Nüfusun Q’i kırsal kesimde yaşar (Türkiye’de % 35) , Halkı genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
TURİZM
Bolu’da Abant Gölü ve Yedigöller. Kastamonu’da Safranbolu Evleri. Bolu-Kartalkaya ve Ilgaz Dağlarında Kayak Turizmi. Samsun ve Tokat’ta Kaplıcalar. Trabzon-Maçka’da Sümela Manastırı.
Plajlar ve Karadeniz Yaylalar.
TARİHİ ÖNEMİ
Samsun M. Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya ayak bastığı yerdir. Havza, Tokat ve Amasya Milli Mücadeledeki diğer önemli kentlerdir.
Kastamonu’da M. Kemal’in şapka takarak. Kılık Kıyafet İnkılabını başlattığı şehirdir.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
Alan bakımından ile 3. büyük bölgemizdir.
-
Kırsal nüfusun en fazla olduğu bölgemizdir.
-
Ormanlarımızın ''sine sahip olarak 1. sıradadır.
-
En fazla yağış alan bölgedir.
-
Nadasa bırakmanın en az olduğu bölgedir.
-
Temel geçim kaynağı tarımdır.
-
En çok göç veren bölgedir.
-
Güneşten yararlanma oranı en az bölgedir.
-
Gölge uzunluğu en fazla bölgedir.
-
Gece-Gündüz süresi arasındaki farkın en fazla olduğu bölgedir.
-
Kimyasal çözülmenin en fazla olduğu bölgedir.
-
En fazla heyelan olan bölgedir.
-
En fazla falez (yalıyar) olan bölgedir.
-
Çay, Fındık, Mısır, Keten-Kenevir, Soya Fasulyesi üretiminde 1. sıradadır.
-
Taşkömürünün tamamı ve Bakırın yarısı bu bölgeden sağlanır.
-
Kereste en çok Sinop, Kastamonu ve Bolu’da üretilir.
-
Boyuna kıyı tipi görülür.
-
Sıcaklık ortalaması 14-15 derece, yağış ortalama 1000 mm’dir.
-
Çatalağzı Termik Santrali bu bölgededir.
-
Kızılırmak Türkiye’nin en uzun ırmağıdır.
-
Batın Çayının kısa bir bölümünde akarsu ulaşımı yapılabilmektedir.
-
Yeryüzü şekilleri nedeniyle İnsan ve hayvan gücüyle tarım yaygındır.
AKDENİZ BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Bölge yurdumuzun güneyinde, Akdeniz boyunca bir şerit halinde uzanır. Komşuları Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri, Suriye, Kıbrıs Adası ve Akdeniz ile komşudur. Gerçek Alanı 122.927 Km2’dir. Ülkemizin % 15’ini kaplar ve Alan bakımından 5.sırada yer alır.
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60’tır (Türkiye ortalaması e). Nüfus artış hızı %o 22’dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)
BÖLÜMLERİ
-
Adana Bölümü
-
Antalya Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
-
Dağları: Bölge genel olarak Toros Dağları ve yüksek platolarla kaplıdır. Batı Toroslar, Bey Dağları, Çiçekbaba ve Barla Dağları, Sultan Dağı, Dedegöl ve Geyik Dağları, Orta Toroslar, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı ve Binboğa Dağları, Nur Dağları. Karadeniz Bölgesinde olduğu gibi dağların uzanış yönü ulaşıma elverişli olmadığı için ulaşım ancak geçitlerden sağlanır. Bu geçitler Çubuk, Gülen ve Gürbulay Geçitlerdir.
-
Platoları: Taşeli ve Teke Platoları
-
Ovaları: Çukurova, Amik, Antalya, Göller Yöresindeki Çöküntü Ovaları.
-
Akarsuları: Bölgedeki akarsular iklim sebebiyle düzensiz akışa sahiptir. Akarsuları kışın kabarır, yazın ise çok azalır. Asi, Seyhan, Ceyhan, Göksu, Manavgat, Aksu ve Dalaman başlıca akarsularıdır. Manavgat ve Aslantaş Baraj Gölleri de bulunmaktadır.
-
Gölleri: Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Kovada, Acıgöl, Suğla, Söğüt, Salda, Elmalı ve Avlan başlıca gölleridir.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin Akdeniz yamaçlarında Akdeniz İklimi ve Maki Bitki Topluluğu görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Dağların kuzey yamaçlarında ve göller yöresindeyse iklim karasallaşır. Bitki örtüsü de bozkırdır. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Yer yer ormanlara da rastlanır.
TARIM VE HAYVANCILIK
-
Buğday: Bölgenin dağların kuzey yamaçlarındaki karasal iklimin görüldüğü alanlarda görülür.
-
Pirinç: Amik Ovasında ve Maraş çevresinde görülür.
-
Pamuk: Çukurova ve kıyı ovalarında. Türkiye’de 2. sırada görülür.
-
Tütün: Burdur ve Göller Yöresinde yetiştirilir.
-
Turunçgiller: Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı kesiminde görülür.
-
Muz: Mersin ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Türkiye’de 1 sıradadır.
-
Zeytin: Kıyı kesiminde yetiştirilir.
-
Göller Yöresinde: Ananas, Haşhaş, Gül ve Şekerpancarı yetiştirilir.
-
Seracılık: Akdeniz Bölgesi ilk sırada yer alır.
-
Sebzecilik: Mersin ve Antalya çevresinde turfanda sebze yetiştirilir.
-
Bölgenin hayvancılığı fazla gelişmemiştir. Genelde yaylacılık faaliyetiyle birlikte yapılır. Sığır, Koyun ve Kıl Keçisi yetiştirilir.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ
-
Krom: Adana, Denizli ve Muğla’da (Türkiye’de 1.)
-
Barit: Antalya, İçel ve Konya’da (Türkiye’de 1.)
-
Boksit (Alüminyum): Antalya, Konya, Adana ve Hatay (Türkiye’de 1.)
-
Kükürt: Isparta-Keçiborlu
-
Demir: Adana ve İçel
-
Amyant: Hatay-İskenderun
-
Manganez: Adana, Muğla ve Burdur
-
Petrol: Adana
ENDÜSTRİ
Adana Bölümünde: Dokuma, Tütün, Gıda, Kimya, Tarım Araçları, Çimento, Madeni Eşya, Tuğla, Ataş-Mersin’de Ataş Petrol Rafinerisi, ve Mersin Limanı bulunmaktadır.
Antalya Bölümünde: Ferro Krom, Yağ, Gülyağı, Çimento, Tuğla, Tarım Araçları, Halıcılık, faaliyeti yapılmaktadır.
TURİZM
Burdur’da İnsuyu Mağarası, Alanya’da Damlataş Mağarası, Tarsus’ta Yedi Uyuyanlar Mağarası, Mersin’de Cennet ve Cehennem Obruğu, Plajları bulunmaktadır.
NÜFUS VE YERLEŞMESİ
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60’tır (Türkiye ortalaması e). Nüfus artış hızı %o 22’dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)
Fakat tarım alanlarının ikliminde uygun olması nedeniyle verimli olması nüfusun bu alanlara toplanmasına neden olmuştur. Bunun yanında Toroslar ve Platolarda nüfus çok seyrektir. Bölge nüfusun p’i Adana Bölümüne toplanmıştır.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
Yüzölçümü bakımından % 15 ile 4. sıradadır.
-
Orman bakımından % 21 ile 2. sıradadır. Ama Maki olduğu için ekonomik değeri yoktur
-
iklimin etkisi ile orman yangınları çok görülür.
-
Ekili-Dikili alanlar bakımından % 18 ile 5. sıradadır.
-
Dağların uzanış yönü nedeniyle Boyuna Kıyı Tipi görülür.
-
Ekonomisi tarıma dayanır ve Sanayi 2. sırada gelir.
-
Sanayi bakımından Türkiye’de 3. sırada gelir.
-
Susam, yerfıstığı, turunçgiller, muz, gül ve soya fasulyesi üretiminde Türkiye’de ilk sırada gelir.
-
İklimi nedeniyle tropikal bir bitki olan muz sadece bu bölgede yetiştirilir.
-
Karstik Yer şekillerine en çok bu bölgede yetiştirilir.
-
Kışları en ılık bölgemizdir.
-
Üçüncü büyük Kapalı Havzamız olan Göller Yöresi Antalya Bölümünde yer alır.
-
Çukurova en büyük delta ovamızdır ve Seyhan ve Ceyhan Nehirleri tarafından oluşturulmuştur.
-
İklim sayesinde yılda birden fazla ürün alınabilmektedir.
-
Sıcaklık ve buharlaşma nedeniyle en tuzlu denizimiz Akdeniz’dir.
-
Kışları en kısa süren bölgemizdir.
-
Sebze ve Meyvenin en erken olgunlaştığı bölgemizdir.
-
Don olaylarının en az olduğu bölgemizdir.
-
Mevsimlik işçi göçünün en fazla olduğu bölgemizdir.
-
Göl bakımından en zengin bölgemizdir.
-
Platolarında nüfus çok seyrektir.
-
Toroslar ulaşımı olumsuz yönde etkiler.
-
Yıl içinde gölge uzunluğunun en kısa olduğu
-
Güneşlenme süresinin en fazla olduğu bölgedir.
-
Derece ortalama sıcaklık ile en sıcak bölgemizdir.
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Ülkemizin doğusunda yer alan bölge kabaca üçgene benzer. Marmara ve Ege Bölgeleri hariç her bölge ile komşudur. Suriye hariç bütün doğu komşularımızla sınırı vardır.
Alanı 165.436 Km2’dir. Bu gerçek alanı ile ülkemizin !’ini kaplar ve en büyük bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Yukarı Fırat Bölümü
-
Yukarı Murat Van Bölümü
-
Erzurum-Kars Bölümü
-
Hakkari Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Dağları: En yüksek bölgemizdir. Ortalama yükseltisi 2000-2200 metredir. Bölgede dağlar üç sıra halinde uzanır.
Kuzeyde: Çimen, Kop, Esence, Karasu, Allahuekber Dağları
Ortada: Mercan (Munzur), Karasu-Aras Dağları
Güneyde: Güneydoğu Toroslar ve Buzul (Cilo) Dağları bulunmaktadır.
Van Gölünün kuzeyinde volkanik dağlar vardır. Bunlar Ağrı, Tendürek, Aladağ, Süphan, Nemrut Dağlarıdır.
Düzlükleri: Kıvrım dağları arasında çöküntü ovaları vardır. Bu ovalar: Elbistan, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Van, Başkale, Hakkari, Yüksekova güneydekilerdir. Kuzeyde ise Erzincan, Tercan, Aşkale, Erzurum, Pasinler, Horasan, Kağızman ve Iğdır vardır. Tunceli ve Erzurum-Kars Platoları da diğer düzlüklerdir.
Akarsuları: Karasu ve Murat birleşerek Fırat Nehrini oluşturur. Bu nehir Dicle Nehri ve onunla birleşen Büyük Zap Kolu ile yabancı topraklara giderek Basra Körfezinden denize dökülmektedir. Aras ve Kura nehirleri de yine başka topraklara giderek Hazar Denizine dökülmektedir. Bu akarsuların yüzey şekilleri ve engebe nedeniyle hidroelektrik enerji üretme güçleri fazladır.
Gölleri: Van Gölü ülkemizin en büyük gölüdür ve suyu sodalıdır. Bölgenin diğer gölleri şunlardır: Erçek, Nazik, Çıldır, Hazar (Tektonik Göllerdir), Balık, Haçlı, Nemrut (Krater Gölleri), ve Akgöl.
Ayrıca bölgede Keban ve Karakaya Baraj Gölleri de bulunmaktadır.
Değerlendirme: Bölgeye Yurdumuzun çatısı diyebiliriz. Bölgeyi kaplayan yüksek dağlar bölgenin her özelliğini yakından etkilemektedir. Dağlar doğudan batıya uzandığı için kuzey-güney doğrultusunda ulaşım zordur. Tarım alanları azdır iklimi çok serttir. Tarım ürünleri çeşitli değildir. Sanayi ve ticareti de gelişmemiştir.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin iklimine yükselti ve karasallık hakimdir. Sert karasal iklim yaşanır. Kışları uzun, soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayı çok görülür. Yazları sıcak, kurak ve kısadır. En fazla yağış ilkbaharda görülür. Erzurum-Kars Bölümünde ise yazın görülür.Günlük ve yıllık sıcaklık farkları fazladır. Yıllık yağış miktarı 500-600 mm'dir. Buharlaşma az olduğu için bu yeterlidir. Yıllık sıcaklık 5-6 derecedir ve en soğuk bölgedir. Bölgeye kuzey rüzgarları (Poyraz) hakimdir. Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkır (Step)’tir. Dağ yamaçlarında bozulmuş orman ve dağların yükseklerinde dağ çayırlarına rastlanır.
TARIM VE HAYVANCILIK
Yükselti ve engebeli yer şekilleri nedeniyle tarım alanları azdır. Tarım en çok güneydeki çöküntü ovalarında yapılır. Bölgede en çok arpa ve buğday yetiştirilir. Bitlis, Malatya, Elazığ’da Şekerpancarı; Iğdır’da Pamuk; Malatya’da Kayısı (1.); yetiştirilir. Patates ve lahana diğer ürünlerdir. Sıcaklık çok düşük olduğu için sebze üretimine en az elverişli bölgemizdir.
Kars ve Bitlis’te arıcılık yapılır. Türkiye bal üretiminin % 20’si buradan sağlanır.
Bölgede tarım alanları az otlak ve meralar fazla olduğu için hayvancılık en önemli faaliyettir. Yüksek yerlerde büyükbaş, çöküntü ovalarda küçükbaş hayvancılık yaygındır. Bölge halkının % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ
-
Demir: Sivas-Divriği, Malatya-Hekimhan ve Hasançelebi (1.) ;
-
Krom: Diyarbakır-Ergani, Elazığ-Guleman-Alacakaya (1.);
-
Bakır: Elazığ-Maden; Malatya-Pötürge (2.);
-
Kalay: Elazığ ve çevresinde;
-
Kurşun-Çinko: Elazığ-Keban, Malatya-Darende;
-
Oltu Taşı: Erzurum-Oltu (1.);
-
Linyit: K.Maraş-Afşin-Elbistan; Erzurum-Aşkale;
-
Barit: Muş, K.Maraş-Elbistan;
-
Amyant (Asbest): Erzincan-İliç;
-
Kayatuzu: Kars-Kağızman, Erzurum, Ağrı, Iğdır;
ENDÜSTRİSİ
Fazla gelişmemiştir. Olanlarda tarıma dayanır. Bir çok ilde et kombinaları vardır. Et üretimimizin % 25’i bu bölgeden sağlanır.Malatya ve Bitlis’te sigara, Elazığ’da gübre, Erzurum ve Malatya’da deri sanayisi bulunmaktadır. Bir çok ilde şeker ve çimento fabrikası da bulunmaktadır. Malatya ve Erzincan’da dokuma ve iplik fabrikası vardır. Keban’da simli kurşun işletmeleri, Divriği’nde Demir-Çelik Fabrikası, Elazığ’da Ferro-Krom Fabrikası vardır.
Kahramanmaraş’ta Afşin, Elbistan ve Sivas Kangal’da termik santral bulunmaktadır.
NÜFUS VE YERLEŞME
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi) Yoğunluk bakımında en az bölgedir.
Yani nüfusu en seyrek bölgemizdir. Nüfus çöküntü ovalarında toplanmıştır. Toplu yerleşme görülür.Nüfusun % 48’i kırsal kesimde yaşar ve tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Nüfus artış hızı %o 14 ile Karadeniz’den sonra en az bölgedir (Türkiye ortalaması %o 18.34). Sanayisi çok az olduğu için Karadeniz Bölgesinden sonra en çok göç veren bölgemizdir. Malatya, Erzurum ve Elazığ en kalabalık illeridir.
TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Bölgenin sanayisi ve tarımı geridir. Ekonomimize katkısı daha çok hayvancılık alanındadır. Hayvan ürünlerinin ekonomimize katkısı % 25’tir.
TARİHİ ÖNEMİ
Erzurum Kongresi bu bölgede yapılmıştır.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
En büyük bölgemizdir. Ülkemizin % 21’ini kaplar.
-
Nüfus yönünden 6., yoğunluk yönünden 7. sıradadır.
-
Orman bakımından % 7 ile 6. sıradadır.
-
Ekili-dikili arazi bakımından % 10 ile sonuncudur.
-
En fazla enleme sahip bölgedir.
-
Sanayisi en geri bölgedir.
-
Ekonomisi ve ülke ekonomisine katkısı hayvancılık alanındadır.
-
Kayısı üretiminde Malatya 1. sıradadır.
-
En zengin yer altı kaynakları Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır.
-
2000-2200 metre ile en yüksek bölgedir.
-
Göl yönünden zengindir hatta en büyük göle sahiptir (Van Gölü)
-
En çok göç veren 2. bölgedir.
-
Tarım ürünlerinin en geç olgunlaştığı bölgedir.
-
En soğuk ve kışları en uzun bölgedir.
-
Hidroelektrik üretiminde 1. tüketiminde 7. sıradadır.
-
Günlük ve yıllık sıcaklık farkının en fazla olduğu bölgedir.
-
Turizm gelirleri en az ve ulaşımı en kötü bölgedir.
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI
Ülkemizin güney doğusunda yer alan bölge nüfus ve yüzölçümü en küçük bölgemizdir. Akdeniz, Doğu Anadolu Bölgeleriyle, Suriye ve Irak Devletleriyle komşudur.
Gerçek Yüzölçümü 59.176 km2’dir. Alan bakımından ülkemizin % 7,5’ini kaplar en küçük bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ
-
Dicle Bölümü
-
Orta Fırat Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Dağları ve Düzlükleri: Bölgenin yüzey şekilleri sadedir. Genellikle platolarla ve ovalarla kaplıdır. Yer şekilleri tarıma elverişlidir. Batıdan doğuya gidildikçe yükseklik artar. İki bölümün ortasında Karacadağ Sönmüş Volkan dağı bulunur. Bu bölgenin tek ve en yüksek dağıdır. Dicle Bölümünde Gaziantep ve Şanlıurfa Platoları vardır. Orta Fırat Bölümünde Diyarbakır Havzası ve Mardin Eşliği (Yüksek bir düzlüktür.) vardır.
Akarsuları ve Gölleri: Fırat ve kolları Göksu ve Nizip, Dicle ve kolları Botan, Garzan ve Batman kolları başlıca akarsularıdır. Bölgede doğal göl yoktur. Akarsularının hidroelektrik gücü fazladır. Bu nedenle bir çok baraj gölü vardır. Fırat Nehri’nin üzerinde Atatürk, Karakaya, Hancağız Baraj Gölleri, Dicle nehri üzerinde Kıralkızı, Ilısu, Cizre Baraj Gölleri.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bölgenin batısında Akdeniz ikliminin etkileri hissedilir. Yazları sıcak ve kurak geçer. Fakat kışları Akdeniz Bölgesine göre daha serindir. Bu bölümde don ve karada rastlanır. Yağışların çoğu kışın düşer. Yıllık yağış 500-600 mm’dir. Yağışın az olmamasına rağmen sıcaklık ve güneyden esen çöl rüzgarları yüzünden buharlaşma meydana gelir ve bu da kuraklığa sebep olur. Ülkemizin en yüksek sıcaklıkları bu bölgede ölçülür. Tarımda sulama ihtiyacı çok olur. Bölgenin doğusuna gidildikçe deniz etkilerinden uzaklaşılır ve yükseklik artar, sıcaklıklar düşer. Kar ve don olayları daha çok görülmeye başlar.
Bölgenin alçak kesimlerinde ve batısında bozkır görülür. Dağ yamaçları, yüksek yerler ve akarsu kenarlarında orman ve çalılık ağaçlara da rastlanır.
TARIM VE HAYVANCILIK
Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ülke ekonomisine katkısı da bu alandadır. Tarıma elverişli tarım alanları ve düzlüklere sahip olmasına rağmen yaz kuraklığı ve sulama ihtiyacı nedeniyle tarım zorlaşır. GAP Projesinin yapılması ile birlikte artan sulama imkanları bölgenin tarımını artırmaya başlamıştır.
Bölgenin tarıma karasal iklim ürünlerine daha çok elverişlidir. En çok yetiştirilen ürünler şunlardır.
Mercimek: Türkiye üretiminde ilk sırada yer alır.
Buğday, Keten, Pamuk, Çeltik (Pirinç), Nohut ve Susam yetiştirilen bazı ürünlerdir.
Gaziantep Platosunda Antepfıstığı, Zeytin ve Üzüm yaygıdır.
Siirt’te Antepfıstığı üretimi başlamıştır.
Akarsu kenarlarındaki sulanabilen ovalarda sebze ve meyvede (Başta Karpuz olmak üzere) yetiştirilmektedir.
Bölgede platolar ve bozkırlar çok görüldüğü için küçükbaş Hayvancılık (Koyun, Keçi) çok yapılır. Keçi daha çok yüksek alanlarda yaygındır. Bu sayede bölgede hayvansal ürünler ticareti de yapılmaktadır.
YER ALTI KAYNAKLARI
-
Fosfat: Mardin-Mazıdağı,
-
Doğalgaz: Mardin-Çamurlu
-
Petrol: Batman- Beşiri ve Batman, Siirt-Kurtalan-Baykan ve Barzan, Adıyaman-Kahta ve Diyarbakır.
-
Linyit: Adıyaman-Gölbaşı,
-
Manganez: Kilis
NÜFUS VE YERLEŞME
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu km2’ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması km2’ye 83 kişi). Yoğunluk bakımında en yoğun 2. bölgedir. Nüfus artış hızı %o 25’tir (Türkiye %o 18.34). Bölgede kentsel nüfus % 62’dir (Türkiye ortalaması e). Bölgede toplu yerleşme ve kerpiç evler yaygındır. Nüfus batı kesiminde, dağ etekleri ve akarsu boylarında yoğunlaşmıştır.
TURİZM
Adıyaman-Nemrut Dağı, Şanlıurfa- Balıklı Göl ve Tarihi Eserler.
TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI
Türkiye Petrolünün 1/7’si bu bölgeden sağlanır. Geri kalanı dış ülkelerden ithal edilir. Batman’da Petrol Rafinerisi vardır. GAP Projesinin bitirilmesi ile tarımdaki su ihtiyacı karşılanacak ve bölge ekonomisi daha zenginleşecektir. Bunun ülke ekonomisine büyük katkısı olacaktır.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-
Alan bakımından en küçük bölgedir.
-
Nüfus bakımından sonuncu olmasına rağmen alanı küçük olduğu için yoğunluk fazladır.
-
Orman bakımından % 1 ile son sırada yer alır.
-
Ekili-Dikili alan bakımından % 20 ile 4. sıradadır.
-
Ekonomisi tarıma dayanır. Hayvancılık 2. sırada yer alır.
-
Antepfıstığı, mercimek ve karpuz üretiminde ilk sırada yer alır.
-
Fosfat ve Petrol üretiminde ilk sıradadır.
-
Buharlaşma ve yaz kuraklığının en fazla olduğu bölgedir.
-
Hiç doğal gölü yoktur.
-
En yüksek yeri Karacadağ sönmüş yanardağıdır.
-
GAP Projesi bölgede halen sürmektedir.
-
Türkiye’nin en büyük ve önemli baraj gölleri bölgede yer alır
TÜRKİYE'NİN ENLERİ
-
En fazla yağış alan ilimiz Rize'dir.
-
En büyük adamız Gökçeada'dır. (Çanakkale)
-
Türkiye'de feribot ile taşımacılık yapılan tek göl Van Gölü'dür.
-
Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında uçaklarımızın yanlışlıkla vurduğu gemimiz Kocatepe'dir.
-
Türkiye'de en fazla milletvekili seçilen İsmet İnönü'dür. (14 defa)
-
Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli azınlık hükümeti Anasol-D hükümetidir.
-
Türkiye'nin en düşük gelir elde edilen ili Muş'tur.
-
Yüzölçümü itibariyle en küçük komşumuz Ermenistan'dır.
-
Türkiye'nin en yüksek minaresi Selimiye Camisinde bulunur.
-
Kelaynak kuşları ülkemizde sadece Urfa'nın Birecik ilçesinde bulunur.
-
En işlek kara sınırımız Bulgaristan sınırıdır. (Kapıkule, Dereköy ve Hamzabeyli sınır kapılarından bu ülkeye ve Avrupa'ya açılmamızı sağlamaktadır.)
-
Türkiye'nin en eski şehri Hakkâri’dir.
-
Konya Türkiye'nin en uzun karayolu ağına sahiptir.
-
Türkiye'nin en kalabalık mezarlığı İstanbul Karacaahmet Mezarlığı'dır.
-
Dünyada en fazla konuşulan diller sırasıyla şöyledir: Çince, Hintçe, İngilizce, İspanyolca ve Türkçe'dir.
-
Türkiye'nin en zengin boksit yatakları Seydişehir'de bulunur.
-
Türkiye'de heyelan en çok kış mevsiminde görülür.
-
Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık zaman farkı vardır.
-
Kümes hayvancılığı en çok Marmara Bölgesi'nde farklıdır.
-
Türkiye'nin en doğu ucunda Iğdır ili bulunur.
-
Türkiye'nin çay yetiştirilen tek yöresi D.Karadeniz'dir.
-
Türkiye'de rüzgârın en etkili olduğu yer İç Anadolu'dur.
-
Türkiye'nin en az göç veren bölgesi Marmara Bölgesidir.
-
Türkiye'nin en az ormana sahip bölgesi G. Anadolu Bölgesi'dir.
-
İç Anadolu Bölgesi'nin en yüksek yeri Erciyes Dağı'dır.
-
Ulaşım yapılabilinen tek akarsuyumuz Bartın Çayı'dır.
-
Dünya bor rezervlerin 72'si ülkemizde yer alır.
-
Ülkemizde ipek böcekçiliği en fazla Marmara Bölgesi'nde yapılır.
-
Türkiye'nin en fazla kara sınırı Suriye ile (877),en az kara sınırı ise Nahçıvan iledir(10)
-
Ege kıyıları en uzun kıyımızdır.
-
Ülkemizin en büyük gölü Van Gölü'dür.
-
Ülkemizde 15 adet büyükşehir,38.000'de köy mevcuttur.
-
Türkiye'nin en uzun akarsuyu, Kızılırmak’tır.
-
Zonguldak kömür yatakları birinci zamanda oluşmuştur.
-
Çanakkale ve İstanbul boğazları dördüncü zamanda oluşmuştur.
-
Kıyılarımıza en yakın ada Midilli Adası'dır.
-
Türkiye dışında Türk bayrağının dalgalandığı tek kale Caber Kalesi'dir
TÜRKİYE'NİN İLKLERİ
-
İlk hava şehidimiz Fethi Bey'dir.
-
İlk Türk uçağı Mavi Işık'tır(Kayseri/1979)
-
Dünyanın ilk ve tek cellât mezarı İstanbul Eyüp'te yer alır.
-
Nargile Osmanlı'ya ilk olarak Yavuz Sultan Selim zamanında Hindistan'dan getirildi.
-
Yerleşim yerine yapılan ilk baraj Denizli Gökpınar Barajı'dır.
-
Türkiye'de ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapıldı.
-
TBMM'nin ilk başkanı Fethi Okyar'dır.
-
İlk başbakanımız İsmet İnönü'dür.
-
İngilizce ile eğitime başlayan ilk Türk Okulu Ankara TED Koleji'dir.(1954)
-
Türkiye'de özürlülere yönelik ilk otel Antalya'da hizmete girmiştir
-
Türkiye'nin ilk özel hayvanat bahçesi Boğaziçi Hayvanat Bahçesi'dir.(İzmit-Darıca)
-
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anayasası 1924 anayasasıdır.
-
Türkiye'nin en çok otel bulunan yeri Eminönü'dür.
-
Türkiye'nin ilk kadın bakanı Türkan Akyol'dur.
-
İlk şah tuğrası Yavuz Sultan Selim'in tuğrasında görülmeye başlanmıştır.
-
İlk Türkçe ezan İstanbul Fatih Camii'nde okundu.
-
Türkiye'nin ilk televizyon yayını İstanbul'dan yapıldı.
-
Cumhuriyet döneminde kurulan ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'dır.
-
Türkiye'de ilk politika okulu Nazif Ülken tarafından kurulmuştur.
-
Ramazan çadırı ilk kez 1995 yılında Üsküdar Belediyesi tarafından kuruldu.
-
Türkiye'deki ilk mali kurum Emniyet Sandığı'dır.
-
Türkiye'nin bilinen ilk erkek hemşiresi Murat Bektaş'tır.
-
Türkiye'nin ilk haber ajansı Anadolu Ajansı'dır.(1920)
-
Türkiye'nin ilk ve tek sınır ötesi harekâtı Kıbrıs çıkarmasıdır.
-
Türkiye'de kurulan ilk parti CHP'dir.
-
Latin alfabesine resmi olarak ilk geçen Türk devleti Azerbaycan'dır.
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk başkanı M. Kemal'dir.
-
Türkiye'de baskı tekniğini ilk kez İbrahim Müteferrika kurmuştur.
-
İlk TSE belgesi Yıldırım Bayezid devrinde çıkarılmıştır.
-
Türkiye Cumhuriyeti devletini ilk kabul eden devlet Ermenistan'dır.
-
Osmanlı Devleti'nin ilk bankası Banka-i Der Saadet'tir.(İstanbul Bankası)
-
Türkiye'de ilk uçak fabrikası Kayseri'de açıldı.
-
Türkiye'de öldürülen ilk başbakan Nihat Erim'dir.
-
Türkiye'de ilk İngilizce gazete İlnur Çevik tarafından çıkarılmıştır.
-
Türkiye'nin ilk haber spikeri Zafer Cilasun'dur.
-
Mallarda kalite arayan ilk millet Türkler'dir.
-
Türkiye dışarıya ilk olarak G. Kore'ye asker göndermiştir.
-
Türkiye'de taşkömürünü ilk defa Uzun Mehmet bulmuştur.
-
Türkiye'de ilk milletvekili seçimleri I. Meşrutiyet'te yapıldı.
-
Ege Bölgesi'nde en uzun kıyılara sahip ilimiz Muğla'dır.
-
Karadeniz'in en yüksek dağı Kaçkar Dağı'dır.
-
Taşkömürü ilk defa Zonguldak'ta çıkarılmıştır.
-
Türkiye'de petrol arama çalışmaları ilk defa İskenderun'da yapılmıştır.
-
Türkiye'nin ilk turistik yerleşim yeri Çeşme'dir.
-
Ülkemizde ilk dokuma fabrikası Nazilli'de açılmıştır.
-
Ülkemizde ilk şeker fabrikası Uşak'ta açılmıştır.
-
Ülkemizde ilk demir-çelik fabrikası Karabük'te açılmıştır.
-
Kayısı, fındık, çay üretiminde ülkemiz ilk sırada yer alır
İL İL TÜRKİYE NÜFUSU
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre, ülke nüfusu 2008 yılı sonu itibariyle binde 13,1'lik artışla 71 milyon 517 bin 100 kişiye çıktı. Nüfusun illere göre dağılımına bakıldığında, İstanbul'da 12 milyon 697 bin 164, Ankara'da 4 milyon 548 bin 939, İzmir'de ise 3 milyon 795 bin 978 kişi yaşıyor. Ankara, İstanbul ve İzmir'de yaşayan toplam 21 milyon 42 bin 81 kişi, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturuyor. Kadın-erkek nüfusu ise neredeyse eşit. Türkiye'de 35 milyon 901 bin 154 erkek ve 35 milyon 615 bin 946 kadın yaşıyor.
TÜİK verilerine göre, nüfusun yüzde 75'i il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus 53 milyon 611 bin 723 kişi, belde ve köylerde yaşayanlar ise 17 milyon 905 bin 377 kişi olarak hesaplandı. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının en yüksek olduğu il yüzde 99 ile İstanbul, en düşük olduğu il ise yüzde 32,2 ile Bartın.
İstanbul'da 12 milyon 697 bin 164 kişi ikamet ediyor. Bu rakam toplam nüfusun yüzde 17,8'ine karşılık geliyor. Toplam nüfusun sırasıyla yüzde 6,4'ü Ankara'da, yüzde 5,3'ü İzmir'de, yüzde 3,5'i Bursa'da yüzde 2,8'i Adana'da yaşıyor. En az nüfusa sahip olan il ise Bayburt. Bayburt'ta 2008 yılı sonu itibariyle 75 bin 675 kişi ikamet ediyor.
Türkiye'de ortanca yaş 28,5. Yani nüfusun yarısı 28,5 yaşından küçük bulunuyor. Ortanca yaş erkeklerde 28, kadınlarda ise 29. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların ortanca yaşı 28,4, belde ve köylerde ikamet edenlerin ortanca yaşı ise 28,6. 15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 66,9'unu teşkil ediyor. Ülke nüfusunun yüzde 26,3'ü 0-14 yaş grubunda, yüzde 6,8'i ise 65 ve daha yukarı yaş grubunda yer alıyor.
Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen ''1 kilometrekareye düşen kişi sayısı'' Türkiye genelinde 93 kişi. Bu sayı illerde 12 ile 2 bin 444 kişi arasında değişiyor. İstanbul 2 bin 444 kişi ile nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu illerin başında geliyor. İstanbul'u 413 kişiyle Kocaeli, 316 kişiyle İzmir, 242 kişiyle Hatay ve 241 kişiyle Bursa izliyor. Nüfus yoğunluğunun en az olduğu il ise 12 kişi ile Tunceli. Yüzölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada yer alan Konya'da nüfus yoğunluğu 51, yüzölçümü en küçük olan Yalova'da ise nüfus yoğunluğu 233 kişi.
İL İL TÜRKİYE NÜFUSU(2008 Yılı Sonuna Göre)
İLLER | TOPLAM | KENT | KÖY | NAH(%) |
Adana | 2 026 319 | 1 763 351 | 262 968 | 9,82 |
Adıyaman | 585 067 | 329 965 | 255 102 | 3,95 |
Afyon | 697 365 | 355 753 | 341 612 | -6,01 |
Ağrı | 532 180 | 265 714 | 266 466 | 2,45 |
Amasya | 323 675 | 201 575 | 122 100 | -16,28 |
Ankara | 4 548 939 | 4 395 888 | 153 051 | 18,23 |
Antalya | 1 859 275 | 1 273 940 | 585 335 | 38,36 |
Artvin | 166 584 | 89 614 | 76 970 | -9,01 |
Aydın | 965 500 | 556 700 | 408 800 | 19,38 |
Balıkesir | 1 130 276 | 662 199 | 468 077 | 10,64 |
Bilecik | 193 169 | 137 677 | 55 492 | -53,46 |
Bingöl | 256 091 | 137 286 | 118 805 | 17,88 |
Bitlis | 326 897 | 168 824 | 158 073 | -3,02 |
Bolu | 268 882 | 169 486 | 99 396 | -5,69 |
Burdur | 247 437 | 145 409 | 102 028 | -15,02 |
Bursa | 2 507 963 | 2 204 874 | 303 089 | 27,52 |
Çanakkale | 474 791 | 248 008 | 226 783 | -2,81 |
Çankırı | 176 093 | 106 949 | 69 144 | 11,89 |
Çorum | 545 444 | 345 352 | 200 092 | -8,01 |
Denizli | 917 836 | 620 193 | 297 643 | 11,52 |
Diyarbakır | 1 492 828 | 1 051 511 | 441 317 | 21,75 |
Edirne | 394 644 | 262 039 | 132 605 | -4,60 |
Elazığ | 547 562 | 384 034 | 163 528 | 11,58 |
Erzincan | 210 645 | 113 231 | 97 414 | -13,64 |
Erzurum | 774 967 | 485 107 | 289 860 | -12,79 |
Eskişehir | 741 739 | 653 663 | 88 076 | 23,03 |
Gaziantep | 1 612 223 | 1 410 286 | 201 937 | 32,91 |
Giresun | 421 766 | 235 647 | 186 119 | 10,15 |
Gümüşhane | 131 367 | 57 921 | 73 446 | 4,13 |
Hakkari | 258 590 | 143 225 | 115 365 | 48,01 |
Hatay | 1 413 287 | 683 991 | 729 296 | 19,33 |
Isparta | 407 463 | 264 855 | 142 608 | -29,94 |
Mersin | 1 602 908 | 1 229 431 | 373 477 | 4,36 |
İstanbul | 12 697 164 | 12 569 041 | 128 123 | 9,76 |
İzmir | 3 795 978 | 3 450 537 | 345 441 | 15,03 |
Kars | 312 128 | 130 625 | 181 503 | -0,25 |
Kastamonu | 360 424 | 184 228 | 176 196 | 0,16 |
Kayseri | 1 184 386 | 1 001 449 | 182 937 | 16,43 |
Kırklareli | 336 942 | 218 071 | 118 871 | 11,00 |
Kırşehir | 222 735 | 149 382 | 73 353 | -1,95 |
Kocaeli | 1 490 358 | 1 392 733 | 97 625 | 35,81 |
Konya | 1 969 868 | 1 423 546 | 546 322 | 5,49 |
Kütahya | 565 884 | 347 073 | 218 811 | -31,36 |
Malatya | 733 789 | 492 411 | 241 378 | 16,11 |
Manisa | 1 316 750 | 843 999 | 472 751 | -2,40 |
Kahramanmaraş | 1 029 298 | 598 471 | 430 827 | 25,14 |
Mardin | 750 697 | 422 537 | 328 160 | 6,57 |
Muğla | 791 424 | 329 126 | 462 298 | 32,45 |
Muş | 404 309 | 138 089 | 266 220 | -2,96 |
Nevşehir | 281 699 | 146 349 | 135 350 | 5,84 |
Niğde | 338 447 | 151 924 | 186 523 | 20,21 |
Ordu | 719 278 | 384 066 | 335 212 | 5,39 |
Rize | 319 410 | 189 704 | 129 706 | 9,94 |
Sakarya | 851 292 | 622 046 | 229 246 | 19,06 |
Samsun | 1 233 677 | 776 385 | 457 292 | 4,09 |
Siirt | 299 819 | 178 960 | 120 859 | 28,04 |
Sinop | 200 791 | 101 383 | 99 408 | 11,92 |
Sivas | 631 112 | 405 769 | 225 343 | -10,84 |
Tekirdağ | 770 772 | 521 554 | 249 218 | 56,55 |
Tokat | 617 158 | 346 058 | 271 100 | -6,52 |
Trabzon | 748 982 | 390 797 | 358 185 | 11,30 |
Tunceli | 86 449 | 55 655 | 30 794 | 28,48 |
Şanlıurfa | 1 574 224 | 885 929 | 688 295 | 33,02 |
Uşak | 334 111 | 217 567 | 116 544 | -0,01 |
Van | 1 004 369 | 514 481 | 489 888 | 24,90 |
Yozgat | 484 206 | 266 639 | 217 567 | -16,23 |
Zonguldak | 619 151 | 274 504 | 344 647 | 5,28 |
Aksaray | 370 598 | 213 288 | 157 310 | 12,19 |
Bayburt | 75 675 | 36 912 | 38 763 | -12,27 |
Karaman | 230 145 | 151 822 | 78 323 | 17,96 |
Kırıkkale | 279 325 | 230 354 | 48 971 | -3,25 |
Batman | 485 616 | 349 045 | 136 571 | 27,41 |
Şırnak | 429 287 | 270 744 | 158 543 | 31,44 |
Bartın | 185 368 | 59 736 | 125 632 | 17,62 |
Ardahan | 112 242 | 36 502 | 75 740 | -4,26 |
Iğdır | 184 025 | 94 407 | 89 618 | 11,80 |
Yalova | 197 412 | 131 599 | 65 813 | 82,62 |
Karabük | 216 248 | 163 365 | 52 883 | -10,19 |
Kilis | 120 991 | 82 747 | 38 244 | 21,17 |
Osmaniye | 464 704 | 332 394 | 132 310 | 24,01 |
Düzce | 328 611 | 184 022 | 144 589 | 16,21 |
Toplam | 71 517 100 | 53 611 723 | 17 905 377 | 13,10 |
BAŞLICA AKARSULARIMIZ
1- KARADENİZ’E DÖKÜLENLER
Çoruh: Üç ana koldan doğar. Çoruh, Oltu, Tortum çayları. Bunlar Yusufeli’nde birleşerek Gürcistan’dan denize dökülür. Vadi derin ve akış hızı fazla olduğu için Rafting sporları yapılır.
Harşit: Trabzon ve Gümüşhane dağlarından doğar.
Yeşilırmak: Üç ana koldan doğar. Kelkit; Erzincan dağlarından doğar. Erbaa, Niksar ovasına gelir, Burada Sivas’tan diğer Yeşilırmak ile birleşir. Çarşamba’dan Denize dökülür.
Kızılırmak: İç ve Doğu Anadolu’dan kaynağını alır. En uzun kolu Sivas’tan doğar. İç Anadolu’da iç bükey bir yay çizer. Devrez Çayı ve Gökırmak ile birleşir. Daha sonra Bafra’dan denize dökülür.
Bartın çayı: Küre dağlarından doğar. Taşımacılık yapılır.
Yenice: Üç ana koldan oluşur. Aras suyu ve Ulusu ile Bolu’dan geçer Büyüksu ile birleşir. Devrek’ten denize dökülür.
Sakarya: Porsck Çayı ile Kısmir Çayı birleşerek Sakarya’yı oluşturur. Daha sonra Pamuk ovada Göksu ile birleşir ve Adapazarı’na ulaşır.
2- MARMARA DENİZE DÖKÜLENLER:
Susurluk: İç Batı Anadolu’da Şaphane Dağlarında doğar. Nilüfer çayıyla birleşerek Marmara’ya dökülür.
Ayrıca Gönen ve Karabaş çayları vardır.
3- EGE DENİZİNE DÖKÜLENLER:
Meriç: Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur. Bulgaristan’da Rodop dağlarından doğar. Ege denizine dökülür.
Bakırçay: Aynı adı taşıyan graben boyunca akar.
Gediz: Kütahya’daki Murat dağından doğar. İzmir körfezinin kuzeybatısından dökülür. Alaşehir ve Kumçayı ile birleşir.
K.Menderes: Bozdağlardan doğar. Kuşadası körfezinden denize dökülür.
B.Menderes: Kaynağını İçbatı Anadolu dağlarından alır.
4- AKDENİZE DÖKÜLENLER:
Aksu: Eğridir Gölü ve Davras dağlarından kaynağını alır, Antalya’dan denize dökülür.
Manavgat: Karstik kaynaklarla beslenir. Kanyon vadileri içerisinde akar. Manavgat’tan denize dökülür.
Göksu: Taşeli platosundan iki kol halinde doğar. Kanyon vadilerden akar. Ermenek çayı ile birleşerek Akdeniz’e dökülür.
Seyhan: Aladağ ve Bolkar dağlarından doğar. Çakıtçayı ve Tahtalı dağlarından doğan Göksu ile birleşir.
Ceyhan: Elbistan havzasını çevreleyen dağlardan kaynağını alan Ceyhan, Maraş’taki Aksu çayı ile birleşir. Çukurova’ya ulaşır ve İskenderun körfezinden denize dökülür.
5- BASRA KÖRFEZİNE DÖKÜLENLER:
Fırat: Erzurum dağlarından doğar, Karasu ile Karasu ve Aras Dağlarından doğan Murat kollarından oluşur. Bu iki kol Keban barajına dökülür ve Barajdan çıktıktan sonra Fırat adını alır. Daha sonra Suriye ve Irak’tan geçerek Dicle ile birleşir. Şat-ül Arap adı altında dökülür.
Dicle: Bitlis Dağlarının güney yamaçlarından doğar. Türkiye-Suriye sınırını oluşturur ve Irak topraklarına girer. Fırat’la birleşir ve Basra Körfezine dökülür. En önemli kolu Yüksekova’dan kaynağını alan Zapsuyu’dur.
6- HAZAR DENİZİNE DÖKÜLENLER:
Kura: Yalnızçam ve Allahûekber dağlarından doğar. Ardahan’ı geçtikten sonra Gürcistan’a girer, Aras ile birleşerek Hazar’a dökülür.
Aras: Palandöken ve Kargapazarı dağlarından doğar. Iğdır ovasında, Çıldır
İLLERİMİZİN İSİMLERİNİN KAYNAKLARI
ADAPAZARI
Bu ilimize Adapazarlılar kasaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. "Pazar sözüne gelince: Burası on yedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte, Adapazarı bu iki sözcüğün "Ada" ve "Pazar" sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir.
AFYONKARAHİSAR
Afyon türkülerinde sık sık "Hisar" sözcüğü geçer. "Hisarın bedenleri çevirin gidenleri" Bu hisar sözcüğünün Afyon türkülerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. "Hisar" kuşatma anlamına gelir. Acılarla elde edilen yere "Karahisar" dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. On altıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirilmeye başlayınca, Karahisar"ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir "Afyonkarahisar" adını aldı.
ANTAKYA
MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya"yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı.
ANKARA
İslam kaynaklarında Ankara"nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den, ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen "Aguirada"dan türemiştir. Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; "Kıvrıntı",, anlamına gelen Ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus"dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli, karışık arazi anlamına gelir." Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.
ANTALYA
MÖ ll.ci yüzyılda Bergama karalı Attalos ll tarafından kuruldu. Şehir önceleri ismini kurucusundan aldı ve Attaleia adıyla anıldı. Daha sonra bu isim Adalia, Antalia ve en son Antalya şekline dönüştü.
ARTVİN
İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü İskitçe'dir.
AYDIN
İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinden Aydınoğlu Mehmet bey"den aldı. Aydın, Mehmet beyin babasının ismidir.
AMASYA
Amasya şehrini tarihçi Strabon"a göre Amazon karalı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anlamına gelen "Amasesia" ismini verdi.
AKSARAY
Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük ve beyaz bir saray yaptırdı. Şelir "Aksaray" adını işte bu beyaz saraydan aldı.
AĞRI
İsmi sınırları içindeki "Ararat" dağından alır. Çok eski çağlarda yeryüzü korkunç bir su baskınına uğradı. (Nuh Tufanı) Nuh peygamber bütün canlılardan bir çifti alarak bir gemiye bindirdi. Gemi Cudi (İslam kaynaklarına göre) (Hıristiyan kaynaklarına göre de Ararat – Ağrı) dağına kondu. Ararat, önce aran sonra da Ağrı adını aldı.
BALIKESİR
Şehrin adının eski hisar anlamına gelen Paleokastio"dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anlamına gelir. Çünkü Kesir Arapça’da çok anlamına gelmektedir.
BAYBURT
Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı "Paypert" ya da "Pepert" idi. Bayburt adı buradan gelmektedir.
BİLECİK
Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman Bey burayı alınca bu adı Bilecik olarak adını verdi.
BİNGÖL
Buradaki birçok göllerden dolayı bu isim kendisine verildi.
BİTLİS
Kimi tarihçilere göre, "Bageş" ya da "Pagiş" sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender"in komutanı "Lis" ya da "Badlis" burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğü bu komutanın isminden kaynaklanıyormuş.
BOLU
Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.
BURDUR
Eski adı Askaniya"dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır.
BURSA
Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias"ın adı verildi. (MÖ:ll.yüzyıl)
ÇORUM
Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.
ÇANKIRI
İlkçağda "Gangra" kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı"ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.
ÇANAKKALE
Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz"daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizini şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.
Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz"daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizini şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.
DENİZLİ
Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe'de ülke, memleket anlamına gelir. Yani deniz memleketi denilir.Bir diğer rivayete göre de kelimenin aslı domuz-ili"dir. Bu da bölgede domuz çokluğundan kaynaklanmaktadır.
DİYARBAKIR
Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir"dir. Bekir"in memleketi anlamına gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va"il adlı Arap göçebe boyunun buraya yerleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed"dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid'de denilmiştir.
ESKİŞEHİR
Eski adı (dorlion) Doylaion"dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona "Bizim eski Şehrimiz" anlamına gelen Eski Şehir adını verdi.
Eski adı (dorlion) Doylaion"dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona "Bizim eski Şehrimiz" anlamına gelen Eski Şehir adını verdi.
ERZURUM
Ardı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.
ERZİNCAN
Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza'dır.
ELAZIĞ
1834 yılında Mezra denilen yerde kuruldu.1862 yılında buraya o sıradaki padişah Abdülaziz"in onuruna "Mamuretülaziz" adı verildi. Bu ismi uzun bulan halk onu Elaziz olarak kısalttı. 1937 yılında Elazığ"a çevrildi.
EDİRNE
Romalılar döneminde imparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir "Hadrianopolis" adını alır. Hadrianus'un şehri anlamına gelen bu sözcük, sonradan değişimlere uğrayarak Edirne halini aldı.
GÜMÜŞHANE
Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir.
GAZİANTEP
Şehrin eski adı Ayıntab'dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Halk bunu Antep olarak değiştirmiştir. Halk Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921"de çıkartılan bir yasayla Gazi unvanı verildi.
İZMİR
Şehrin asıl adı "Smyrna"dır. İzmir kelimesi Smyrna'nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras"ın kızı Smyra'dan alır ve tanrıça Artemis İzmirlidir. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar'dır. (Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir. )
İSTANBUL
MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir. Roma imparatoru Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla "Antion" olarak anıldı. Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre "Konstantin veya Konstanpolis" adı verildi. Araplar "Kostantiniye, Romalılar Konstantinopolis" demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan "Stin-polis" deyimi kullanıldı. İşte İstanbul bu "Stin-Polis" şehrinden türetildi. Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında "İslambol" adını verdiler. Fakat daha sonra İstanbul olarak değiştirildi.
KÜTAHYA
Frigler buraya "Katyasiyum veya Katiation" adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir.
KONYA
İsa'dan önce 47-50 ve 53 yıllarında Hıristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle Hıristiyanlar ona, "İsa"nın tasviri" anlamına gelen "ikonyum" adını verdiler. Abbasiler burayı alınca "Kuniye"ye" çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.
İsa'dan önce 47-50 ve 53 yıllarında Hıristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle Hıristiyanlar ona, "İsa"nın tasviri" anlamına gelen "ikonyum" adını verdiler. Abbasiler burayı alınca "Kuniye"ye" çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.
KOCAELİ
Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denilmiştir.
KIRŞEHİR
Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.
KAYSERİ
Romalılar Mazaka adlı şehri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anlamına gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayıldı.
KASTAMONU
Şehrin eski adı "Tumana"dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşti. İşte Kastamonu Gas ve Tuman"ın birleşmesinden meydana gelmiştir.
KARS
MÖ 130 - 127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre Kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anlamına gelir.
KAHRAMANMARAŞ
Asıl adı Markasi'dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından meclis tarafından 11 Şubat 1922"de kahraman unvanı verildi.
KARAMAN
İlk ismi Laranda'dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi.
MUŞ
Bir rivayete göre Süryanice'deki suyu bol anlamına Glene Muşa'dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu "Muşet"den gelmiştir
MUĞLA
Eski adı "Mobolla"dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.
MARDİN
Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir. Diğer bir rivayet göre ise Kürtçedeki Mer-din yani erkek, yiğit –görmek kelimesinden geldiği söylenmiştir.
MANİSA
Yunanca Magnesya'dan gelmiştir. Türkler burayı alınca Manisa olarak şehrin ismini değiştirdiler.
MALATYA
Hititler döneminde buranın adı "Meliddu"dur. Halk tarafından Malatya olarak değişmiştir.
NEVŞEHİR
On sekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı "Muşkara" idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi.
NİĞDE
İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide veya Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.
ORDU
Eski adı "Kotyora"dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır.
RİZE
Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır.
SİİRT
Siirt adının Keldani aslından geldiği ve şehir anlamına geldiği söylenir. Diğer bir rivayete göre ise Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir.
SİVAS
Adının nereden geldiği konusunda her hangi bir kayda rastlanmamıştır.
SAMSUN
Eski adı "Amisos"dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmesidir.
SAKARYA
Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır.
TUNCELİ
Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunç ülkesi demektir.
TRABZON
"Trapezus" sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe"dir.
TOKAT
Eski adı "Komana Pontika"idi. Tokat adının Pontika adının halk arasından değişmiş şeklidir.
TEKİRDAĞ
Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağlarından almıştır.
URFA
Eski adı "Orhoe veya Orhai"dir. Daha sonra Araplar tarafından "R"ya çevrilmiştir. Bir diğer rivayete göre ise Kürtçeden gelmekte olup R yani güneş demektir. Şehir Babil hükümdarı Ramis-Nemrut tarafından kuruldu.
UŞAK
Çocuk veya genç adının halk dilinden söylenişidir. Bazı rivayetlere göre ise uşak (ayınla söylenişi) kelimesinin aşık kelimesinden geldiği söylenmiştir.
VAN
Van"ı Asur kraliçesi Semiramis kurdu. Bundan dolayı şehre "Şahmirankent" adı verildi. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali geldi ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verildi.
Van"ı Asur kraliçesi Semiramis kurdu. Bundan dolayı şehre "Şahmirankent" adı verildi. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali geldi ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verildi.
YOZGAT
Yozgat isminin kaynağına ilişkin değişik söylentiler vardır. Yozgat sürü veya otlak kent anlamına gelir. Bozok yaylası eskiden beri hayvancılığın gelişmesinde önemli yer tutmuştur. Yozkent, sürüleri bol olan şehir anlamına gelmektedir. Daha sonra bu ismin Yozgat olarak değişikliğe uğradığı ileri sürülmektedir. Yozgat adı yabancı tarih kitaplarında “uskat, juskat, yougat, yüz-kat, yozhourt” şeklinde geçer. Bir söylentiye göre; Yozgat sözcüğünün aslı “yüzü yoz” (koyun sürüsü memleketi) olduğundan “yozkent” veya rakımın yüksek oluşundan dolayı da “yüz-kat”tır. Cumhuriyet döneminde TBMM birinci dönem milletvekillerinden Süleyman Sırrı İçöz’ün 4 Kasım 1922 tarihli teklifi üzerine Bozok ismi kaldırılarak 1923 senesinde itibaren ilin adı Yozgat olmuştur.
İLLERİMİZ NELERİ İLE ÜNLÜ
ADANA
Pamuk (Beyaz altın), Adana Kebabı, Şalgam, Çukurova, Anavarza Kalesi, Misis Antik Kenti, Tekir Yaylası, Yaşar Kemal, Sakıp Sabancı
ADIYAMAN
Nemrut Dağı, Besni Üzümü, Pirin-Gümüşkaya Mağaraları, Kâhta Çayı
AĞRI
Ağrı Dağı, İshak Paşa Sarayı, Balık Gölü, Göktaşı Çukuru, Gürbulak Sınır Kapısı, Günbuldu Mağaraları
AFYON
Haşhaş, Kaymak, Afyon Sucuğu, Afyon Mermeri, Çağlayan Mesire Yeri, İscehisar Kayalıkları, Bayat Kilimleri, Hüdai, Gazlıgöl, Dinar ve Sandıklı Kaplıcaları
AKSARAY
Ihlara Vadisi, Eğri Minare, Yılanlı Kilise, Sultanhanı ve Ağzıkarahan Kervansarayları, Acemhöyük, Manastır Vadisi, Antik Nora Şehri
AMASYA
Amasya Elması, Borabay Gölü, Amasya Kalesi, Kral Kaya Mezarları, Ahşap Amasya Evleri, Darüşşifa ( Akıl hastalarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk yer ), Şehzadeler Şehri
ANKARA
Ankara Kalesi, Anıtkabir, Tiftik Keçisi (Ankara Keçisi), Hacı Bayram Veli Türbesi, August Tapınağı, Roma Hamamı, Gordion (Frigyanın Başkenti), Atakule, Karum İş Merkezi, Kızılcahamam-Ayaş Kaplıcaları, Beypazarı Evleri
ANTALYA
Düden-Kurşunlu- Manavgat Şelaleleri, Dim-Damlataş-Karain Mağaraları, Olimpos-Beydağ ları-Köprülü Kanyon Milli Parkları, Konyaaltı-Lara- Patara Plajları, Turunçgil ve Seracılık Üretimi ile Alanya, Side, Manavgat, Kemer, Kalkan, Kaş Gibi Turizm Merkezleri, Tarihi Kaleiçi Evleri, Altın Portakal Film Yarışması, Kesme Çiçek Üretimi, Aspendos, Perge, Fhaselis, Termessos, Olympos Antik Kentleri
ARDAHAN
Kaşar Peyniri, Çıldır Gölü
ARTVİN
Boğa Güreşleri, Barhal Kilisesi, Sarp Sınır Kapısı, Çoruh Nehri, Karagöl- Sahara ve Hatilla Vadisi Milli Parkları
AYDIN
Deve Güreşleri, Büyük Menderes Nehri, Afrodisias-Milet- Didim-Priene Antik Kentleri ile Kuşadası, Aydın İnciri, Dilek Yarımadası Milli Parkı
BALIKESİR
Susurluk Ayranı ve Tostu, Manyas Gölü ve Manyas Yoğurdu, Ayvalık ve Edremit Zeytini, Kaz Dağları Milli Parkı, Bor mineralleri, Gönen-Manyas- Burhaniye Kaplıcaları, Kaz Dağları Sarıkız Şenlikleri, Şahin Deresi Kanyonu, Sütüven Şelalesi, Ayvalık-Altınoluk- Akçay-Ören Turizm Merkezleri, Hasanboğuldu, Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Balıkesir Kolonyası
BARTIN
Amasra Kalesi, İnkum Plajı, Bartın Çayı
BATMAN
Hasankeyf Türbesi ve Kalesi, Petrol Rafinerisi
BAYBURT
Bayburt Kalesi, Şehit Osman Türbesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Sırakayalar Şelalesi
BOLU
Yedi Göller, Abant, Gölcük, Sünnet Gölleri, Mudurnu ve Göynük'ün Tarihi Ahşap Evleri, Kartalkaya Kış Sporları Merkezi, Mengen'in Aşçıları, Akkaya Travertenleri, Seben Kaya Evleri, Seben Elması, Aladağ Yaylaları, Mudurnu’nun Sarot ve Babas Kaplıcaları
BURDUR
Sagalassos Antik Kenti, İnsuyu Mağarası, Burdur ve Salda Gölleri
BURSA
Yeşil Türbe, Ulu Cami, Kozahan, İznik Çinileri, Cumalıkızık Köyü ve Evleri, Uludağ Milli Parkı, Kestane Şekeri, Şeftali, Bıçak, Havlu, Gemlik ve Mudanya nın Zeytini, İnegöl Köftesi, Çekirge-Oylat Kaplıcaları, İskender Kebabı, İnkaya Çınarı, Mihaliç Peyniri, İznik Gölü, Emsali zor bulunan IRGANDI köprü, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbesi, Emirsultan türbesi, Molla Gürani Türbesi, Molla Fenari Türbesi, Karagöz ve Hacivat, Üftade Türbesi, Hisar ve Orta Pazar mahallelerindeki surlar ve Osmanlının Bursa ya ilk girdiği Kapı (Saltanat Kapı Yeni Yapılan Değil),Emsali zor bulunan IRGANDI köprü
BİLECİK
Şeyh Edebali ve Ertuğrul Gazi Türbeleri, Saat Kulesi, Türk Büyükleri Platformu, Osmanlının Kuruluş Yeri Söğüt İlçesi, Mermer Üretimi ve Bozöyük Seramiği
BİNGÖL
Kös Kaplıcası, Soğuksu Mesiresi, Buzul Gölleri, Kiğı Kalesi, Yüzen Ada (Turnalar Gölü), Kartal (Karakuş) Halkoyunu
BİTLİS
Nemrut Dağı, Nemrut Krater Gölü, Ahlat Kümbetleri, Tütün Üretimi, Süphan Dağı, Adilcevaz Kalesi, İhlasiye Medresesi, El-Aman Kervansarayı, Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Beş Minare ( Şerefiye, Kalealtı, Ulu, Meydan ve Gökmeydan Camileri )
ÇANAKKALE
Gökçeada ve Bozcaada, Truva ve Assos Antik Kentleri, Gelibolu Şehitler Milli Parkı, Adatepe ve Çetmi (Yeşilyurt ) Köyleri, Dardanel Balık Konservesi, Domates ve Seramik Üretimi, Höşmerim ( peynir tatlısı )
ÇANKIRI
Çankırı Kalesi, Taşmescit, Bülbül Pınarı Dinlenme Yeri, Kayatuzu Üretimi
ÇORUM
Yazılıkaya, Hattusaş, Alacahöyük Ören Yeri, Çorum Leblebisi ve Saat Kulesi
DENİZLİ
Pamukkale Travertenleri, Hierapolis Antik Kenti, Buldan Bezi, Havlu ve Bornoz Üretimi, Güney Şelalesi, Karahayıt Kaplıcaları, Kızıldere Jeotermal Kaynağı, Denizli Horozu
DİYARBAKIR
Diyarbakır Karpuzu, Malabadi Köprüsü, Diyarbakır Surları, Ergani Bakırı, Behrampaşa Camii, Delilo Halkoyunu, Deliller Hanı, Diyarbakır Sokakları, (Küçeler) Hilar Kayalıkları, Çermik Kaplıcası, Meryem Ana Kilisesi, Sarı Saltık Türbesi
DÜZCE
Samandere, Güzeldere, Aydınpınar, Sarıyayla, Saklıkent ve Aktaş Şelaleleri, Fakı llı, Sarıkaya ve Aksu Mağaraları, Akçakoca Turizm Merkezi, Efteni Gölü ve Kaplıcası, Konuralp Müzesi, Sakarca, Topuk, Kardüz, Odayeri , Torkul Yaylaları
EDİRNE
Selimiye Camii, Rüstempaşa Kervansarayı, Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Ayçiçeği-Pirinç ve Beyaz Peynir Üretimi, Uzunköprü.
ELAZIĞ
Harput Kalesi ve Şehri, Keban Baraj Gölü, Hazar Gölü, Buzluk Mağarası, Çaydaçıra Halkoyunu, Ağın Kaplıcası, Hazarbaba Kayak Merkezi, Arap Baba Türbesi
ERZURUM
Palandöken Kayak Merkezi, Çifte Minareli Medrese, Tortum Şelalesi, Oltu Taşı, Aziziye Tabyaları, Üç Kümbetler, Çağ Kebabı, Tepsi Minare ( Saat Kulesi ), Erzurum Kalesi, Rüstem Paşa Bedesteni, Erzurum Kongresi Binası, Çobandede Köprüsü, Narman Peribacaları
ERZİNCAN
Girlevik Şelalesi, Ekşisu Kaplıcası, Tulum Peyniri, Bakır İşlemeciliği, Aygır Gölü, Buz Mağaraları, Eğinin ( Kemaliye ) folklörü
ESKİŞEHİR
Lületaşı, Porsuk Çayı, Midas Tapınağı, Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Türbesi, Tarihi Odun Pazarı Evleri, Yazılıkaya Frig Vadisi (Midas Kenti), Uyuz, Çifteler ve Yarıkçı Hamamları, Çatacık Ormanları ve Mesire Yeri, Eti Bisküvileri, İnönü Planör Kampı, Sivrihisar Ermeni Kilisesi
GAZİANTEP
Antepfıstığı, Antep Baklavası, Zeugma-Karkamış -Yesemek Antik Kentleri, İplik Sanayi, Karpuzatan ve Dülükbaba Mesire Yerleri, Antep Mutfağı
GÜMÜŞHANE
Tomara ve Torul Şelaleleri, Satara Antik Kenti, Kuşburnu Çayı ve Marmelâdı, İmera Manastırı ve Gümüşhane Evleri
GİRESUN
Giresun Kalesi, Fındık Üretimi, Hayırsız Ada, Şebinkarahisar Kalesi, Kümbet, Bektaş, Gölyanı, Kulakkaya ve Sisdağı Yaylaları, Aksu Şenlikleri, Pınarlar Şelalesi Aygır Gölü, Giresun Kalesi, Gedikkaya
HAKKÂRİ
Cilo ve Sat Dağları, Buzul Gölleri, Zap Suyu, Ters Lale ( Ağlayan Lale ), Şemdinli Balı, Sümbül Dağı, Hakkâri Kilimleri
HATAY
Antakya Mozaik Müzesi, Harbiye Mesire Yeri, Arsuz Plajları, İskenderun Demir-Çelik Fabrikaları, Soğukoluk Mesire Yeri, Künefe Tatlısı, Sen Piyer Kilisesi, Erzin Kaplıcaları
IĞDIR
Pamuk Üretimi
ISPARTA
Kovada Gölü Milli Parkı, Isparta Gülü, El Dokuması Isparta Halıları, Eğirdir ve Gölcük Gölleri, Isparta Elması, Yazılı Kanyon Milli Parkı, Pınargözü Mağarası, Davraz Dağı Kayak Merkezi
Kovada Gölü Milli Parkı, Isparta Gülü, El Dokuması Isparta Halıları, Eğirdir ve Gölcük Gölleri, Isparta Elması, Yazılı Kanyon Milli Parkı, Pınargözü Mağarası, Davraz Dağı Kayak Merkezi
KAHRAMANMARAŞ
Maraş Dondurması, Döngel Mağaraları, Afşin-Elbistan Termik Santrali, Maraş Kalesi, Tarhana, Sütçü İmamı
KARABÜK
Safranbolu Evleri, Safranbolu Lokumu, Demir-Çelik Fabrikası
KARAMAN
Hatuniye Medresesi, Yerköprü Şelalesi, Karaman Koyunu, Türkiyenin Bisküvi Üretim Merkezi, Karaman Elması
KARS
Kars Kalesi, Ani Harabeleri, Sarıkamış Kayak Merkezi, Kaşar Peyniri
KASTAMONU
Cehennem Deresi Kanyonu, Ilgarini Mağarası, Tosya Pirinci, Taşköprü Sarımsağı, Ilgaz Dağı Milli Parkı, Kır Pidesi, Kürenin bakırı
KAYSERİ
Erciyes Dağı Kayak Merkezi, Kayseri Pastırması, Bünyan Halısı, Sultansazlığı Kuş Cenneti, Kapuzbaşı Şelaleleri, Gesi Bağları, Talas Kenti, Gevher Nesibe Tıp Merkezi
KIRIKKALE
Silah Fabrikaları, Petrol Rafinerisi
KIRKLARELİ
Dupnisa Mağarası, Alpullu Şeker Fabrikası, Hamitabat Doğalgaz Santrali, Dereköy-İğneada- Kıyıköy-Kastro gibi Sayfiye Yerleri
KIRŞEHİR
Ahi Evran Türbesi, Hirfanlı Baraj Gölü, Seyfe Gölü, Petlas Lastik Fabrikası, Cacabey Medresesi, Mucur Yeraltı Şehri
KOCAELİ (İZMİT)
Pişmaniye, Değirmendere Fındığı, Hannibal'ın Mezarı, Petrokimya ve Otomotiv Sanayi, Osman Hamdi Bey Müzesi, Eski Hisar Kalesi, Saat Kulesi, Hereke Halısı, Kandıra Yoğurdu, Abdülazizin Av Köşkü, Kaiser Wilhelm Köşkü, Ballıkayalar Vadisi ve Beşkayalar Tabiat Parkları, Darıca Kuş Cenneti, Maşukiye, Kartepe ve Kuzu Yaylası, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Yarı mca Kirazı
KONYA
Mevlana Türbesi, Alâeddin Tepesi ve Camii, Karatay Medresesi, Çatalhöyük Antik Kenti, Akşehir Nasrettin Hoca Şenlikleri, Balatini Mağarası, Ilgın Kaplıcaları
KİLİS
Kilis Yorganları
KÜTAHYA
Porselen ve Çini İmalatı, Başkomutanlık Milli Parkı, Kütahya Kalesi, Aizanoi Antik Kenti, Tunçbilek-Seyitö mer Linyitleri, Tavşanlı Leblebisi, Simav ve Gördes Halıları
MALATYA
Malatya Kayısısı, Günpınar Şelalesi, Pınarbaşı Mesire Yeri, Aslantepe Antik Kenti, Karakaya Barajı, Somuncu Baba Camii ve Balık Gölü, Sürgü (Takaz) Mesire Yeri, Arapgir Meydan Köprüsü, Battalgazi Kervansarayı, Sultansuyu Harası, Darende Kudret Hamamı
MANİSA
Sard Antik Kenti, Mesir Macunu, Spil Dağı Milli Parkı, Üzüm ve Tütün Üretimi, Soma'nın Linyiti, Ağlayan Kaya ( Nyobe ) Muradiye ve Ulu Cami Külliyeleri, Vestel Fabrikaları
MARDİN
Deyrul-Zafaran Manastırı, Mardin Kalesi, Taş Evleri, Telkari Gümüş İşlemeciliği, Dara Harabeleri ve Zinciriye Medresesi
MERSİN
Kız Kalesi, Cennet ve Cehennem Obrukları, Silifke Yoğurdu, Anamur Muzu, Turunçgil ve Seracılık Üretimi, Göksu Nehri, Sertavul Geçidi, Tarsus Şelalesi, Çamlıyayla ( Namrun )
MUĞLA
Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye, Dalyan, Göcek Gibi Turizm Merkezleri, Kelebekler Vadisi, Bodrum Kalesi, Beyaz Bodrum Evleri, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Saklıkent Kanyonu, Ölü Deniz, Çamur Banyosu, İztuzu Plajı, Sedir Adası, Knidos-Letoon-Kaunos-Labranda-Keramos Antik Kentleri, Milas Halıları, Halikarnas Balıkçısı, Marmaris Çam Balı, Sığla Ağacı ve Yağı
MUŞ
Muş Ovası, Malazgirt Anıtı, Gaz Gölü
NEVŞEHİR
Peribacaları, Derin Kuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri, Hacı Bektaşi Veli Türbesi, Üzüm Bağları ve Şarabı, Patates Üretimi, Testi Kebabı, Avanos'un Çanak Çömlek İşçiliği, Göreme Açık Hava Müzesi, Kozaklı Kaplıcaları, Ortahisar ve Uçhisar Kaya Oyması Kaleleri, Tarihi Mustafapaşa Evleri, Zelve
NİĞDE
Saat Kulesi, Aladağlar, Bolkar Dağları, Türkiye'nin Elma ve Patates Deposu, Kuşkayası Mezarlığı, Çiftehan Kaplıcaları
ORDU
Türkiye'nin Fındık ve Bal Deposu, Boz Tepe, Çamlık Mesire Yeri, Yason Burnu ve Kilisesi, Keyfalan Yaylası
OSMANİYE
Toprakkale Kalesi, Hemite Kalesi, Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi, Karaçay ve Şarlak Şelaleleri, Zorkun Yaylası, Haruniye Kaplıcası, Yerfıstığı Üretimi
RİZE
Çay Bahçeleri, Kaçkar Dağları, Ayder ve Çamlıhemşin Yaylaları, Anzer Balı, Zilkale ve Buzul Gölleri, Elevit Şelalesi, Palovit Yaylası, Fırtına Deresi Vadisi, Rize Kalesi, Rize Bezi
SAKARYA
Sapanca ve Poyrazlar Gölleri, Akyazı Kuzuluk Kaplıcaları, Sakarya Nehri, Patates ve Soğan Üretimi
SAMSUN
Tütün Üretimi, Çarşamba ve Bafra Delta Ovaları, Havza ve Lâdik Kaplıcaları, Atatürk Anıtı, Bafra Pidesi, Vezirköprü İlçesinin Semaveri
SİNOP
Sinop Kalesi, Boyabat Pirinci, İnceburun (Türkiye'nin En Kuzey Noktası), Ayancık Kerestesi, Erfelek Tatlıca Şelaleleri, İnaltı Mağarası, Akgöl, Sinop Hapishanesi, Keten Üretimi
SİVAS
Buruciye Medresesi, Gök Medrese, Kangal Çoban Köpeği, Kangal Balıklı Kaplıcası, Divriği'nin Demiri, Pir Sultan Abdal ve Aşık Veysel, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, Çifte Minareli Medrese, Sızır Şelalesi (Gemerek),Tödürge Gölü (Zara)
SİİRT
Veysel Karanî Türbesi, Büryan Kebabı, Perde Pilavı, Saat Kulesi, Siirt Yünlü Battaniyeleri, Derzin Kalesi, Billoris Kaplıcası, Jirkan Kilimi
ŞANLIURFA
Urfa Kalesi, Urfa Sıra Geceleri, Halil-ül Rahman Gölü ( Balıklı Göl ), Harran Harabeleri, Ceylanpınar Üretme Çiftliği, Çiğ Köftesi, Kelaynak Kuşları, Halfeti Evleri, Pamuk Üretimi, Hz.Eyüp Mağarası, Şuayip Şehri ve Mağarası
ŞIRNAK
Cudi Dağı, Kasrik Boğazı, Habur Sınır Kapısı, Mem-u Zin Türbesi
TEKİRDAĞ
Şarköy Üzümü ve Şarabı, Tekirdağ Rakısı, Ayçiçeği, Tekirdağ Köftesi, Rakoçzi Müzesi, Rüstempaşa Camii
TOKAT
Tütün Üretimi, Niksar Ayvaz Suyu, Almus Baraj Gölü, Ballıca Mağarası, Topçam Yaylası, Zinav Gölü, Gök Medrese, Tokat Çemeni, Sulu Saray (Sebastapolis) Tokat Kebabı, Yazma Üretimi
TRABZON
Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, Uzungöl, Zağanos Köprüsü, Hamsiköy Sütlacı, Kadırga Yaylası, Trabzon Bileziği, Akçaabat Köftesi, Boztepe, Beton Helva ve Vakfıkebir Odun Ekmeği, Ayasofya Müzesi, Horon, Kisarna ( Bengisu ) Madensuyu, Sultan Murat Yaylası, Kızlar Manastırı, Trabzonspor
TUNCELİ
Munzur Vadisi Milli Parkı, Düzgün Baba Dağı, Bağın Ilıcası, Munzur Gözeleri, Tek dişli Munzur Sarımsağı
UŞAK
Deri, Kilim ve Battaniye Sanayi, Şeker Fabrikası (Türkiye'deki İlk Şeker Fabrikası), Akse Çamlığı, Hamam Boğazı Şifalı Suları
VAN
Van Kedisi, Akdamar Adası, Van Gölü, Hoşap Kalesi, Muradiye ve Bendimahi Şelaleleri
YALOVA
Termal Kaplıcaları, Armutlu Kaplıcaları, Atatürk Köşkü Müzesi
YOZGAT
Saat Kulesi, Yozgat Çamlığı Ulusal Parkı, Kerkenez Harabeleri (Keykavus Kalesi), Akdağ Ormanları, Arabaşı, Testi ve Tandır Kebabı, Madımak, Çeşka Kalesi, Türkiye’nin İlk Dünyanın 3. Milli Parkı Çamlık
İSTANBUL
Topkapı Sarayı, Sultanahmet ve Süleymaniye Camileri, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Mısırçarşısı, İstiklal Caddesi, Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları, Yıldız-Gülhane - Emirgan Parkları, Çamlıca Tepesi, Prens Adaları, Rumeli Hisarı, Haliç Piyerloti, Kız Kulesi, İstanbul Boğazı, Minyatürk, İstanbul Surları, Galata Kulesi, Sultanahmet Meydanı, Aya İrini Müzesi, Eyüp Sultan Camii, Boğaz Köprüleri, Bozdoğan Kemeri, Fener Rum Patrikhanesi
İZMİR
İzmir Saat Kulesi, Kadife Kale, Meryem Ana Evi, Kültürpark, Efes-Bergama Antik Kentleri, Balçova Kaplıcaları, Kemeraltı Çarşısı, Çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, Çeşme Kalesi, Kordon Boyu, Asansör, Kızlar Ağası Hanı, Birgi Çakırağa Konağı, İzmir Köfte, Lokma ve Kemalpaşa Tatlıları, Foça, Çeşme, Seferihisar, Selçuk, Alaçatı Turizm Merkezleri
ZONGULDAK
Taşkömürü ( Karaelmas ), Cehennemağzı, Gökgöl ve İnağzı Mağaraları
TÜRKİYE'NİN EKONOMİK ÖZELLİKLERİ
TARIM
Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yarısı tarımla geçinmektedir.
Cumhuriyet Dönemi’nde tarımın modernleştirilmesi ve verimin artırılması için alt yapı çalışmaları öncelikle yapılmıştır.
GAP enerji ve sulama projesi ülkemizin dev projelerinden biridir.
Ekili alanlar ülkemiz topraklarının yaklaşık üçte birini kaplar.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen tarım ürünleri şunlardır: buğday, arpa, mısır, pirinç, pamuk, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği, zeytin, çay, meyve ve sebzeler.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen meyveler şunlardır: üzüm, turunçgiller, fındık, elma, armut, şeftali, kavun, karpuz, kayısı, incir, kiraz, vişne, Antep fıstığı ve ceviz.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen sebzeler şunlardır: patates, domates, biber, patlıcan, fasulye ve soğan.
Cumhuriyet Dönemi’nde tarımın modernleştirilmesi ve verimin artırılması için alt yapı çalışmaları öncelikle yapılmıştır.
GAP enerji ve sulama projesi ülkemizin dev projelerinden biridir.
Ekili alanlar ülkemiz topraklarının yaklaşık üçte birini kaplar.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen tarım ürünleri şunlardır: buğday, arpa, mısır, pirinç, pamuk, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği, zeytin, çay, meyve ve sebzeler.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen meyveler şunlardır: üzüm, turunçgiller, fındık, elma, armut, şeftali, kavun, karpuz, kayısı, incir, kiraz, vişne, Antep fıstığı ve ceviz.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen sebzeler şunlardır: patates, domates, biber, patlıcan, fasulye ve soğan.
HAYVANCILIK
Ülkemizin yüksek kesimlerinde ve tarıma uygun olmayan alanlarda hayvancılık yaygın olarak yapılır.
Ülkemizde küçükbaş hayvanlar arasında en çok koyun beslenir. Koyun daha çok İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da beslenir.
Koyunu kıl ve tiftik keçileri izler. Bunlar da, daha çok, Akdeniz, Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu ile Marmara Bölgeleri’nde beslenir. Tiftik keçisi daha çok Ankara Yöresi’nde beslenir.
Ülkemizde büyükbaş hayvanlar arasında en çok sığır beslenir. Erzurum ve Kars Yaylaları sığır besiciliğine çok uygundur.
Son yıllarda süt üretimi için ahır besiciliği de yaygınlaşmıştır.
Tavukçuluk da son yıllarda çok gelişmiştir.
Son yıllarda hindi besiciliği de yaygınlaşmıştır.
Arıcılık ve ipek böcekçiliği de yapılmaktadır.
Ülkemizde küçükbaş hayvanlar arasında en çok koyun beslenir. Koyun daha çok İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da beslenir.
Koyunu kıl ve tiftik keçileri izler. Bunlar da, daha çok, Akdeniz, Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu ile Marmara Bölgeleri’nde beslenir. Tiftik keçisi daha çok Ankara Yöresi’nde beslenir.
Ülkemizde büyükbaş hayvanlar arasında en çok sığır beslenir. Erzurum ve Kars Yaylaları sığır besiciliğine çok uygundur.
Son yıllarda süt üretimi için ahır besiciliği de yaygınlaşmıştır.
Tavukçuluk da son yıllarda çok gelişmiştir.
Son yıllarda hindi besiciliği de yaygınlaşmıştır.
Arıcılık ve ipek böcekçiliği de yapılmaktadır.
BALIKÇILIK
Türkiye’nin deniz ve göl konusundaki zenginliğine karşın balıkçılığın ekonomideki yeri çok düşüktür.
Ülkemizde daha çok kıyı balıkçılığı yapılmaktadır.
Balıkçıların büyük bir bölümü Karadeniz’de avlanır.
Denizlerimizde yaygın olarak avlanan balıklar şunlardır: hamsi, istavrit, uskumru, lüfer, kefal, barbunya, kalkan ve torik.
Karadeniz dışında Marmara, Ege ve Akdeniz’de de balık avlanır.
Türkiye’nin en büyük gölleri ya tuzludur ya da sodalıdır. Bu nedenle bu göllerde balık yetişmez.
Denizlerin kirliliği nedeniyle balık türleri azalmaktadır.
Baraj göllerinde ise tatlı su balıkçılığı yapılır.
Ülkemizde, Karadeniz Bölgesi dışında balıkçılıkla geçinen fazla kişi yoktur.
Ülkemizde daha çok kıyı balıkçılığı yapılmaktadır.
Balıkçıların büyük bir bölümü Karadeniz’de avlanır.
Denizlerimizde yaygın olarak avlanan balıklar şunlardır: hamsi, istavrit, uskumru, lüfer, kefal, barbunya, kalkan ve torik.
Karadeniz dışında Marmara, Ege ve Akdeniz’de de balık avlanır.
Türkiye’nin en büyük gölleri ya tuzludur ya da sodalıdır. Bu nedenle bu göllerde balık yetişmez.
Denizlerin kirliliği nedeniyle balık türleri azalmaktadır.
Baraj göllerinde ise tatlı su balıkçılığı yapılır.
Ülkemizde, Karadeniz Bölgesi dışında balıkçılıkla geçinen fazla kişi yoktur.
MADENCİLİK
Türkiye’de çok çeşitli ve işletilebilir maden yatakları vardır. Ancak, bunları yer üstüne çıkarma maliyetleri çok yüksek olduğu için Türkiye’de madencilik ekonomide önemli bir yer tutmaz.
Madenlerin ekonomik olabilmesi için yeryüzüne yakın olması ve cevherin topraktaki oranının yüksek olması gerekir. Ülkemizde bu tür maden yatakları çok azdır.
Ülkemizde işletilen madenler şunlardır: demir, bakır, krom, bor, boksit, kükürt, zımpara taşı, mermer, tuz, cıva, kurşun, çinko ve kömür.
Çok zengin yataklar olmasa da ülkemizde petrol çıkarılır. Petrol Batman, Siirt ve Diyarbakır çevresinde çıkarılır.
Türkiye’de enerji kaynağı olarak su, taş kömürü, linyit kömürü, doğal gaz ve su buharı kullanılır.
Madenlerin ekonomik olabilmesi için yeryüzüne yakın olması ve cevherin topraktaki oranının yüksek olması gerekir. Ülkemizde bu tür maden yatakları çok azdır.
Ülkemizde işletilen madenler şunlardır: demir, bakır, krom, bor, boksit, kükürt, zımpara taşı, mermer, tuz, cıva, kurşun, çinko ve kömür.
Çok zengin yataklar olmasa da ülkemizde petrol çıkarılır. Petrol Batman, Siirt ve Diyarbakır çevresinde çıkarılır.
Türkiye’de enerji kaynağı olarak su, taş kömürü, linyit kömürü, doğal gaz ve su buharı kullanılır.
SANAYİ
Cumhuriyet’in ilk yıllarında sınırlı kaynaklarla yapılan dokuma ve şeker fabrikaları sanayinin yapı taşlarıydı.
Bugün, ihracatımızdaki en büyük gelir sanayi ürünlerinden sağlanmaktadır. Bu oran giderek artmaktadır.
Ülkemizdeki fabrikaların çoğunluğunu gıda tesisleri oluşturur. Bunlar: un, bitkisel yağ, konserve ve şeker fabrikalarıdır.
Ülkemizde, son yıllarda, dokuma sanayisi çok gelişmiştir. Türkiye, dünya tekstil pazarının önemli bir bölümünü yönetmektedir.
Türkiye’de dokuma fabrikaları şu illerde yoğunlaşmıştır: Adana, Denizli, Gaziantep, Bursa, İzmir, Kayseri ve Malatya.
Türkiye’de imalat sanayisi de çok gelişmiştir. İstanbul-İzmit arasında çok sayıda fabrika bulunur.
Son yıllarda, otomotiv sanayisi de gelişmektedir.
Bugün, ihracatımızdaki en büyük gelir sanayi ürünlerinden sağlanmaktadır. Bu oran giderek artmaktadır.
Ülkemizdeki fabrikaların çoğunluğunu gıda tesisleri oluşturur. Bunlar: un, bitkisel yağ, konserve ve şeker fabrikalarıdır.
Ülkemizde, son yıllarda, dokuma sanayisi çok gelişmiştir. Türkiye, dünya tekstil pazarının önemli bir bölümünü yönetmektedir.
Türkiye’de dokuma fabrikaları şu illerde yoğunlaşmıştır: Adana, Denizli, Gaziantep, Bursa, İzmir, Kayseri ve Malatya.
Türkiye’de imalat sanayisi de çok gelişmiştir. İstanbul-İzmit arasında çok sayıda fabrika bulunur.
Son yıllarda, otomotiv sanayisi de gelişmektedir.
TURİZM
Türkiye tarihi ve doğal güzellikleriyle dünyanın en cazip turizm alanlarından birisidir.
Ancak, yeterli konaklama tesisinin olmaması ve yeterli tanıtımın yapılamaması nedeniyle bu potansiyel kullanılamıyordu.
Son 20 yılda yapılan büyük bir hamle ile Türkiye, çok kaliteli konaklama tesisleri yaptı. Tanıtıma önem verdi.
Sektör, bu çabaların karşılığını almakta gecikmedi. Bugün Türkiye’ye yaklaşık 15 milyon turist gelmekte; yaklaşık 10 milyar dolarlık döviz bırakmaktadır.
Türkiye’nin turizm merkezi Antalya ve çevresidir.
Türkiye’nin en önemli turizm alanlarından biri de İstanbul kentidir. Bu tarihi kente her yıl milyonlarca turist, milyarlarca dolar döviz bırakmaktadır
Ancak, yeterli konaklama tesisinin olmaması ve yeterli tanıtımın yapılamaması nedeniyle bu potansiyel kullanılamıyordu.
Son 20 yılda yapılan büyük bir hamle ile Türkiye, çok kaliteli konaklama tesisleri yaptı. Tanıtıma önem verdi.
Sektör, bu çabaların karşılığını almakta gecikmedi. Bugün Türkiye’ye yaklaşık 15 milyon turist gelmekte; yaklaşık 10 milyar dolarlık döviz bırakmaktadır.
Türkiye’nin turizm merkezi Antalya ve çevresidir.
Türkiye’nin en önemli turizm alanlarından biri de İstanbul kentidir. Bu tarihi kente her yıl milyonlarca turist, milyarlarca dolar döviz bırakmaktadır
TÜRKİYE'NİN İKLİMİ
Türkiye’de genel olarak üç ana iklim tipi görülür.Bunlar; Karadeniz İklimi, Akdeniz İklimi ve Karasal iklimdir.
1) KARADENİZ İKLİMİ
1) KARADENİZ İKLİMİ
Bu iklim asıl olarak Kuzey Anadolu Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçlarında görülür. Genel özellikleri şunlardır: Her mevsim yağışlıdır. Doğu Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 2000-2500 mm’dir. Batı Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 1000-1500 mm’dir. Orta Karadeniz Bölümünde ise maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yıllık yağış miktarı 700-1000 mm’dir. Karadeniz ikliminin görüldüğü alanlarda kar yağışlı günlerin ortalaması 18 gündür.Yıllık ortalama sıcaklık 13-15°C’dir. Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7°C’dir.Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23°C’dir.Yıllık sıcaklık farkı 13-15°C’dir.
Doğal bitki örtüsü ormandır. Yüksek alanlarda Alpin çayırlar görülür.
Doğal bitki örtüsü ormandır. Yüksek alanlarda Alpin çayırlar görülür.
2) AKDENİZ İKLİMİ
Bu iklim tipi ülkemizde en belirgin olarak Akdeniz kıyılarında görülmekle birlikte, Ege ve Marmara Bölgelerinde de etkili olmaktadır. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yaz ve kış yağışları arasındaki fark oldukça fazladır. Yıllık yağış ortalaması, 600-1000 mm arasındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması 18-20°C’dir. Ocak ayı ortalaması 8-10°C’dir. Temmuz ayı ortalaması 28-30°C’dir. Yıllık sıcaklık farkı 15-18°C’dir. Ege Bölgesinde dağların kıyıya dik uzanması, Akdeniz İkliminin iç kesimlere ulaşmasına olanak sağlamıştır. Marmara Bölgesinde görülen Akdeniz İkliminde, yazlar Akdeniz kıyılarına göre daha serin, kışlar ise daha soğuk ve karlıdır. Akdeniz İkliminin karekteristik bitki örtüsü zeytin, defne, mersin, kekik gibi bitkilerden oluşan makilerdir.
3) KARASAL İKLİM
3) KARASAL İKLİM
Ülkemizde Karasal İklim, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Batı Anadolu Bölümünde görülür. Genel özellikleri şunlardır: Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır.
TÜRKİYE’NİN BİTKİ ÖRTÜSÜ
Türkiye, barındırdığı bitki türleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Yaklaşık 9.000 den fazla bitki türünün mevcut olduğu ülkemizde, yüksek dağ çayırlarından, bazı tropik bitkilere; bozkırlardan, iğne yapraklı ve geniş yapraklı ormanlar kadar çok çeşitli bitki toplulukları bulunmaktadır. Dünyanın başka yerlerinde hiç bulunmayan ülkemize has (endemik) bitki türleri de bitki varlığımızın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ülkemizin bu kadar çeşitli bitki türlerine sahip olmasında bazı faktörlerin etkisi büyüktür.
Bu faktörlerin başında, kuşkusuz iklim gelmektedir. Bulunduğu konum itibariyle çeşitli iklim özelliklerine sahip olan ülkemizde, bu iklim özellikleri, farklı bitki türlerinin yetişmesine imkân vermiştir, iklim elemanlarından sıcaklık ve yağış ile güneşlenme süresi, bitkilerin yetişmesinde çok etkilidir. Örneğin, özellikle yaz mevsiminde güneşli gün sayısının çok olduğu Akdeniz Bölgesinde, güneş ışığını seven, kuraklığa dayanıklı makiler geniş yer kaplar. Buna karşılık, Doğu Karadeniz'de sisli – bulutlu ortamları seven ladin, şimşir, fındık gibi bitkiler yetişebilmektedir. İklim elemanlarından yağış da bitki topluluklarının yetişmesi ve dağılışında önemli rol oyar. Bitkiler, su isteklerine bağlı olarak yağış rejimlerinin değiştiği alanlarda, farklı türler hâlinde dağılış gösterirler. Örneğin, maki topluluğu içinde yer alan defne» kocayemiş, zakkum gibi bitkiler, kuraklığa dayanıklı olduklarından Akdeniz Bölgesinde yetişebilmektedir.
Buna karşılık, su ihtiyacı yüksek bir bitki olan çınar ise genellikle suyun bol olduğu alanlarda ve 1000 m'den daha aşağıda yetişebilmektedir. Ülkemizde bitki örtüsünün farklılığı ve dağılışı üzerinde etkili olan diğer faktörler ise yükselti. Jeolojik yapı ile yüzey şekilleridir. Yükselti, bitkilerin hayat alanını sınırlayan bir etkendir. Çünkü yükselti arttıkça, havadaki su buharı ve sıcaklık azalmakta, belli bir yükseltiden sonra yağış miktarı da düşmektedir. Buna bağlı olarak da farklı yükseltilerde farklı bitkiler yetişebilmektedir. Bitkiler için bir durak yeri ve besin kaynağı olan toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleri de bitkilerin dağılışı üzerinde etkilidir. Örneğin, bazı bitkiler, özel toprak şartlarında yetişebilmektedir.
Fıstık çamı, dana çok volkanik taşların ayrışması sonucu oluşan kumlu topraklarda yetişir. Bu sebeple fıstık çamı uygun toprakların yer aldığı Aydın ve Manisa çevresi ile Nur dağlarında doğal olarak yetişmektedir. Akdeniz kökenli bir bitki olan kızılcam. Karadeniz Bölgesinde Kızılırmak ve Yeşilırmak vadisindeki bazı kuytu alanlarda yerel olarak yetişir. Yine bir Akdeniz bitkisi olan zeytin de Artvin'de Çoruh ırmağı vadisindeki kuytu alanlarda yetiştirilebilmektedir.
Özellikler:
1- Bitkiler hayvanların besin kaynağıdır.
2- Bitkiler toprakların aşınmasını ve sellerin oluşumunu sağlar.
3- Bitkilerden ilaç yapılır.
4- Canlıların beslenmesinde ve kullandığımız bazı mal ve eşyaların üretiminde yer tutar.
5- Bitkiler çeşitli topluluklar halinde bulunur (Orman ,Çalı, ot gibi)
6- Türkiye’de 12.000’den fazla bitki türü bulunur.Bu yüzden dünyada ekvatoral bölgeden sonra oldukça zengin bir ülkedir.
7- Ülkemizde farklı iklim bölgelerine ait, bitkilerde barındırır.Relikt (Kalıntı) Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir. Ülkemizde dördüncü jeolojik zamanda görülen iklim değişiklikleri bitki topluluklarının dağılışı üzerinde etkili olmuştur.Karadeniz iklim bölgesine ait bitkilerin Akdeniz iklim bölgesinde, Akdeniz iklim bölgesinde yer alan bitkilerinde Karadeniz iklim bölgesinde yer alması bu şekildedir. Akdeniz bölgesinde yer alan:kayın, porsuk, fındık ve gürgen gibi ağaçlar relik topluluklardır. Ülkemizde yer alan bitkilerin yaklaşık üçte biri günümüz iklim şartlarının ortaya çıkmasından daha önce oluşmuş kalıntı bitkilerdir.
Endemik bitkiler:Yeryüzünde sadece belirli bir bölgede yetişen bitki topluluklarına denir. Ülkemizin yer şekillerinin çok çeşitlilik göstermesi ve geçmişte sık sık önemli iklim değişimlerinin yaşanması endemik türler bakımından zenginleşmesini sağlamıştır. Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkilerdir. Üçüncü zamanda geniş alanlar kaplayan bazı bitkiler geçen süre içinde iklim şartlarının değişmesi ve yer şekillerinin de etkisiyle bazı bölgelerde günümüze kadar kalabilmiştir. Kasnak meşesi Dedegöl ve Davras dağlarında yar alan karstik çukurlarda, Sığla ağaçları Köyceğiz gölü çevresinde, Datça hurması Teke ve Datça yarımadalarında, Kazdağı köknarı Kaz dağında, İspir meşesi Kastamonu ve Yozgat çevresinde yetişir.
Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak
İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam
ORMANLAR: Ormanlar geniş yapraklı,iğne yapraklı, bazen de karışık orman gibi gruplara ayrılır. Bu ormanlar iklim ve toprak şartlarına göre farklı bölgemizde yetişir.
Bu faktörlerin başında, kuşkusuz iklim gelmektedir. Bulunduğu konum itibariyle çeşitli iklim özelliklerine sahip olan ülkemizde, bu iklim özellikleri, farklı bitki türlerinin yetişmesine imkân vermiştir, iklim elemanlarından sıcaklık ve yağış ile güneşlenme süresi, bitkilerin yetişmesinde çok etkilidir. Örneğin, özellikle yaz mevsiminde güneşli gün sayısının çok olduğu Akdeniz Bölgesinde, güneş ışığını seven, kuraklığa dayanıklı makiler geniş yer kaplar. Buna karşılık, Doğu Karadeniz'de sisli – bulutlu ortamları seven ladin, şimşir, fındık gibi bitkiler yetişebilmektedir. İklim elemanlarından yağış da bitki topluluklarının yetişmesi ve dağılışında önemli rol oyar. Bitkiler, su isteklerine bağlı olarak yağış rejimlerinin değiştiği alanlarda, farklı türler hâlinde dağılış gösterirler. Örneğin, maki topluluğu içinde yer alan defne» kocayemiş, zakkum gibi bitkiler, kuraklığa dayanıklı olduklarından Akdeniz Bölgesinde yetişebilmektedir.
Buna karşılık, su ihtiyacı yüksek bir bitki olan çınar ise genellikle suyun bol olduğu alanlarda ve 1000 m'den daha aşağıda yetişebilmektedir. Ülkemizde bitki örtüsünün farklılığı ve dağılışı üzerinde etkili olan diğer faktörler ise yükselti. Jeolojik yapı ile yüzey şekilleridir. Yükselti, bitkilerin hayat alanını sınırlayan bir etkendir. Çünkü yükselti arttıkça, havadaki su buharı ve sıcaklık azalmakta, belli bir yükseltiden sonra yağış miktarı da düşmektedir. Buna bağlı olarak da farklı yükseltilerde farklı bitkiler yetişebilmektedir. Bitkiler için bir durak yeri ve besin kaynağı olan toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleri de bitkilerin dağılışı üzerinde etkilidir. Örneğin, bazı bitkiler, özel toprak şartlarında yetişebilmektedir.
Fıstık çamı, dana çok volkanik taşların ayrışması sonucu oluşan kumlu topraklarda yetişir. Bu sebeple fıstık çamı uygun toprakların yer aldığı Aydın ve Manisa çevresi ile Nur dağlarında doğal olarak yetişmektedir. Akdeniz kökenli bir bitki olan kızılcam. Karadeniz Bölgesinde Kızılırmak ve Yeşilırmak vadisindeki bazı kuytu alanlarda yerel olarak yetişir. Yine bir Akdeniz bitkisi olan zeytin de Artvin'de Çoruh ırmağı vadisindeki kuytu alanlarda yetiştirilebilmektedir.
Özellikler:
1- Bitkiler hayvanların besin kaynağıdır.
2- Bitkiler toprakların aşınmasını ve sellerin oluşumunu sağlar.
3- Bitkilerden ilaç yapılır.
4- Canlıların beslenmesinde ve kullandığımız bazı mal ve eşyaların üretiminde yer tutar.
5- Bitkiler çeşitli topluluklar halinde bulunur (Orman ,Çalı, ot gibi)
6- Türkiye’de 12.000’den fazla bitki türü bulunur.Bu yüzden dünyada ekvatoral bölgeden sonra oldukça zengin bir ülkedir.
7- Ülkemizde farklı iklim bölgelerine ait, bitkilerde barındırır.Relikt (Kalıntı) Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir. Ülkemizde dördüncü jeolojik zamanda görülen iklim değişiklikleri bitki topluluklarının dağılışı üzerinde etkili olmuştur.Karadeniz iklim bölgesine ait bitkilerin Akdeniz iklim bölgesinde, Akdeniz iklim bölgesinde yer alan bitkilerinde Karadeniz iklim bölgesinde yer alması bu şekildedir. Akdeniz bölgesinde yer alan:kayın, porsuk, fındık ve gürgen gibi ağaçlar relik topluluklardır. Ülkemizde yer alan bitkilerin yaklaşık üçte biri günümüz iklim şartlarının ortaya çıkmasından daha önce oluşmuş kalıntı bitkilerdir.
Endemik bitkiler:Yeryüzünde sadece belirli bir bölgede yetişen bitki topluluklarına denir. Ülkemizin yer şekillerinin çok çeşitlilik göstermesi ve geçmişte sık sık önemli iklim değişimlerinin yaşanması endemik türler bakımından zenginleşmesini sağlamıştır. Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkilerdir. Üçüncü zamanda geniş alanlar kaplayan bazı bitkiler geçen süre içinde iklim şartlarının değişmesi ve yer şekillerinin de etkisiyle bazı bölgelerde günümüze kadar kalabilmiştir. Kasnak meşesi Dedegöl ve Davras dağlarında yar alan karstik çukurlarda, Sığla ağaçları Köyceğiz gölü çevresinde, Datça hurması Teke ve Datça yarımadalarında, Kazdağı köknarı Kaz dağında, İspir meşesi Kastamonu ve Yozgat çevresinde yetişir.
Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak
İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam
ORMANLAR: Ormanlar geniş yapraklı,iğne yapraklı, bazen de karışık orman gibi gruplara ayrılır. Bu ormanlar iklim ve toprak şartlarına göre farklı bölgemizde yetişir.
1) KARADENİZ ORMANLARI:
Bu bölgede iki farklı orman kuşağı yer almaktadır. Birincisi Karadeniz kıyısı boyunca nemli ve ılıman iklimde yetişen geniş yapraklı orman, ikincisi dağların yükseklerinde nemli ve soğuk iklimde yetişen iğne yapraklı orman görülür. Karadeniz bölgesinde bulunan ormanların en önemli özelliği, ağaç türlerinin fazla olmasıdır. Sebebi iklimin uygunluğudur. D.Karadeniz bölümünde ülkemizdeki bitki türlerinin yarısı görülür. (6 bin çeşit)
a-Geniş Yapraklı Orman: Batıda yıldız dağlarından başlayarak doğuda Gürcistan sınırına kadar dağların kuzey yamaçlarında 1000m’ye kadar olan bölümde yer alır. Kışın yapraklarını dökerler. Bu orman kuşağında; kayın, kestane, gürgen, ıhlamur, akçaağaç, karaağaç, meşe, kızılağaç ve dişbudak türleri bulunur.Ormanlardaki ağaç türleri bazen tek, bazen toplu şekilde dağılış gösterir. Yıldız dağlarında meşe, kayın, gürgen yaygındır. Batı ve orta Karadeniz kuşağında, kestane, kayın ve gürgen yaygındır. Kayın kerestesi özellikle mobilyacılıkta ve kaplamacılıkta kullanılır.Doğu K. bölümünde ise, kızılağaç ormanları hakimdir. Yamaçlarda ıhlamur, kestane ve kayın ormanları bulunur.
Geniş yapraklı Tropikal Ormanlar
Bölgedeki kayın ormanlarının altında ağaççık veya çalılarda bulunur. Bu ağaçcıkları, orman gülü, fındık, üvez, kayacık, kızılcık ve şimşir oluşturur. Orman gülü daha çok. Batı ve Doğu Karadeniz bölümlerinde hakimdir.
Karadeniz bölgesindeki ormanlarda, nadiren anıt ağaçlarda vardır. Örnek: Batı K.’de Yenice kasabasında kalın gövdeli (Istranca meyvesi) bulunur. Ayrıca Porsuk ve Fındık ağaçları da görülür. Bu ağaçları korumak için Yenice çevresi, tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir. İstanbul ve çevresinin odun ihtiyacını Çatalca ve Kocaeli platolarındaki ve yıldız dağlarındaki Demirköy meşe ormanları karşılar.
b-Karışık ormanlar: Orta ve Doğu Karadeniz bölümlerinde kuzey yamaçlarda 1000-1500m arasında görülür. Geniş yapraklı ağaçlardan kayın, iğne yapraklılardan köknar ve sarıcam ağaçları bulunur.
c-İğne yapraklı ormanlar: Dağların yüksek kesimlerinde 1000-2000 arasında görülür. İkiye ayrılır.
1) Ordu’nun batısında sarıçam, köknar, ve karaçamlardan oluşanlar.
2) D.Karadeniz’de Ladinlerin hakim olduğu ormanlar.
Ayrıca köknar, sarıcam, saf ladin ormanları, Ardanuç ve Şavşat dolaylarında yaygındır.Yazın doğu Karadeniz fazla sisli ve yağışlı olduğundan bitki örtüsü açısından farklı bir ortam oluşturur. Sisli ortamları seven ağaçlar yaygındır.
K.Anadolu dağlarının güney yamaçlarında orman örtüsünün özelliği değişir. Kaçkar, Ilgaz, Bolu ve Köroğlu dağlarının güney yamaçlarında güneşi seven sarıçam ormanları hakimdir. Bolu, Gerede arasında ve Kastamonu’da karaçam ormanları yaygındır. Alçak olukların tabanlarında Erbaa, Niksar oluğu, Gökırmak ve Devrez vadilerinin güney alt yamaçları Kızılçam ormanlarıyla kaplıdır.
Not: Karadeniz bölgesi bitki örtüsü açısından en önemli özelliklerinden biride ot toplulukları yönünden zengin olmasıdır.
2) BATI ANADOLU ORMANLARI: Batı Anadolu’da yükselti ve bakının etkisine bağlı olarak ekolojik özellikleri farklı üç orman topluluğu görülür.
a-Kızılçam ormanları: Kıyı ile 600-800m’ye kadar olan sahada iğne yapraklı ormanlardır.Sıcaklık isteği fazla olup, kuraklığa dayanıklıdır.Kızılçam Akdenizde en iyi yetişen ağaçtır.Ege de kıyıdan 600 800m’ye kadar yetişir.Bu ormanlarımız en fazla Ege de yaygındır. Kızılçam ormanlarının yetiştiği sahalarda makiler yaygındır.Edremit ,Burhaniye –Havran arasında ve güney Marmara kıyılarında geniş zeytinlikler vardır.
b-Karaçam Ormanları: Yazı,serin ve güneşli, kışı karlı olan ortamlarda yetişir.Bu nedenle; yüksek dağlık alanlarda Dursunbey, Demirci,Uşak, ve Kütahya çevresi, Bozdağlar, Aydın ve menteşe dağlarında karaçam ormanları geniş yer tutar. Kaz dağında da çok geniş sahalar kaplar. (Kozak /Bergama) ve Kaçarlı (Aydın) dolaylarındaki kumlu topraklarda Fıstık çamı ormanları yer alır.
c-Meşe Ormanları: Dağların alt seviyelerinde ve Batı Anadolu platolarında görülür.
d-Kayın ormanları: Marmara Bölgesi’nde Samanlı, Uludağ, Domaniç Kapıdağı ve Kazdağı’nın kuzeye bakan yamaçlarında, ayrıca İç Batı And. Şaphane ve Murat Dağının kuzeye bakan yamaçlarında görülür.Sebebi yazın nemli hava olması.Uludağ’da dikey yönde birden fazla orman kuşağı bulunur. Uludağ’ın kuzeyinde altta maki ve kestane, üstte meşe, kayın, köknar ve karaçam bulunurken güneyde, alttan üste doğru, kızılçam, meşe, karaçam ve sarıçam ormanları görülür.
3- AKDENİZ ORMANLARI: a) Akdeniz kıyı kuşağı ormanları:Kıyıdan, Toros Dağlarının 1000 m ’ye kadar olan kısmında, kuraklığa dayanıklı Kızılçam Ormanları yaygındır. Kızılçam, yağışlı yerlerde hızlı büyür; o yüzden ülkemizin en hızlı büyüyen ormanıdır. Reçinesi fazla olduğu için kolay yanar. Bu nedenle orman yangınları kızılçam ormanlarında görülür. Köyceğiz gölü çevresinde, gövdesinden yağ çıkarılan ve kozmetik sanayiinde kullanılan Sığla ağacından oluşan ormanlar bulunur. Bunlar sadece Türkiye’de yetişir.
b) Akdeniz Dağ Kuşağı Ormanları: Kızılçam orman kuşağının üzerinde 2000m’ye kadar çıkar. Bu sahada karaçam, sedir ve köknarlardan oluşun iğne yapraklı ormanlar hakim durumdadır. Akdeniz dağ kuşağında sedir ormanları geniş saha kaplar. Bunlar doğuda, Maraş (Ahır Dağ) başlar batıda Denizli’deki Çal dağına kadar uzanır. Kerestesi çok kıymetlidir. Eskiden sedir ağacından tapınaklar, saraylar yapılmıştır. Bu nedenle bu ormanlar çok tahrip edilmiştir.
Akdeniz dağ kuşağının diğer bir ormanını Toros köknarı oluşturur. Doğuda Nur Dağları ile Burdur’da (Bucak) arasında bulunur. Bunlar güneş ışığını sevmediğinden kuzey yamaçlarında bulunur.
Karaçam ormanları: Toros dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın durumdadır. Adana’nın kuzeybatısında, Beyşehir gölü çevresinde ve Teke yarımadasında gür karaçam ormanları görülür.Kerestesi değerli olduğundan mobilya, kapı ve pencere yapımında kullanılır.
Meşe ormanları: Beyşehir ve Eğirdir gölleri çevresi ile Nur dağı ve K.Maraş- Pazarcık arasında çok yaygındır. Sadece ülkemizde görülen Kasnak meşesi, Davras dağında yetişir. Toros dağlarındaki sedir ve karacam ormanlarının olmadığı yerlerde Ardıç toplulukları görülür. Ardıç topluluklarına Taşeli Platosu Göller yöresi Teke yarımadası ve Maraş’ta görülür.
Nur dağlarının yüksek kısımlarında, İskenderun körfezine ve kuzeye bakan yamaçlarda geniş yapraklı kayın, meşe ve gürgen ormanları görülür. Bu ormanların içinde Karadeniz’e ait, kızılçam, fındık, porsuk, ıhlamur ve akçaağaç bulunur.
4) DOĞU VE İÇ ANADOLU ORMANLARI: Bu bölgelerimizde nispeten kuraklılığa ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ormanlar yetişir. Bu ormanlar, gür değil, seyrektir. Bu bölgelerdeki belli başlı ormanlar meşe, karaçam, ve ardıçlardan oluşur. İç ve Doğu Anadolu’da meşe ormanları hakimdir.
Doğu Anadolu’da: Gür meşe ormanları Tunceli, Pötürge, Bingöl dolaylarında ve G.Doğu Toroslarda yaygındır. Bu ormanların büyük bölümü, yakacak odun sağlamak amacıyla kesilmektedir. Bu yüzden meşe ormanları sürekli tahrip edilmektedir.
Bu bölgede iki farklı orman kuşağı yer almaktadır. Birincisi Karadeniz kıyısı boyunca nemli ve ılıman iklimde yetişen geniş yapraklı orman, ikincisi dağların yükseklerinde nemli ve soğuk iklimde yetişen iğne yapraklı orman görülür. Karadeniz bölgesinde bulunan ormanların en önemli özelliği, ağaç türlerinin fazla olmasıdır. Sebebi iklimin uygunluğudur. D.Karadeniz bölümünde ülkemizdeki bitki türlerinin yarısı görülür. (6 bin çeşit)
a-Geniş Yapraklı Orman: Batıda yıldız dağlarından başlayarak doğuda Gürcistan sınırına kadar dağların kuzey yamaçlarında 1000m’ye kadar olan bölümde yer alır. Kışın yapraklarını dökerler. Bu orman kuşağında; kayın, kestane, gürgen, ıhlamur, akçaağaç, karaağaç, meşe, kızılağaç ve dişbudak türleri bulunur.Ormanlardaki ağaç türleri bazen tek, bazen toplu şekilde dağılış gösterir. Yıldız dağlarında meşe, kayın, gürgen yaygındır. Batı ve orta Karadeniz kuşağında, kestane, kayın ve gürgen yaygındır. Kayın kerestesi özellikle mobilyacılıkta ve kaplamacılıkta kullanılır.Doğu K. bölümünde ise, kızılağaç ormanları hakimdir. Yamaçlarda ıhlamur, kestane ve kayın ormanları bulunur.
Geniş yapraklı Tropikal Ormanlar
Bölgedeki kayın ormanlarının altında ağaççık veya çalılarda bulunur. Bu ağaçcıkları, orman gülü, fındık, üvez, kayacık, kızılcık ve şimşir oluşturur. Orman gülü daha çok. Batı ve Doğu Karadeniz bölümlerinde hakimdir.
Karadeniz bölgesindeki ormanlarda, nadiren anıt ağaçlarda vardır. Örnek: Batı K.’de Yenice kasabasında kalın gövdeli (Istranca meyvesi) bulunur. Ayrıca Porsuk ve Fındık ağaçları da görülür. Bu ağaçları korumak için Yenice çevresi, tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir. İstanbul ve çevresinin odun ihtiyacını Çatalca ve Kocaeli platolarındaki ve yıldız dağlarındaki Demirköy meşe ormanları karşılar.
b-Karışık ormanlar: Orta ve Doğu Karadeniz bölümlerinde kuzey yamaçlarda 1000-1500m arasında görülür. Geniş yapraklı ağaçlardan kayın, iğne yapraklılardan köknar ve sarıcam ağaçları bulunur.
c-İğne yapraklı ormanlar: Dağların yüksek kesimlerinde 1000-2000 arasında görülür. İkiye ayrılır.
1) Ordu’nun batısında sarıçam, köknar, ve karaçamlardan oluşanlar.
2) D.Karadeniz’de Ladinlerin hakim olduğu ormanlar.
Ayrıca köknar, sarıcam, saf ladin ormanları, Ardanuç ve Şavşat dolaylarında yaygındır.Yazın doğu Karadeniz fazla sisli ve yağışlı olduğundan bitki örtüsü açısından farklı bir ortam oluşturur. Sisli ortamları seven ağaçlar yaygındır.
K.Anadolu dağlarının güney yamaçlarında orman örtüsünün özelliği değişir. Kaçkar, Ilgaz, Bolu ve Köroğlu dağlarının güney yamaçlarında güneşi seven sarıçam ormanları hakimdir. Bolu, Gerede arasında ve Kastamonu’da karaçam ormanları yaygındır. Alçak olukların tabanlarında Erbaa, Niksar oluğu, Gökırmak ve Devrez vadilerinin güney alt yamaçları Kızılçam ormanlarıyla kaplıdır.
Not: Karadeniz bölgesi bitki örtüsü açısından en önemli özelliklerinden biride ot toplulukları yönünden zengin olmasıdır.
2) BATI ANADOLU ORMANLARI: Batı Anadolu’da yükselti ve bakının etkisine bağlı olarak ekolojik özellikleri farklı üç orman topluluğu görülür.
a-Kızılçam ormanları: Kıyı ile 600-800m’ye kadar olan sahada iğne yapraklı ormanlardır.Sıcaklık isteği fazla olup, kuraklığa dayanıklıdır.Kızılçam Akdenizde en iyi yetişen ağaçtır.Ege de kıyıdan 600 800m’ye kadar yetişir.Bu ormanlarımız en fazla Ege de yaygındır. Kızılçam ormanlarının yetiştiği sahalarda makiler yaygındır.Edremit ,Burhaniye –Havran arasında ve güney Marmara kıyılarında geniş zeytinlikler vardır.
b-Karaçam Ormanları: Yazı,serin ve güneşli, kışı karlı olan ortamlarda yetişir.Bu nedenle; yüksek dağlık alanlarda Dursunbey, Demirci,Uşak, ve Kütahya çevresi, Bozdağlar, Aydın ve menteşe dağlarında karaçam ormanları geniş yer tutar. Kaz dağında da çok geniş sahalar kaplar. (Kozak /Bergama) ve Kaçarlı (Aydın) dolaylarındaki kumlu topraklarda Fıstık çamı ormanları yer alır.
c-Meşe Ormanları: Dağların alt seviyelerinde ve Batı Anadolu platolarında görülür.
d-Kayın ormanları: Marmara Bölgesi’nde Samanlı, Uludağ, Domaniç Kapıdağı ve Kazdağı’nın kuzeye bakan yamaçlarında, ayrıca İç Batı And. Şaphane ve Murat Dağının kuzeye bakan yamaçlarında görülür.Sebebi yazın nemli hava olması.Uludağ’da dikey yönde birden fazla orman kuşağı bulunur. Uludağ’ın kuzeyinde altta maki ve kestane, üstte meşe, kayın, köknar ve karaçam bulunurken güneyde, alttan üste doğru, kızılçam, meşe, karaçam ve sarıçam ormanları görülür.
3- AKDENİZ ORMANLARI: a) Akdeniz kıyı kuşağı ormanları:Kıyıdan, Toros Dağlarının 1000 m ’ye kadar olan kısmında, kuraklığa dayanıklı Kızılçam Ormanları yaygındır. Kızılçam, yağışlı yerlerde hızlı büyür; o yüzden ülkemizin en hızlı büyüyen ormanıdır. Reçinesi fazla olduğu için kolay yanar. Bu nedenle orman yangınları kızılçam ormanlarında görülür. Köyceğiz gölü çevresinde, gövdesinden yağ çıkarılan ve kozmetik sanayiinde kullanılan Sığla ağacından oluşan ormanlar bulunur. Bunlar sadece Türkiye’de yetişir.
b) Akdeniz Dağ Kuşağı Ormanları: Kızılçam orman kuşağının üzerinde 2000m’ye kadar çıkar. Bu sahada karaçam, sedir ve köknarlardan oluşun iğne yapraklı ormanlar hakim durumdadır. Akdeniz dağ kuşağında sedir ormanları geniş saha kaplar. Bunlar doğuda, Maraş (Ahır Dağ) başlar batıda Denizli’deki Çal dağına kadar uzanır. Kerestesi çok kıymetlidir. Eskiden sedir ağacından tapınaklar, saraylar yapılmıştır. Bu nedenle bu ormanlar çok tahrip edilmiştir.
Akdeniz dağ kuşağının diğer bir ormanını Toros köknarı oluşturur. Doğuda Nur Dağları ile Burdur’da (Bucak) arasında bulunur. Bunlar güneş ışığını sevmediğinden kuzey yamaçlarında bulunur.
Karaçam ormanları: Toros dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın durumdadır. Adana’nın kuzeybatısında, Beyşehir gölü çevresinde ve Teke yarımadasında gür karaçam ormanları görülür.Kerestesi değerli olduğundan mobilya, kapı ve pencere yapımında kullanılır.
Meşe ormanları: Beyşehir ve Eğirdir gölleri çevresi ile Nur dağı ve K.Maraş- Pazarcık arasında çok yaygındır. Sadece ülkemizde görülen Kasnak meşesi, Davras dağında yetişir. Toros dağlarındaki sedir ve karacam ormanlarının olmadığı yerlerde Ardıç toplulukları görülür. Ardıç topluluklarına Taşeli Platosu Göller yöresi Teke yarımadası ve Maraş’ta görülür.
Nur dağlarının yüksek kısımlarında, İskenderun körfezine ve kuzeye bakan yamaçlarda geniş yapraklı kayın, meşe ve gürgen ormanları görülür. Bu ormanların içinde Karadeniz’e ait, kızılçam, fındık, porsuk, ıhlamur ve akçaağaç bulunur.
4) DOĞU VE İÇ ANADOLU ORMANLARI: Bu bölgelerimizde nispeten kuraklılığa ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ormanlar yetişir. Bu ormanlar, gür değil, seyrektir. Bu bölgelerdeki belli başlı ormanlar meşe, karaçam, ve ardıçlardan oluşur. İç ve Doğu Anadolu’da meşe ormanları hakimdir.
Doğu Anadolu’da: Gür meşe ormanları Tunceli, Pötürge, Bingöl dolaylarında ve G.Doğu Toroslarda yaygındır. Bu ormanların büyük bölümü, yakacak odun sağlamak amacıyla kesilmektedir. Bu yüzden meşe ormanları sürekli tahrip edilmektedir.
İç Anadolu’da: Dağların 1000-2000m’ler arasında özellikle Torosların kuzey yamaçları ile K. Anadolu Dağlarının güney yamaçlarında meşe ormanları görülür. Bu dağların üst yamaçlarında karaçam, eteklere doğru ise karaçam ve meşe’den oluşan karışık orman bulunur. Kuzeyde Akdağ madeni, Erzincan-Refahiye arasındaki dağlarda Sarıçam ormanları yer alır.Güneydoğu Toroslarda; Antep Platosu, Mardin( Mazıdağı) ve Karacadağ dolaylarında meşe ormanları yaygındır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Ormanları: Kilis-Gaziantep arasında kızılcam, yabani fıstık ve bunların aşılanmasıyla yetiştirilen Antepfıstığı yer alır. Kilis dolaylarında Zeytin ,Siirt dağlarında Kızılçam toplulukları vardır.
ORMANLARIN FAYDALARI
1- Odun ve kereste ihtiyacımızı sağlar.
2- Eğimli yamaçlarda erozyonu önler
3- Her türlü dinlenme ihtiyacımıza cevap verir.
4- Yurt savunmasında, çeşitli yönlerden kolaylık sağlar.
5- Yabani ve özellikle av hayvanlarını barındırır.
6- Yağış sularını yer altına toplar,bunlarında kaynaklar halinde çıkmasını sağlar.
7- Havadaki oksijen ve karbondioksit dengesini sağlar.
Not: Ormanlardan sürekli faydalanmak için ormancılığın üç temel ilkesi vardır.
a-Ormanların genişletilmesi
b-Devamlı korunması
c-İşletilmesi
Ormanların faydalarını ona başlık altında toplarız.
a) DOĞAL DENGEYİ SAĞLAR :
Eğimli sahalarda ormanlar toprağı örgü şeklinde sararak toprakların aşınmasını önler. Toprak tabakasına saldığı kökleri ile suyun derinlere sızması için, küçük kanalcıklar oluşturur.Böylece ormanlık sahalara düşen yağışlar toprağa sızar ve oradan yer altı suyuna, derelere ve kaynaklara kavuşur.
Ormanların diğer önemli tarafı,doğadaki besin maddelerinin dolaşımını sağlamasıdır. Toprağa düşen dal ve yapraklar; bakteriler tarafından organik maddeye dönüşür.Organik madde, topraktaki bitki besin maddesini artırarak bitki örtüsünün daha iyi gelişmesini sağlar. Diğer taraftan toprağa karışan organik madde toprakta gözenekli bir yapı oluşturur.Bu da yağışların toprağa sızmasını sağlar.
b)ORMANLAR DİNLENDİRİCİ ETKİ YAPAR :
Orman içi mesire yerleri ve milli park alanları, önemli dinlenme yerleridir. Ülkemizde son yıllarda önemli milli parklar kurulmuştur.Bunlar;Yozgat çamlığı, Kaçkar Adana(soğuksu),Kızılcahamam, Kuş Cenneti, Uludağ,Yedigöller,Dilek yarımadası(Aydın). Spil dağı,
Kızıldağ(Yalvaç), Termosos, Köprülü Kanyon, Olimpos, Beydağları, Altınbeşik mağarası (Antalya)Kovada (Isparta), Mercan vadisi, Maçka, Altındere, Hatilla vadisi, Beyşehir,Karagöl, Nemrut Dağı (Adıyaman), Başkomutanlık (Afyon), Honaz Dağı (Denizli)
c) ODUN, KERESTE VE BAZI SANAYİ KOLLARINA HAM MADDE SAĞLAR:
Ormanlardan yakacak odun ve kereste üretilir.Yılda ortalama 6-8 milyon m3 tomruk elde edilir. Bunlar inşaatta, kağıt üretiminde,ambalaj sanayisinde, maden ocaklarında destek ,PTT ve enerji hatlarında taşınma direği olarak kullanılır. Ayrıca çamdan elde edilen reçine, kimya sanayiinde, boya yapımında kullanılır.
Ormanlarımızdan odun ve kereste üretimi orman işletmelerine yapılır.Odunu büyük bir bölümü yakacak olarak evlerin ısıtılmasında kullanılınır.Evlerin ısıtılmasında enerjinin beşte biri odundan sağlanır.
Ormanlarımızı., korunan ormanlar ve verimli parklar hariç işletmemiz gereklidir. Ormanlarımız, orman içinde ve orman kenarında yaşayan köylülerimizin önemli gelir kaynağıdır. Köylerimizin üçte ikisi orman içinde ve kenarında kurulmuştur.Nüfusumuzun onda biri ormanlardan yararlanmaktadır.Bu yönü ile de ormanlarımız vatandaşlarımıza iş temin eden doğal kaynaktır.
B – MAKİ
Akdeniz iklimi etkisindeki kıyı bölgelerimizde insanların tahrip ettiği orman kuşağının yerinde oluşan bitki topluluğudur. Makiler çalı yada ağaççık olarak tanımlanır. Yüzlerce çeşidi vardır. (Tesbih, Sandal, Zakkum, Delice Zeytin, Kocayemiş, Keçiboynuzu v.s. bazılarıdır. ) Makiler tüm kıyılarımızda görülür. Ancak Güney kıyılarımızdan Kuzeye doğru yükselti basamakları ve çeşitleri değişir. (enlemin etkisi) Akdeniz’de 800-1000m lere Ege’de 500-600m lere Marmara’da ise 300m’ye kadar yetişebilirler. Karadeniz’de ise Yalancı Maki dediğimiz Garigler yer alır.
C – BOZKIR
İklim şartlarının ağaç yetişmesine uygun olmadığı yarı kurak yerlerdeki otsu, dikensi küçük çalı topluluklarıdır. İlkbahar aylarında yemyeşil olan bu ot toplulukları, yaz kuraklığı ile sapsarı kurak ve çorak çalı topluluğuna dönüşür. İç bölgelerimizdeki alçak (çukur) alanlarda yayılan bozkırlar yağışın arttığı dağ yamaçlarında yerlerini iğne yapraklı ormanlara bırakır. İç Anadolu’da bir çok yerde bu ormana geçiş kuşağı birden olmaz çünkü insanların tahribi sonucu eskiden orman olan alanlar tek tük ağaçlardan ibaret olan Antropojen Bozkırlara dönüşmüştür. Doğu Anadolu’da yüksek platolardaki bozkırlar kurak bir yaz yaşamadıkları için yazın yemyeşil kalırlar. Bu yüzden buralarda büyükbaş mera hayvancılığı yaygındır.
D – DAĞ ÇAYIRLARI (Alpin Çayırları)
Ormanların yetişemeyeceği kadar soğuk ve az nemli yükseltilerde görülen yazın yeşeren kışın kar altında kalan soğuğa dayanıklı ot topluluklarıdır.Erzurum kars bölümünün yüksek yerlerinde yaz yağışlarına bağlı olarak sıkca görülür.Büyük baş hayvancılığı destekler.
ORMANLARIN FAYDALARI
1- Odun ve kereste ihtiyacımızı sağlar.
2- Eğimli yamaçlarda erozyonu önler
3- Her türlü dinlenme ihtiyacımıza cevap verir.
4- Yurt savunmasında, çeşitli yönlerden kolaylık sağlar.
5- Yabani ve özellikle av hayvanlarını barındırır.
6- Yağış sularını yer altına toplar,bunlarında kaynaklar halinde çıkmasını sağlar.
7- Havadaki oksijen ve karbondioksit dengesini sağlar.
Not: Ormanlardan sürekli faydalanmak için ormancılığın üç temel ilkesi vardır.
a-Ormanların genişletilmesi
b-Devamlı korunması
c-İşletilmesi
Ormanların faydalarını ona başlık altında toplarız.
a) DOĞAL DENGEYİ SAĞLAR :
Eğimli sahalarda ormanlar toprağı örgü şeklinde sararak toprakların aşınmasını önler. Toprak tabakasına saldığı kökleri ile suyun derinlere sızması için, küçük kanalcıklar oluşturur.Böylece ormanlık sahalara düşen yağışlar toprağa sızar ve oradan yer altı suyuna, derelere ve kaynaklara kavuşur.
Ormanların diğer önemli tarafı,doğadaki besin maddelerinin dolaşımını sağlamasıdır. Toprağa düşen dal ve yapraklar; bakteriler tarafından organik maddeye dönüşür.Organik madde, topraktaki bitki besin maddesini artırarak bitki örtüsünün daha iyi gelişmesini sağlar. Diğer taraftan toprağa karışan organik madde toprakta gözenekli bir yapı oluşturur.Bu da yağışların toprağa sızmasını sağlar.
b)ORMANLAR DİNLENDİRİCİ ETKİ YAPAR :
Orman içi mesire yerleri ve milli park alanları, önemli dinlenme yerleridir. Ülkemizde son yıllarda önemli milli parklar kurulmuştur.Bunlar;Yozgat çamlığı, Kaçkar Adana(soğuksu),Kızılcahamam, Kuş Cenneti, Uludağ,Yedigöller,Dilek yarımadası(Aydın). Spil dağı,
Kızıldağ(Yalvaç), Termosos, Köprülü Kanyon, Olimpos, Beydağları, Altınbeşik mağarası (Antalya)Kovada (Isparta), Mercan vadisi, Maçka, Altındere, Hatilla vadisi, Beyşehir,Karagöl, Nemrut Dağı (Adıyaman), Başkomutanlık (Afyon), Honaz Dağı (Denizli)
c) ODUN, KERESTE VE BAZI SANAYİ KOLLARINA HAM MADDE SAĞLAR:
Ormanlardan yakacak odun ve kereste üretilir.Yılda ortalama 6-8 milyon m3 tomruk elde edilir. Bunlar inşaatta, kağıt üretiminde,ambalaj sanayisinde, maden ocaklarında destek ,PTT ve enerji hatlarında taşınma direği olarak kullanılır. Ayrıca çamdan elde edilen reçine, kimya sanayiinde, boya yapımında kullanılır.
Ormanlarımızdan odun ve kereste üretimi orman işletmelerine yapılır.Odunu büyük bir bölümü yakacak olarak evlerin ısıtılmasında kullanılınır.Evlerin ısıtılmasında enerjinin beşte biri odundan sağlanır.
Ormanlarımızı., korunan ormanlar ve verimli parklar hariç işletmemiz gereklidir. Ormanlarımız, orman içinde ve orman kenarında yaşayan köylülerimizin önemli gelir kaynağıdır. Köylerimizin üçte ikisi orman içinde ve kenarında kurulmuştur.Nüfusumuzun onda biri ormanlardan yararlanmaktadır.Bu yönü ile de ormanlarımız vatandaşlarımıza iş temin eden doğal kaynaktır.
B – MAKİ
Akdeniz iklimi etkisindeki kıyı bölgelerimizde insanların tahrip ettiği orman kuşağının yerinde oluşan bitki topluluğudur. Makiler çalı yada ağaççık olarak tanımlanır. Yüzlerce çeşidi vardır. (Tesbih, Sandal, Zakkum, Delice Zeytin, Kocayemiş, Keçiboynuzu v.s. bazılarıdır. ) Makiler tüm kıyılarımızda görülür. Ancak Güney kıyılarımızdan Kuzeye doğru yükselti basamakları ve çeşitleri değişir. (enlemin etkisi) Akdeniz’de 800-1000m lere Ege’de 500-600m lere Marmara’da ise 300m’ye kadar yetişebilirler. Karadeniz’de ise Yalancı Maki dediğimiz Garigler yer alır.
C – BOZKIR
İklim şartlarının ağaç yetişmesine uygun olmadığı yarı kurak yerlerdeki otsu, dikensi küçük çalı topluluklarıdır. İlkbahar aylarında yemyeşil olan bu ot toplulukları, yaz kuraklığı ile sapsarı kurak ve çorak çalı topluluğuna dönüşür. İç bölgelerimizdeki alçak (çukur) alanlarda yayılan bozkırlar yağışın arttığı dağ yamaçlarında yerlerini iğne yapraklı ormanlara bırakır. İç Anadolu’da bir çok yerde bu ormana geçiş kuşağı birden olmaz çünkü insanların tahribi sonucu eskiden orman olan alanlar tek tük ağaçlardan ibaret olan Antropojen Bozkırlara dönüşmüştür. Doğu Anadolu’da yüksek platolardaki bozkırlar kurak bir yaz yaşamadıkları için yazın yemyeşil kalırlar. Bu yüzden buralarda büyükbaş mera hayvancılığı yaygındır.
D – DAĞ ÇAYIRLARI (Alpin Çayırları)
Ormanların yetişemeyeceği kadar soğuk ve az nemli yükseltilerde görülen yazın yeşeren kışın kar altında kalan soğuğa dayanıklı ot topluluklarıdır.Erzurum kars bölümünün yüksek yerlerinde yaz yağışlarına bağlı olarak sıkca görülür.Büyük baş hayvancılığı destekler.
TÜRKİYE'NİN TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ
Karain Mağarası
Antalya'nın 27 km kuzeybatısında ve Katran dağları üzerindedir. Doğal bir mağaradır. Yapılan arkeolojik kazılarda mağaranın Prehistorik çağlarda (Paleolitik Mezolitik Neolitik ve Kalkolitik) insanlarca barınak olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Mağarada iskeletler yontma ve cilalı taştan aletler işlenmiş çakmak taşları ve önemli eserler bulunmuştur.
Ana Tanrıça Heykelciği
Ana Tanrıça Heykelciği
Pişmiş toprak MÖ VI binyılın ilk yarısı yüksekliği 20 cm Çatalhöyük (Anadolu Medeniyetleri Müzesi)
İvriz Kaya Kabartması
Konya'nın Ereğli ilçesine 12 km uzaklıkta İvriz Suyu'nun kaynak başındadır. Geç Hitit dönemi eseridir MÖ VIII yüzyıla tarihlenmektedir 608 m yüksekliğindeki kabartmada Warpalavas'ın bereket tanrısı Santaj'a şükranı anlatılmaktadır.
Yazılıkaya - Midas Şehri Büyük Anıt
Yazılıkaya - Midas Şehri Büyük Anıt
Eskişehir'e 90 km uzaklıkta MÖ VII yüzyılda kurulmuş. Yazlıkaya-Midas şehri bulunmaktadır. Bu şehirde Frig döneminin önemli bir eseri olan Büyük Anıt göze çarpmaktadır Anıtın üzerinde çeşitlli geometrik motifler ve yazılar vardır. Frig döneminde önünde dini törenler yapılıyordu.
Lidya (Karun) Hazineleri
Lidya (Karun) Hazineleri
Uşak ili Güre yakınlarındaki Toptepe tümülüsünü 1965 İkiztepe tümülüsünü 1966 ve Aktepe I tümülüsünü 1968 yılında gizlice kazan eski eser kaçakçılarının 1970 yılında ABD'deki Metropolitan Sanat Müzesi'ne sattıkları eserlerdir. Bu eserler MÖ VI yüzyıl Lidya sanatının en güzel örnekleridir. Kültür Bakanlığı'nca verilen uzun bir hukuk savaşından sonra 1993 yılında Türkiye'ye geri gönderilmiştir. (Uşak Müzesi)
Bergama Zeus Sunağı
Bergama Krallarından Eumenes II tarafından MÖ 197-159 yılları arasında yaptırılmıştır. Alman arkeologların 1865 yılından itibaren Bergama'da yaptıkları kazılarda ortaya çıkarılmış kalıntıları Berlin'e gönderilmiştir. Berlin Devlet Müzesi'nde restore edilerek 1871 yılında sergilenmiştir O tarihten sonra müzenin adı Pergamon Müzesi olmuştur.
İskender Büstü
İskender Büstü
42 cm yüksekliğindeki mermer büst Bergama kazılarında bulunmuştur. MÖ III yüzyıla tarihlenmektedir Makedonya Karalı Büyük İskender'in sağlığında ünlü heykeltraşlara yaptırdığı büstlerin asıllarının hiç biri günümüze ulaşmamış sadece kopyaları bulunmuştur. Bergama'da bulunan büst Paris Louvre Müzesi'nde dünyaca ün yapmıştır. (İstanbul Arkeoloji Müzesi)
Afrodisias
Afrodisias
Aydın'ın Karacasu ilçesi yakınlarında bir antik kenttir. Tanrıça Afrodit adına kurulmuştur. Tunç çağından Bizans dönemine değin (MÖ 2800 - MS 220) büyük bir yerleşim merkeziydi. Arkeolojik kazılarda Afrodit tapınağı odeon stadium ve agorası hamamları gün ışığına çıkarılmıştır. Afrodisias İlkçağ'da önemli bir heykel yapım merkezi olarak tanınmıştır. Anadolu antik kentleri içinde Afrodisias'ın stadyumu iyi korunmuş stadyumlar arasındadır.
Efes Artemis Tapınağı
Efes Artemis Tapınağı
İzmir Selçuk'ta Efes (Ephesos) antik kentinin dünyanın 7 harikasından sayılan ünlü tapınağıdır. Astemision olarak da bilinir. Önce MÖ 560-550 yıllarında Lydia Kralı Kroisos tarafından İon düzeninde yaptırıldı. MÖ 356'da bir delinin yakması üzerine aynı büyüklükte ancak 3 m yüksek olarak yeniden inşa edildi. 5510 x 115 m boyutlarında mermer heykelleriyle de ünlü tapınak Hellenistik dönem tapınaklarının en büyüğüydü 262'de Gotlar tarafından yıkıldıktan sonra onarılmadı. Bristish Museum adına 1869-1874'te JT Wood ve 1904-1905'te David G Hogart'ın yaptığı kazılarda bulunan tapınak kalıntıları İngiltere'ye götürüldü.
Sart (Sardes)
Sart (Sardes)
Manisa'nın Salihli İlçesindedir. Lidya devletine başkentlik yapmış bir antik kenttir. XIX yüzyıldan itibaren yapılan arkeolojik kazılarda Artemis Tapınağı gymnasion stadion Roma ve Bizans hamamları gibi önemli yapıları ortaya çıkarılmıştır. Resimde gymnasiondan bir bölüm görülmektedir.
Bodrum - Halikarnas Masoleumu
Bodrum - Halikarnas Masoleumu
Pers Valisi Maussolos'un Bodrrum - Halikarnassos'taki mezarı dünyanın yedi harikası arasındadır. MAussolos MÖ 352'de ölünce karısı Artemisia tarafından yapımına başlanmıştır. Mimarlar Pytheos ve Satyrus'tur Skopas Timotheos Bryaris ve Leochares adlı ünlü heykeltraşlar birer cephesini çalışmışlardır. 60 x 80 m boyutlarında ve 46m yüksekliğinde olduğu belirlenmiştir. 9 x 11 sütunludur. Bazı parçaları Bodrum kalesinin yapımında kullanılmıştır. Mausoleum'a ait parçalar XIX yüzyılın ortalarında Londra British Museum'a götürülmüştür.
Aspendos (Belkıs)
Aspendos (Belkıs)
Antalya'nın 48 km doğusunda İlkçağ'da kurulmuş bir antik kenttir. En önemli yapısı tiyatrosudur. Bu tiyatro sahnesiyle birlikte günümüze ulaşabilen Anadolu'daki Roma tiyatrolarının en sağlam örneğidir. 15000 seyirci kapasitelidir. İmparator Antonius pius döneminde (138-164) Zenon adlı bir mimar tarafından yapılmıştır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir'in Derinkuyu ilçesindedir. Hristiyanlığın yayılma döneminde savunma ve saklanma amacıyla yer altındaki yumuşak kayalar oyularak yapılmıştır. VI-X yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Dar geçitlerin sağında ve solunda oyulmuş odalardan havalandırma bacalarından şapel ve bir kuyudan oluşmaktadır.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir'e 15 km uzaklıktaki Kaymaklı'dadır .Hristiyanlığın yayılma döneminde saldırılara karşı korunma amacıyla VI-X yüzyıllarda kayalar oyularak yapılmıştır. Yer altındaki 8 katlı kentte katlar ve bölmeler bir havalandırma bacası etrafında yer almıştır. Bir hol etrafında toplanmış odalarda ortalama tavan yüksekliği 2 m'dir. Şapeller odalardan büyük ve yüksek tavanlıdır.
Efes Selsus (Celcius) Kitaplığı
Efes Selsus (Celcius) Kitaplığı
İzmir Selçuk'ta Efes Antik Kenti'nin en önemli kalıntılarından biridir. Roma döneminde 115-117 yılları arasında yapılmıştır 260 yılında bir yangın geçirmiştir. İki katlı cephesinin görkemli mimarisiyle ün yapmıştır. Kitaplığın içindeki duvarlarda yazı rulolarının konduğu üst üste üç sıra halinde nişler bulunmaktadır.
İstanbul Surları
İstanbul Surları
İstanbul'un ilk surları 413-447 yılları arasında kenti savunma amacıyla Bizans İmp II thedosius tarafından yaptırıldı. Marmara Denizi kıyısındaki mermer Kule'den Haliç'e değin 6-7 km uzunluğundadır. Yedikule surları 1457-1458 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Surlar üzerinde 16 kapı bulunmaktadır. Surlar iç sur dış sur ve hendek olmak üzere üç kademeli bir savunma yapısıdır. İç surlar 3-4 metre kalınlığında ve 13 metre yüksekliğindedir. 15m uzaklıktaki dış surlar ise 2m kalınlık ve 10m yükseklikte duvarlardır. Dış surun önünde hendek vardır. İstanbul surları UNESCO'nun koruma programı çerçevesinde restore edilmektedir.
Rumeli Hisarı
Rumeli Hisarı
İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasındadır. Bizans'a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılan bir kaledir. 1000 usta ve 2000 işçinin çalışmasıyla 4 ayda yapılmıştır. Üç büyük kulenin yapımını Çandarlı Kara Halil Saruca ve Zaganos Paşalar üstlendiklerinden kuleler bu adlarla anılır. Beş kapısı bulunan kale 30000 m²lik bir alanı kaplamaktadır.
Diyarbakır Kalesi ve Surları
Diyarbakır Kalesi ve Surları
Kalenin ilk bölümlerinin Hurriler döneminde yapıldığı kabul edilmektedir. 349 yılında Roma İmp II Constantinus döneminde kentin çevresi surlarla çevrildi kale güçlendirildi. Kesme bazalt taşından yapılmıştır. Artuklu Akkoyunlu Selçuklu Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde defalarca onarıldı. Dış kale ve iç kale olmak üzere iki bölümdür. 82 burçlu dış kale surlarının uzunluğu 5 km 'yi bulur. Dört kapısı vardır Dört kapılı iç kale ise Kanun Sultan Süleyman döneminde surla çevrilmiştir.
Van Kalesi
Urartu devletinin başkenti Tuşba (Van)'da MÖ IX yüzyılda yapılmıştır. Kale Urartuların MÖ VII yüzyıl başlarında yenilerek Toprakkale'ye taşınmaları üzerine Asurların eline geçti. Selçuklu Karakoyunlu Akkoyunlu Osmanlı dönemi kalıntılarının da bulunduğu kalede en önemli bölümler Urartulara ait kaya hücreleri ve yazıtlardır. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı bir cami de kale üzerinde bulunmaktadır.
Kızkalesi
İçel'in Erdemli ilçesinde ve Mersin'e 60 km uzaklıktadır. Corcyus antik kenti ve kalıntılarından 800-1000 m aşağıda ve Akdeniz'in içindedir. Kıyı ile bağlantısı zamanla kesilmiş bir ada halini almıştır. MÖ IV yüzyılda Hellenler tarafından kurulan Roma ve Bizans dönemlerinde gelişen Corcyus XIII yüzyılda önemli bir limandı. Kale denizden gelecek saldırıları engellemek amacıyla yapılmıştı. İçinde bir kilise kalıntısı bulunmaktadır.
Hoşap Kalesi
Van-Başkale karayolu üzerinde Van'a 60 km mesafedeki Güzelsu bucağındadır. XVI yüzyılda MAhmudi Aşireti Bey'i Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. İçinde iki cami üç hamam çeşmeler ve zindanlar bulunmaktadır.
Erzurum Kalesi
Yaklaşık 2000 m yükseklikte bir tepe üzerinde inşa edilmiş olan iç kale 5 yüzyılda Roma İmparatoru Theodosius tarafından yaptırılmıştır. Son zamanlara kadar Türkler tarafından kışla olarak kullanılmıştır. Kale Mescidi ve saat kulesi Türk mimarlığının ilk örnekleri olmaları bakımından önem taşırlar. Tepsi Minare olarak da adlandırılan kule Ortaçağ'larda gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Osmanlı mimarisinin Barok Çağında saat kulesine çevrilmiştir. 1124-1132 yılları arasında hüküm süren Abu'l Muzafferüddin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Tek büyük bir kubbe ile örtülen mescit geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşır.
Aynalı Kavak Kasrı
Üç yüzyıl boyunca Haliç kıyılarını süsleyen ve günümüzde Aynalıkavak Kasrı adıyla tanınan yapı Osmanlı İmparatorluğu Döneminde “Ayanalıkavak Sarayı” ya da “Tersane Sarayı” olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. İstanbul’u tanıtan tarihsel kaynaklardan yörenin Bizans Döneminde de imparatorlara ait bir dinlenme yeri olduğu anlaşılmaktadır. Haliç kıyılarından Okmeydanı ve Kasımpaşa sırtlarına doğru gelişen bu büyük bağ ve koruya; İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak padişahlar da ilgi göstermiş ve Osmanlı İmparatorluk Tersanesi’nin Kasımpaşa’da kurulup gelişmeye başlamasıyla birlikte yöreye “Tersane Has Bahçesi” adı verilmiştir. Buradaki yapılaşmaların tarihi Sultan I Ahmed Dönemine (1603-1617) dek inmektedir. Tarihsel süreç içinde çeşitli padişahların yaptırdığı kasırlarla gelişen ve “Tersane Sarayı” olarak anılan bu yapılar topluluğu; 17 yüzyıldan başlayarak “Aynalıkavak Sarayı” olarak da adlandırılmıştır. Saray bütünü içinde yer alan ve Sultan III Ahmed Döneminde (1703-1730) yaptırıldığı sanılan Aynalıkavak Kasrı Sultan III Selim Döneminde (1789-1807) yeniden düzenlenmiş ve bugünkü görünümünü kazanmıştır. Yapı; Divanhanesi Beste Odası ve bu mekânların pencerelerini dolanan Yesarî’nin talik hattı ile yazılmış Kasrı ve III Selim’i öven dönemin tanınmış şairleri Şeyh Galib ve Enderunî Fazıl’a ait şiirleriyle 18 yüzyıl mimarlık örnekleri arasında özel bir yer almaktadır. Deniz cephesinde iki kara cephesinde tek katlı kütlesiyle Osmanlı klasik mimarlığının son ve ilginç yapılarından biri olan Kasır; süsleme açısından da çağının beğenisini yansıtmakta özellikle besteci Sultan III Selim Dönemi kültürünün pek çok öğesini bünyesinde barındırmaktadır. Öyle ki bu kültürün başlıca simgeleri olan sedir ve sedirimsi kanepe mangal kandil gibi mobilyalarla döşeli olan odalar bugün yok olmuş bir yaşam biçiminin görünümlerini sergilemektedir. Günümüzde bir müze-saray olarak ziyarete açık tutulan Aynalıkavak Kasrı’nın zemin katı Sultan III Selim’in besteci özelliği de göz önünde tutularak Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan görsel kaynaklar ve kimi kurum ve kişilerin armağan ettiği çalgıların bir araya getirilmesiyle “Türk Çalgıları Sergisi” mekânına dönüştürülmüştür. Kasrın bahçesindeyse özellikle yaz aylarında konuklara yönelik kafeterya hizmetleri klasik Türk Sanat Müziği örneklerinin seslendirildiği Aynalıkavak Konserleri ile ulusal ve uluslararası nitelikte resepsiyonlar verilmektedir.
Ihlamur Kasırları
Ihlamur Kasırları
Beşiktaş Yıldız ve Nişantaşı arasında kalan Ihlamur Vadisi’nin 18 yüzyılda Hacı Hüseyin Bağları adıyla tanınan bir mesire yeri olduğu bilinmektedir. Sultan III Ahmed Dönemi’nde Padişah’a ait bir “Has Bahçe”ye dönüştürülmesine karşılık 19yüzyılın ikinci yarısına kadar "Hacı Hüseyin Bağları" olarak bilinen bu alan I Abdülhamid (1774-1789) ve III Selim (1789-1807) dönemlerinde de ilgi çekmiştir. Sultan Abdülmecid’in (1839-1861) Osmanlı tahtına geçmesiyle birlikte yeni yapılaşmalara gidilmiş. Beşiktaş’ta Dolmabahçe Sarayı Küçüksu Kasrı ve Ihlamur Mesiresi’nin bulunduğu bu alanda da Ihlamur Kasırları’nın yapımına başlanmıştır. Sultan Abdülmecid Ihlamur Mesiresi’ne bugünkü kasırları yaptırmadan önce de sık sık gelir ve buradaki yalın ve küçük bağ evinde dinlenir; kimi konukları bu arada ünlü Fransız ozanı Lamartine’i burada kabul ederek görüşürdü. Yüksek çevre duvarlarının sınırlandırıldığı 24724 m2 lik ağaçlı bir alan içindeki Nikogos Balyan’ın yaptığı bu iki yapı; yapıldıkları 1849-1855 yıllarından bu yana kimi zaman "Nüzhetiye" kimi zaman da "Ihlamur Kasırları" adıyla anılagelmiştir. Törenler için düşünülen ve kullanılan Merasim Köşkü: Ön cephesindeki dönemin beğenisini yansıtan Barok çizgiler taşıyan merdiveni ilginç ve hareketli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimarlığa sahiptir. İç süslemelerinde; Osmanlı sanatında 19 yüzyılda tercih edilen motifler ve kalem işleri kullanılmış. Avrupa’nın çeşitli üsluplarındaki mobilyalar ve döşeme öğeleriyle belirli bir bütünlük sağlanmıştır. Padişahın maiyeti kimi zaman da haremi tarafından kullanılan Maiyet Köşkü ise; diğerine oranla daha küçük ve daha yalındır. Sultan Abdülmecid’in genç yaşta ölümünden sonra Abdülaziz de (1861-1876) ağabeyinin sevdiği bu yapılara ve çevreye fazla önem vermemekle birlikte ilgi göstermiş meraklı olduğu horoz ve koç döğüşüyle güreşlerin bazılarını bu bahçede yaptırmıştır. Sultan Mehmed Reşad’ın da (1909-1918) zaman zaman kullandığı yapıda İstanbul’u ziyaret eden Bulgar ve Sırp kralları ağırlanmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra 1966 yılında TBMM Milli Saraylar bünyesinde katılan Ihlamur Kasırları’nın Merasim Köşkü bir müze-saray olarak ziyarete açık tutulmakta Maiyet Köşkü ve bahçenin bir bölümünde kafeterya hizmetleri yapılmakta ve bu bahçede diğer saray ve kasırlarımızda olduğu gibi ulusal ya da uluslararası resepsiyonlar verilebilmektedir. Öte yandan yine bahçede yakın bir geçmişe dek lojman olarak kullanılan Cumhuriyet Dönemi yapısı da müze-sanat ilişkisini kuran yeni işleviyle özellikle çocukların güzel sanatlardaki becerilerini geliştirene resim heykel ve tiyatro çalışmalarını sürdürdükleri mekânlar olarak değerlendirilmiştir.
Şale Köşkü
Şale Köşkü
İstanbul'da Yıldız Sarayı arazisindedir. Alman İmparatoru II Wilhelm'in üç ziyaretinde ağırlandığı bir yapıdır. II Abdülhamit'in isteği üzerine üç bölüm halinde (1878-1880 1889 1898) inşa edilmiştir. İki katlı köşkte 60 Oda 9 banyo iki hamam vardır. Sarkis Balyan Nikolaki Kalfa R d'Aranco gibi mimarlar görev almıştır.
Şerifler Yalısı
İstanbul Boğaziçi'nde Emirgan sahilindedir Barok üslupta yapılmış tipi bir Türk yalısıdır. 1782 yılında yapılmıştır. Harem dairesi yıkılmıştır. Günümüze yalnızca selamlık bölümü ulaşmıştır. Divanhanesinde güzel bir şadırvan bulunmaktadır. Kalemişi tavan ve dolap süslemeleri ve duvar resimleriyle ünlüdür.
TÜRKİYE'NİN TURİSTİK YERLERİ
Apollonia (Kılınçlar)
Apollonian Harabeleri, Kekova yolu üzerinde, Kaş'a 22 km uzaklıkta bulunan Kılıçlı Köyü'ndeki tepededir. Arabayla harabenin bulunduğu tepenin yakınında kadar gidilir ve buradan tepeye tırmanış başlar.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü, Sultanahmet Semti'ndeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi'ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere 3 müzeden oluşmaktadır.
Efes Artemis Tapınağı
İzmir Selçuk'ta, Efes (Ephesos) Antik Kenti'nin dünyanın 7 harikasından sayılan ünlü tapınağıdır. Astemision olarak da bilinir. Önce M.Ö. 560-550 yıllarında Lydia Kralı Kroisos tarafından İon düzeninde yaptırıldı. M.Ö. 356'da bir delinin yakması üzerine aynı büyüklükte ancak 3 m. yüksek olarak yeniden inşa edildi.
55.10 x 115 m. boyutlarında mermer heykelleriyle de ünlü tapınak, Hellenistik Dönem tapınaklarının en büyüğüydü. M.Ö. 262'de Gotlar tarafından yıkıldıktan sonra onarılmadı.
Bristish Museum adına 1869-1874'te J. T. Wood ve 1904-1905'te David G. Hogart'ın yaptığı kazılarda bulunan tapınak kalıntıları, İngiltere'ye götürüldü.
Aspendos (Belkıs)
Antalya'nın 48 km. doğusunda İlkçağ'da kurulmuş bir antik kenttir. En önemli yapısı tiyatrosudur. Bu tiyatro, sahnesiyle birlikte günümüze ulaşabilen Anadolu'daki Roma tiyatrolarının en sağlam örneğidir. 15.000 seyirci kapasitelidir. İmparator Antonius Pius döneminde (138-164) Zenon adlı bir mimar tarafından yapılmıştır.
Aynalı Kavak Kasrı
300 yıl boyunca Haliç Kıyılarını süsleyen ve günümüzde Aynalıkavak Kasrı adıyla tanınan yapı, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde "Ayanalıkavak Sarayı" ya da "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir.
Edirne Bedesteni
Çelebi Sultan Mehmet tarafından Eski Cami'ye (Cami-i Atik) gelir temini amacıyla yaptırılmıştır.
Beylerbeyi Sarayı
Bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından II. Mahmud’un ahşap Sahil Sarayı yıktırılarak 1861-1865 yılları arasında, dönemin tanınmış mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştır.
Saray, genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkalarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie bunlardan bazılarıdır. Sultan II. Abdülhamid de 1918 yılında, ömrünün son altı yılını geçirdiği bu sarayda ölmüştür.
Valens V (Bozdoğan) Kemeri
İstanbul Saraçhane'dedir. Yapımına I. Constantinus Dönemi'nde (306-337) başlanmış, 378'de İmparator Valens tarafından tamamlanmıştır.
Alibeyköy'den gelen içme suyunu kente taşıyordu. İki sıra kemerden oluşmaktadır. Bir kilometre uzunlukta iken bugün 800 metrelik bir bölümü ayakta kalmıştır.
Dolmabahçe Sarayı
17. yüzyıla kadar Boğaziçi’nin koylarından biri olan bu yörenin; Altın Post'u aramaya çıkan Argonotların efsanevi gemisi Argos’un demirlediği, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sırasında Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu ileri sürülür.
Beşiktaş Sahil Sarayı, Sultan Abdülmecid Dönemi'nde (1839-1861) ahşap ve kullanışsız olduğu gerekçesiyle, 1843 yılından başlayarak yıktırılmış ve aynı yerde günümüze dek gelen Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri atılmıştır. Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı, 110.000 metrekareyi aşan bir alan üstüne kurulmuştur.
Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını taşıyan üç bölümden oluşur.
Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümâyûn; padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yeralan Muayede Salonu’ysa; padişahın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır.
3. Ahmet Kütüphanesi Çeşmesi
Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusunda 3. Ahmet Kütüphanesi'nin kapısı önündedir. 1719 yılında 3. Ahmet tarafından yaptırılmıştır.
Afrodisias
Aydın'ın Karacasu İlçesi yakınlarında bir antik kenttir. Tanrıça Afrodit adına kurulmuştur. Tunç Çağı'ndan Bizans Dönemi'ne değin (M.Ö. 2800 - M.S. 220) büyük bir yerleşim merkeziydi. Arkeolojik kazılarda Afrodit tapınağı, odeon, stadium ve agorası, hamamları gün ışığına çıkarılmıştır.
Afrodisias, İlkçağ'da önemli bir heykel yapım merkezi olarak tanınmıştır. Anadolu antik kentleri içinde Afrodisias'ın stadyumu iyi korunmuş stadyumlar arasındadır.
Sultanahmet Meydan Çeşmesi
İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın birinci kapısı önündeki meydandadır. 3. Ahmet tarafından 1728-1729 yıllarında Kayserili Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır.
Lale Devri'nin önemli yapıları arasındadır. 10 x 10 m. plan üzerine inşa edilmiştir. Her yüzünde birer çeşme, köşelerinde birer sebil bulunmaktadır. Mimarisi ve bezemeleriyle ünlüdür.
Akdamar Kilisesi
Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda bulunan kilise, 915-921 yılları arasında yapıldı. Mimarı Keşiş Manuel'dir. Ermeni Kralı I. Gagik tarafından yaptırılmıştır. Dört kollu, haç biçiminde bir planı vardır. Taş işçiliği ve duvarlarındaki kabartma figürlerle Ermeni mimarlığının önemli yapıları arasındadır.
Anavarza
Roma İmparatorluğu Dönemi'nde Caesarea ad Anabarsum olarak anılan yer, Adana İli Kozan İlçesi'nin 28 km. güneyindedir. Antik şehir duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya'dır.
Antik Gordion Yerleşimi
Frigya Krallığı'nın başkentidir. Ünlü Gordion Şehri'nin kalıntıları; Ankara-Eskişehir Karayolu'nun yakınında, Sakarya (Sangarios) ve Porsuk Nehirlerinin birbirlerine yaklaştıkları yerde, Polatlı’nın 18 km. kuzeybatısındadır. (Ankara’dan 90 km.)
Alman ve Amerikan kazıları süresince buradan çıkan ve çeşitli yayınlarda tanıtılan buluntular, bu yerleşimin tarihini Erken Bronz Çağı'na (M.Ö. 3000) kadar götürür.
Noel Baba Kilisesi
Aziz Nicholaos öldüğünde yapılan kilise veya şapel, 529 yılındaki zelzelede yıkılınca, daha büyük belki de bazilika tipinde bir kilise yapılmıştır. Peschlow, büyük apsisin güney tarafında eşit apsisli iki küçük mekân ile bugünkü binanın kuzey yan nefinin büyük kısmının bu ilk yapıya ait olduğunu tahmin etmektedir.
Bu kilise, 8. yüzyılda zelzele veya Arap akınlarıyla yıkılmış, daha sonra tekrar yenilenmiştir. 1034 yılında Arap Donanması'nın denizden yaptığı akınlarla harap olmuştur. 10 yıl harap durumda kalan kilisenin, 1042'de Bizans İmparatoru IX. Konstantin Monomakhos ve eşi Zöe tarafından tamir ettirildiği kitabesinden anlaşılmaktadır. 12. yüzyılda binaya bazı ekler yapılmış, kilise tekrar onarılmıştır.
Selçuk-Efes
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki Antik Efes Kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda, Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç Çağı'na ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır.
Ankara Etnoğrafya Müzesi
Etnografya, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde, Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Anılan tepe, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 15 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı gereğince, Milli Eğitim Bakanlığı'na müze yapılmak üzere bağışlanmıştır. "Burası 10.11.1938'de sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938'den 10.11.1953 e kadar yattığı yerdir."baktabul
Florya Atatürk Deniz Köşkü
Marmara Denizi kıyısında, Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında bir yerleşim bölgesi olan Florya’nın 19. yüzyılda sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinmektedir. Atatürk’ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya, giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür.
Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında mimar Seyfi Arkan’a projelendirilen köşk, yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmıştır.
Galata Mevlevihanesi
İstanbul Galata (Kulekapısı) Mevlevihanesi, 1491'de İskender Paşa tarafından yaptırıldı.
Gök Medrese
Sivas'tadır. Sahip Ata tarafından 1271 yılında Mimar Kaluyan'a yaptırılmıştır. Çifte minareli taçkapısı, taş süslemeleriyle yapının en görkemli bölümüdür. 12 tür hayvan başı, yıldız ve hayat ağacı motifleri dikkati çeker. Taçkapıdan dört eyvanlı, havuzlu avluya girilir. Avlunun yanlarında, arkada medrese odalarının yeraldığı revaklar vardır.
Hacıbektaş Dergahı
Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesi'ndedir. Hacı Bektaş Veli adına bir külliye olarak inşa edilmiştir. Selçuklular Dönemi'nde ilk bölümleri yapılan dergah, Osmanlılar Dönemi'nde ekler ve onarımlarla bugünkü durumunu almıştır. I. avlu, II. Avlu, mescid, 3. Avlu, Huzuz-u Pir ve türbe, Balım Sultan türbesi dergahın başlıca bölümleridir. Bektaşilikle ilgili eserlerin bulunduğu bir müze haline getirilerek 1964'te hizmete açılmıştır.
Bodrum - Halikarnas Masoleumu
Pers Valisi Maussolos'un Bodrum - Halikarnassos'taki mezarı, dünyanın yedi harikası arasındadır. Maussolos, M.Ö. 352'de ölünce, karısı Artemisia tarafından yapımına başlanmıştır.
Mimarlar Pytheos ve Satyrus'tur. Skopas, Timotheos, Bryaris ve Leochares adlı ünlü heykeltraşlar birer cephesini çalışmışlardır. 60 x 80 m. boyutlarında ve 46 m. yüksekliğinde olduğu belirlenmiştir. 9 x 11 sütunludur. Bazı parçaları Bodrum Kalesi'nin yapımında kullanılmıştır. Mausoleum'a ait parçalar 19. yüzyılın ortalarında Londra British Museum'a götürülmüştür.
Hattusaş Boğazköy Örenyeri
Çorum İli'nin 82 km. güneybatısında yeralmakta olup Ankara'ya uzaklığı ise 208 km'dir. Hitit Devleti'nin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy (Hattuşaş) Örenyeri, Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 m. yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır. Şehir kuzeye doğru açık olup kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir.
Hoşap Kalesi
Van-Başkale Karayolu üzerinde, Van'a 60 km. mesafedeki Güzelsu Bucağı'ndadır. 16. yüzyılda Mahmudi Aşireti Beyi Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. İçinde iki cami, üç hamam, çeşmeler ve zindanlar bulunmaktadır. İskender Lahdi Osman Hamdi Bey tarafından, 1887 yılında Sayda'da yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur.
İki uzun cephesinde Makedonya Kralı Büyük İskender'in, Perslerle yaptığı savaşlara ilişkin rölyefler bulunduğu için "İskender Lahdi" adıyla tanımlanmıştır. Yüksekliği 2.12 m., uzunluğu 3.18 m. ve genişliği 1.67 m.'dir. Üçgen alınlıklı, çatı kapaklıdır.
İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yeralan imaret binasında 1914'de "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise "Türk ve İslâm Eserleri Müzesi" adını almıştır.
Kapalıçarşı
İstanbul Kapalıçarşısı, Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni Dönemi'nde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir.
Karatay Medresesi
Konya'da 1251 yılında Selçuklu veziri Karatay tarafından bu Selçuklu medresesinin duvarlarında ve kubbe içindeki çini mozaik dekorasyon gözalıcı güzelliktedir. Çini Eserler Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Küçüksu Kasrı
Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu Boğaziçi’nin bu şirin yöresinde, yerleşim tarihi Bizans Dönemi'ne dek inmektedir. Osmanlılar Dönemi'nde de ilgi çeken ve "Kandil Bahçesi" adıyla, padişahın has bahçelerinden biri olarak kullanılan Küçüksu ve çevresini IV. Murad’ın (1623-1640) çok sevdiği ve buraya "Gümüş Selvi" adını verdiği bilinmektedir.
Kültepe Örenyeri
Kayseri-Sivas Karayolu'nun 20. km.'sinde yolun 2 km. kuzeyindedir. Yüksekliği 22 m. çapı 50 metreyi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren "Karum" adı verilen aşağı şehirden ibarettir. 1948 yılından beri Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığındaki heyet tarafından sistemli olarak kazılmaktadır.
Kazılarda, höyükteki en eski yerleşimin Geç Katolik Çağ (M.Ö.300-2500) olduğu, onu Eski Tunç Hitit, Frig, Helenistik-Roma Çağlarının takip ettiği tesbit edilmiştir.
Kutsal Emanetler
Hz. Muhammed'e dostlarına ve bazı peygamberlere ait eşyalardır. Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethinden sonra İstanbul'a getirilmiş, bir bölümü de İslam Ülkelerinden derlenmiştir. Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir.
Malabadi Köprüsü
Diyarbakır-Silvan yakınlarında ve Batman Çayı üzerindedir. Artuklular Dönemi'nde 1147 yılında Timurtaş bin İlgazi bin Artuk tarafından yaptırılmıştır. 7 m. eninde ve 150 m. uzunluğunda bir köprüdür. Yüksekliği, su seviyesinden kilit taşına değin 19 m.'dir. Renkli taşlarla inşa edilmiş, onarımlarla günümüze kadar ulaşmıştır.
Lidya (Karun) Hazineleri
Uşak İli Güre yakınlarındaki Toptepe tümülüsünü 1965, İkiztepe tümülüsünü 1966 ve Aktepe I tümülüsünü 1968 yılında gizlice kazan eski eser kaçakçılarının 1970 yılında ABD'deki Metropolitan Sanat Müzesi'ne sattıkları eserlerdir.
Bu eserler, M.Ö. 6. yüzyıl Lidya sanatının en güzel örnekleridir. Kültür Bakanlığı'nca verilen uzun bir hukuk savaşından sonra 1993 yılında Türkiye'ye geri gönderilmiştir.
Meryem Ana Kilisesi
Gymnsasium Limanı'nın kuzeyine bakan bina, bir kiliseye dönüştürülmüştü ve M.S. 313 yılında Hıristiyanlığı resmi bir dine dönüştüren İmparator Konstantin, Meryem Ana'nın anısına, kiliseye onun ismini verdi. İlk bazilikanın uzunluğu 260 m. idi ve kiliseye dönüştürülmüştü.
Önceleri bu bina Deigma adıyla anılan bir çeşit bankaydı. M.S. 431 yılında 200 piskopostan oluşan 111 genel kurul ilk defa bu binada toplandı ve Hıristiyanlığın doğuşuyla ilgili bir bildiri ilan ettiler. Onlara göre Meryem Ana, Tanrı'nın anasıydı. Papa 6. Paul, önünde dua etmiştir.
Mevlana Türbesi
Konya'nın Mevlevi Dergahı içindedir. İlk türbe, Tebrizli Bedreddin tarafından 1274 yılında yapılmıştır. Eklemeler ve onarımlarla günümüze ulaşmıştır. Dört fil ayağı üzerine oturan türbe, 25 m. yüksekliğindedir. Gövde ve külah, turkuaz renkli çinilerle kaplıdır. Bu yüzden konik kubbeye "Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe)" denilmiştir.
Türbenin içinde Mevlana'nın babasına, Mevlana'ya, eşi ve çocuklarına, akrabalarına ve postnişinlere ait 65 sanduka bulunmaktadır. Türbenin kalemişleri de çok değerlidir.
Konya Mevlevi Dergahı
Selçuklular Dönemi'nde 1274 yılından itibaren ilk bölümleri inşa edilen, Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinde yapılan onarım ve eklerle bugünkü şeklini alan dergah; şadırvanlı avlu, tilavet odası, türbe, semahane, mescid, derviş odaları, matbah (mutfak), çelebi dairesi ve meydan-ı şerif bölümlerinden oluşmaktadır.
Avluda Sinan Paşa, Fatma Hatun, Hürrem Paşa, Hasan Paşa, Mehmet Bey Türbeleri bulunmaktadır. 1927 yılında müze haline getirilmiştir.
Mihrişan Sultan Meydan Çeşmesi
İstanbul'da Küçüksu'dadır. II. Mahmut tarafından 1806 yılında yaptırılmıştır. Milet M.Ö. 2000'in ortalarında önemli bir Miken kolonisi olan kent, oldukça gelişmiş bir kültür ve ticaret merkeziydi. Bu özelliği ile Roma Çağı'nda da önemini sürdüren Milet, Bizanslılar zamanında, Latmos Körfezi'nin dolması ile ticari önemini yitirmiştir.
13. yüzyılda Menteşe Beyliği tarafından Türk Balat'ı haline getirilen Milet, Menteşeoğulları'nın başkenti olarak parlak bir dönem yaşamıştır.
Söke-Milet yolunda ilerlerken göze ilk çarpan yerler tiyatroyla Bizans Kalesi'dir. Tiyatro gezildikten sonra önündeki Kervansaray, Faustina Hamamı, İlyas Bey Camii, Serapis Mabedi, Bouleuterion, Kutsal Yol, İonik Stoa, Kuzey Agora, Delphinion, Hanikah, Liman Anıtı, St. Michael Kilisesi Hereon gibi başlıca yapıtlar görülmeye değerdir.
Mısır Çarşısı
İstanbul'da Eminönü'ndedir. IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye vakıf olarak yaptırılmıştır. Yapımına Mimar Kasım Ağa başlamış, 1660 yılında Mimar Mustafa Ağa tarafından tamamlanmıştır. 6 kapısı ve 86 dükkanı bulunmaktadır. Son şeklini 1943 restorasyonunda almıştır.
Myus
Bafa Gölü Kıyısı'nda, Miletos'un 15 km. doğusunda, Avşar Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Strabon, Myus'un Atina Kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından kurulduğunu bildirmektedir. Yine Strabon'un anlattığına göre Panionion Birliği'ne dahil kentlerden birisidir.
Herodotos, M.Ö. 499'da Pers Donanması'nın Myus Kenti açıklarına demirlediğini bildirmektedir. Ancak Herodotos, Myus'un M.Ö. 494'teki Lade Deniz Savaşı'na sadece üç gemi ile katıldığını bildirmektedir. Yapılan kazılarda, antik kaynaklarda adı geçen ve beyaz mermerden yapıldığı bilinen Dionysos Tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Kent üzerinde bugün, Dionysos Tapınağı'na ait parçalar, Arkaik Dönem'e ait sur duvarları ve Bizans Kalesi kalıntıları görülmektedir.
Nevşehir Müzesi
Nevşehir'de müze kurulması, 1967'de gerçekleşmiştir. Müzenin kurulması ile yıllar önce ihmal edilen örenyerlerinin çevre düzeni, kiliselerin restorasyon ve konservasyonu ile yeraltı şehirlerinin temizlenmesi ve ışıklandırılması gündeme gelmiştir.
Göreme Açık Hava Müzesi
Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme Kasabası'nın 2 km. doğusunda yeralan bir kaya yerleşim yeridir. Rahibeler ve Rahipler Manastırı, müze girişinin solunda yeralan 6-7 katlı kaya kütlesi "Rahibeler Manastırı" olarak bilinir.
Aziz Basil Şapeli
Göreme Açık Hava Müzesi'nin girişindedir.
Elmalı Kilise
Dokuz kubbeli, dört sütunlu, kapalı Yunan haçı planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden olan kiliseye, kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir.
Azize Barbara Şapeli
Elmalı Kilise'nin bulunduğu kaya blokunun arkasındadır.
Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilisesi
Girişi kuzeydendir. Ana mekân, enlemesine dikdörtgen planlı, beşik tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekân ise düz tavanlıdır. Apsisi sol uzun duvara oyulmuş, kilise tamamlanmadan bırakılmıştır.
Karanlık Kilise
Kuzeydeki kavisli bir merdivenden, kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır. Kilise, haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç apsislidir.
Azize Catherine Şapeli
Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasında yeralan Azize Catherine Şapeli'nde, hem narteks, hem de naos serbest haç planlı, merkezi kubbelidir; haç kolları beşik tonozlu ve apsis templonludur. Narteks zemininde dokuz mezar, duvarlarında ise iki nişli mezar yeralmaktadır.
Çarıklı Kilise
İki sütunlu (diğer sütunlar duvar köşelerinde paye şeklindedir), çapraz tonozlu, üç apsisli ve dört kubbelidir. Sahnelerde İsa'nın hayatını konu alan siklus, İbrahim Peygember'in misafirperverliğini gösteren Tevrat sahnesi, aziz ve bani tasvirleri iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı ve Karanlık Kilise'ye benzemekle beraber, İsa'nın çarmıha gerilişi ve çarmıhtan alınış sahneleri kilisenin farklı özelliğidir. Figürler genelde büyük ve uzundur.
Tokalı Kilise
Bölgenin bilinen en eski kaya kilisesi olup 4 mekândan oluşur: Tek Nefli Eski Kilise, Yeni Kilise, Eski Kilise'nin altındaki Kilise, Yeni Kilise'nin kuzeyindeki Yan Şapel.
Çavuşin Kilisesi
Göreme-Avanos Yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km. uzaklıktadır. Tek nefli, beşik tonozlu, 3 apsisli olup narteksi yıkılmıştır.
Açıksaray Harabeleri
Gülşehir'e 3 km. uzaklıktadır. Tüf kayalar içinde oyulmuş sayısız mekânlar ve kiliseleriyle önemli bir örenyeridir. 9-10.yüzyıla tarihlenmektedir. Bu yörede bulunan mantar şeklindeki peribacası, Kappadokya'da sadece bu örenyerinde görülmektedir.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir İli, Kaymaklı Kasabası'ndadır. Nevşehir'e 20 km. mesafededir. 8 katlı olup, ilk katı Hititler Dönemi'nde yapılmıştır. Roma ve Bizans Dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ışıklandırılmış ve ziyarete açılmıştır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir-Niğde Karayolu üzerinde ve Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu İlçesi'ndedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri, 8 kattır. Kaymaklı Yeraltı Şehri'nden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur.
Yeraltı şehirleri sadece Kappadokya Bölgesi'nin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.
Mazı Yeraltı Şehirleri
Antik adı "Mataza" olan Mazı Köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı Yeraltı Şehri'nin ise 10 km. doğusundadır.
Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı "Zile" olan Özlüce Köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu Karayolu üzerindeki Kaymaklı Kasabası'nın 6 km. batısındadır. Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır.
Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır. Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yeralır. Özlüce yeraltı şehrinin elektrik tesisatı ile çevre düzenin yapılması halinde turizme açılabilecek durumdadır.
Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri
Nevşehir İli, Acıgöl İlçesi'ne 10 km. uzaklıktadır. Tatlarin Kasabası'nın "Kale" olarak adlandırıldığı tepesinin yamacında yeralır. İki nefli, iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
Olympos (Çıralı, Yanartaş, Deliktaş)
Antalya-Finike Yolu'ndan Olympos'a gitmek için Ulupınar'dan harabe levhasının olduğu yola sapmak gerekir. Dar, fakat nefis güzellikteki yol, bizi Olympos'un sahiline kadar indirir. Harabeye ulaşmak için çayı geçip geniş kumsalda biraz yürüdükten sonra Olympos'un içinden geçen çay kenarına ulaşılır. Çay'ın yanından giden patika yol, bizi harabenin içine götürecektir.
Osmaniye-Karatepe-Aslantaş Geç Hitit Kalesi
Karatepe-Aslantaş; Adana (bugün Osmaniye) İli, Kadirli İlçesi sınırlarında M.Ö. 8. yüzyılda, yani Geç Hitit Çağı'nda, kendisini Adana Ovası hükümdarı olarak tanıtan Asativatas tarafından, kuzeydeki vahşi kavimlere karşı bir sınır kalesi olarak kurulmuş, Asativadaya diye adlandırılmıştır.
Patara (Gelemiş, Ovagelmiş, Kelemiş)
Patara Antik Kenti, Fethiye-Kalkan arasındaki bereketli Xanthos Vadisi'nin güneybatı ucunda yeralır. Anayoldan Gelemiş yoluna sapıldığında 5 km.lik yol, bizi Patara Harabeleri'ne götürür. Son yapılan kazılarda M.Ö. 7. yüzyıla ait seramiklerin ve paraların bulunması, Patara'nın tarihini daha eskilere götürmemize sebep olmaktadır.
Perge Tiyatrosu
Perge Tiyatrosu kazıları, 1985-1993 yılları arasında Türk bilim heyetleri tarafından gerçekleştirildi. Kazılar sırasında, şu anda tiyatro içerisinde orijinal yerinde duran Dionysos frizinden başka, Kentauromakhia ve Gigantomakhia frizlerine ait parçaların yanısıra, ilginç bir biçimde bezemelerinin bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı ise yarım kalmış çok sayıda mimari eleman bulunmuştur.
Priene
Söke İlçe Merkezi'ne 15 km. uzaklıktaki Güllübahçe Kasabası yakınındadır. Miletoslu ünlü mimar Hippodamos'un planına göre kurulmuş olan şehir Helenistik karakterdedir. Günümüze diğer kentlerden daha sağlam olarak ulaşmış olan Priene önce Pergamon Krallığı'nın, daha sonra ise Roma ve Bizans'ın egemenliğine geçmiştir.
Rumelihisarı
İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasındadır. Bizans'a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılan bir kaledir. 1000 usta ve 2000 işçinin çalışmasıyla 4 ayda yapılmıştır. Üç büyük kulenin yapımını Çandarlı Kara ****** Saruca ve Zaganos Paşalar üstlendiklerinden, kuleler bu adlarla anılır. Beş kapısı bulunan kale, 30.000 m²lik bir alanı kaplamaktadır.
Sümela Manastırı
Trabzon'un Maçka İlçesi'nin 17 km. güneyindedir. Meryem Ana Manastırı olarak da bilinir. Ortodoks Kilisesi'nin Anadolu'daki en önemli kutsal yerlerindendir. Rivayete göre, 385 yılında Atina'dan gelen iki keşiş tarafından kurulmuştur. 14. yüzyıl ortalannda, keşiş hücreleri eklenerek, bugünkü durumunu almıştır.
Yöre 1461'de Osmanlıların eline geçince de manastır hizmetlerini sürdürmüştür. 1972'ten itibaren koruma altına alınarak turistlerin ziyaretine açılmıştır.
Telmessos (Fethiye)
Fethiye, Mendos Dağı'nın eteklerinde, adını verdiği körfezin kenarına, eski Telmessos'un üzerine kurulmuştur. Bu nedenle harabeler, bugün bu şirin ilçenin altında kalmıştır.
Topkapı Sarayı Müzesi
Osmanlı İmparatorluğu'nun, başkent İstanbul'da yönetim sarayı ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesinden kısa bir süre sonra 1473 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı Hanedanı, Topkapı Sarayı'nı 19. yüzyılda Boğaziçi saraylarına yerleşene kadar kullanmıştır. Saray, Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müze haline getirilmiştir.
Tripolis
Denizli İl Merkezi'nin 40 km. kuzeyindedir. Buldan İlçesi Yenicekent Kasabası'nın doğusunda, Büyük Menderes Nehri ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur. Batıya açılan Büyük Menderes Ovası ile hem Ege Kıyılarına hem de İç Anadolu ve Akdeniz'e bağlanmaktadır.
Yerebatan Sarayı (Sarnıcı)
İstanbul, Sultanahmet Meydanı'ndadır. 4. yüzyılda, Bizans İmparatoru I. Constantinus tarafından yaptırılmış, Justinianus Dönemi'nde 6. yüzyılda onarılıp genişletilmiştir. Suları, Cebeciköy kemeriyle Belgrat Ormanları'ndan getiriliyordu. Uzunluğu 141, genişliği 73 m.'dir. İçinde 12 sıra halinde 5'er m. aralıkla 8 m. yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır.
Yeşil Türbe
Bursa'da I. Mehmet'in yaptırdığı külliyenin içindedir. 1421 yılında Mimar Hacı İvaz Paşa tarafından yapılmıştır. Sekizgen planlı yapının dışı, turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Türbenin içinde I. Mehmet'le ailesine ait 9 sanduka (mezar) bulunmaktadır. I. Mehmet'in sandukası, türbe iç duvarları ve mihrap, dönemin renkli sır tekniğinde en güzel çinileriyle bezenmiştir.Çiniler, Mehmet Mecnun adlı sanatçının eseridir.
Yıldız Sarayı
Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında, Boğaziçi’ne egemen bir konumda, 500.000 m2’lik bir alanı kaplayan Yıldız, yerleşim tarihi Bizans Dönemi'ne dek inen bir koruluktur. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinden sonra "Kazancıoğlu Bahçesi" adıyla anılan bu koruluk, büyük bir olasılıkla Sultan I. Ahmed Dönemi’nde (1603-1617), padişahın "Has Bahçe" leri arasına katılmıştır.
Bergama Zeus Sunağı
Bergama Krallarından Eumenes II tarafından, M.Ö. 197-159 yılları arasında yaptırılmıştır. Alman arkeologların 1865 yılından itibaren Bergama'da yaptıkları kazılarda ortaya çıkarılmış, kalıntıları Berlin'e gönderilmiştir. Berlin Devlet Müzesi'nde restore edilerek 1871 yılında sergilenmiştir. O tarihten sonra müzenin adı Pergamon Müzesi olmuştur
Apollonian Harabeleri, Kekova yolu üzerinde, Kaş'a 22 km uzaklıkta bulunan Kılıçlı Köyü'ndeki tepededir. Arabayla harabenin bulunduğu tepenin yakınında kadar gidilir ve buradan tepeye tırmanış başlar.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü, Sultanahmet Semti'ndeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi'ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere 3 müzeden oluşmaktadır.
Efes Artemis Tapınağı
İzmir Selçuk'ta, Efes (Ephesos) Antik Kenti'nin dünyanın 7 harikasından sayılan ünlü tapınağıdır. Astemision olarak da bilinir. Önce M.Ö. 560-550 yıllarında Lydia Kralı Kroisos tarafından İon düzeninde yaptırıldı. M.Ö. 356'da bir delinin yakması üzerine aynı büyüklükte ancak 3 m. yüksek olarak yeniden inşa edildi.
55.10 x 115 m. boyutlarında mermer heykelleriyle de ünlü tapınak, Hellenistik Dönem tapınaklarının en büyüğüydü. M.Ö. 262'de Gotlar tarafından yıkıldıktan sonra onarılmadı.
Bristish Museum adına 1869-1874'te J. T. Wood ve 1904-1905'te David G. Hogart'ın yaptığı kazılarda bulunan tapınak kalıntıları, İngiltere'ye götürüldü.
Aspendos (Belkıs)
Antalya'nın 48 km. doğusunda İlkçağ'da kurulmuş bir antik kenttir. En önemli yapısı tiyatrosudur. Bu tiyatro, sahnesiyle birlikte günümüze ulaşabilen Anadolu'daki Roma tiyatrolarının en sağlam örneğidir. 15.000 seyirci kapasitelidir. İmparator Antonius Pius döneminde (138-164) Zenon adlı bir mimar tarafından yapılmıştır.
Aynalı Kavak Kasrı
300 yıl boyunca Haliç Kıyılarını süsleyen ve günümüzde Aynalıkavak Kasrı adıyla tanınan yapı, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde "Ayanalıkavak Sarayı" ya da "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir.
Edirne Bedesteni
Çelebi Sultan Mehmet tarafından Eski Cami'ye (Cami-i Atik) gelir temini amacıyla yaptırılmıştır.
Beylerbeyi Sarayı
Bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından II. Mahmud’un ahşap Sahil Sarayı yıktırılarak 1861-1865 yılları arasında, dönemin tanınmış mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştır.
Saray, genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkalarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie bunlardan bazılarıdır. Sultan II. Abdülhamid de 1918 yılında, ömrünün son altı yılını geçirdiği bu sarayda ölmüştür.
Valens V (Bozdoğan) Kemeri
İstanbul Saraçhane'dedir. Yapımına I. Constantinus Dönemi'nde (306-337) başlanmış, 378'de İmparator Valens tarafından tamamlanmıştır.
Alibeyköy'den gelen içme suyunu kente taşıyordu. İki sıra kemerden oluşmaktadır. Bir kilometre uzunlukta iken bugün 800 metrelik bir bölümü ayakta kalmıştır.
Dolmabahçe Sarayı
17. yüzyıla kadar Boğaziçi’nin koylarından biri olan bu yörenin; Altın Post'u aramaya çıkan Argonotların efsanevi gemisi Argos’un demirlediği, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sırasında Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu ileri sürülür.
Beşiktaş Sahil Sarayı, Sultan Abdülmecid Dönemi'nde (1839-1861) ahşap ve kullanışsız olduğu gerekçesiyle, 1843 yılından başlayarak yıktırılmış ve aynı yerde günümüze dek gelen Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri atılmıştır. Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı, 110.000 metrekareyi aşan bir alan üstüne kurulmuştur.
Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını taşıyan üç bölümden oluşur.
Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümâyûn; padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yeralan Muayede Salonu’ysa; padişahın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır.
3. Ahmet Kütüphanesi Çeşmesi
Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusunda 3. Ahmet Kütüphanesi'nin kapısı önündedir. 1719 yılında 3. Ahmet tarafından yaptırılmıştır.
Afrodisias
Aydın'ın Karacasu İlçesi yakınlarında bir antik kenttir. Tanrıça Afrodit adına kurulmuştur. Tunç Çağı'ndan Bizans Dönemi'ne değin (M.Ö. 2800 - M.S. 220) büyük bir yerleşim merkeziydi. Arkeolojik kazılarda Afrodit tapınağı, odeon, stadium ve agorası, hamamları gün ışığına çıkarılmıştır.
Afrodisias, İlkçağ'da önemli bir heykel yapım merkezi olarak tanınmıştır. Anadolu antik kentleri içinde Afrodisias'ın stadyumu iyi korunmuş stadyumlar arasındadır.
Sultanahmet Meydan Çeşmesi
İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın birinci kapısı önündeki meydandadır. 3. Ahmet tarafından 1728-1729 yıllarında Kayserili Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır.
Lale Devri'nin önemli yapıları arasındadır. 10 x 10 m. plan üzerine inşa edilmiştir. Her yüzünde birer çeşme, köşelerinde birer sebil bulunmaktadır. Mimarisi ve bezemeleriyle ünlüdür.
Akdamar Kilisesi
Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda bulunan kilise, 915-921 yılları arasında yapıldı. Mimarı Keşiş Manuel'dir. Ermeni Kralı I. Gagik tarafından yaptırılmıştır. Dört kollu, haç biçiminde bir planı vardır. Taş işçiliği ve duvarlarındaki kabartma figürlerle Ermeni mimarlığının önemli yapıları arasındadır.
Anavarza
Roma İmparatorluğu Dönemi'nde Caesarea ad Anabarsum olarak anılan yer, Adana İli Kozan İlçesi'nin 28 km. güneyindedir. Antik şehir duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya'dır.
Antik Gordion Yerleşimi
Frigya Krallığı'nın başkentidir. Ünlü Gordion Şehri'nin kalıntıları; Ankara-Eskişehir Karayolu'nun yakınında, Sakarya (Sangarios) ve Porsuk Nehirlerinin birbirlerine yaklaştıkları yerde, Polatlı’nın 18 km. kuzeybatısındadır. (Ankara’dan 90 km.)
Alman ve Amerikan kazıları süresince buradan çıkan ve çeşitli yayınlarda tanıtılan buluntular, bu yerleşimin tarihini Erken Bronz Çağı'na (M.Ö. 3000) kadar götürür.
Noel Baba Kilisesi
Aziz Nicholaos öldüğünde yapılan kilise veya şapel, 529 yılındaki zelzelede yıkılınca, daha büyük belki de bazilika tipinde bir kilise yapılmıştır. Peschlow, büyük apsisin güney tarafında eşit apsisli iki küçük mekân ile bugünkü binanın kuzey yan nefinin büyük kısmının bu ilk yapıya ait olduğunu tahmin etmektedir.
Bu kilise, 8. yüzyılda zelzele veya Arap akınlarıyla yıkılmış, daha sonra tekrar yenilenmiştir. 1034 yılında Arap Donanması'nın denizden yaptığı akınlarla harap olmuştur. 10 yıl harap durumda kalan kilisenin, 1042'de Bizans İmparatoru IX. Konstantin Monomakhos ve eşi Zöe tarafından tamir ettirildiği kitabesinden anlaşılmaktadır. 12. yüzyılda binaya bazı ekler yapılmış, kilise tekrar onarılmıştır.
Selçuk-Efes
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki Antik Efes Kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda, Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç Çağı'na ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır.
Ankara Etnoğrafya Müzesi
Etnografya, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde, Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Anılan tepe, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 15 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı gereğince, Milli Eğitim Bakanlığı'na müze yapılmak üzere bağışlanmıştır. "Burası 10.11.1938'de sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938'den 10.11.1953 e kadar yattığı yerdir."baktabul
Florya Atatürk Deniz Köşkü
Marmara Denizi kıyısında, Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında bir yerleşim bölgesi olan Florya’nın 19. yüzyılda sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinmektedir. Atatürk’ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya, giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür.
Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında mimar Seyfi Arkan’a projelendirilen köşk, yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmıştır.
Galata Mevlevihanesi
İstanbul Galata (Kulekapısı) Mevlevihanesi, 1491'de İskender Paşa tarafından yaptırıldı.
Gök Medrese
Sivas'tadır. Sahip Ata tarafından 1271 yılında Mimar Kaluyan'a yaptırılmıştır. Çifte minareli taçkapısı, taş süslemeleriyle yapının en görkemli bölümüdür. 12 tür hayvan başı, yıldız ve hayat ağacı motifleri dikkati çeker. Taçkapıdan dört eyvanlı, havuzlu avluya girilir. Avlunun yanlarında, arkada medrese odalarının yeraldığı revaklar vardır.
Hacıbektaş Dergahı
Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesi'ndedir. Hacı Bektaş Veli adına bir külliye olarak inşa edilmiştir. Selçuklular Dönemi'nde ilk bölümleri yapılan dergah, Osmanlılar Dönemi'nde ekler ve onarımlarla bugünkü durumunu almıştır. I. avlu, II. Avlu, mescid, 3. Avlu, Huzuz-u Pir ve türbe, Balım Sultan türbesi dergahın başlıca bölümleridir. Bektaşilikle ilgili eserlerin bulunduğu bir müze haline getirilerek 1964'te hizmete açılmıştır.
Bodrum - Halikarnas Masoleumu
Pers Valisi Maussolos'un Bodrum - Halikarnassos'taki mezarı, dünyanın yedi harikası arasındadır. Maussolos, M.Ö. 352'de ölünce, karısı Artemisia tarafından yapımına başlanmıştır.
Mimarlar Pytheos ve Satyrus'tur. Skopas, Timotheos, Bryaris ve Leochares adlı ünlü heykeltraşlar birer cephesini çalışmışlardır. 60 x 80 m. boyutlarında ve 46 m. yüksekliğinde olduğu belirlenmiştir. 9 x 11 sütunludur. Bazı parçaları Bodrum Kalesi'nin yapımında kullanılmıştır. Mausoleum'a ait parçalar 19. yüzyılın ortalarında Londra British Museum'a götürülmüştür.
Hattusaş Boğazköy Örenyeri
Çorum İli'nin 82 km. güneybatısında yeralmakta olup Ankara'ya uzaklığı ise 208 km'dir. Hitit Devleti'nin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy (Hattuşaş) Örenyeri, Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 m. yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır. Şehir kuzeye doğru açık olup kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir.
Hoşap Kalesi
Van-Başkale Karayolu üzerinde, Van'a 60 km. mesafedeki Güzelsu Bucağı'ndadır. 16. yüzyılda Mahmudi Aşireti Beyi Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. İçinde iki cami, üç hamam, çeşmeler ve zindanlar bulunmaktadır. İskender Lahdi Osman Hamdi Bey tarafından, 1887 yılında Sayda'da yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur.
İki uzun cephesinde Makedonya Kralı Büyük İskender'in, Perslerle yaptığı savaşlara ilişkin rölyefler bulunduğu için "İskender Lahdi" adıyla tanımlanmıştır. Yüksekliği 2.12 m., uzunluğu 3.18 m. ve genişliği 1.67 m.'dir. Üçgen alınlıklı, çatı kapaklıdır.
İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yeralan imaret binasında 1914'de "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise "Türk ve İslâm Eserleri Müzesi" adını almıştır.
Kapalıçarşı
İstanbul Kapalıçarşısı, Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni Dönemi'nde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiştir.
Karatay Medresesi
Konya'da 1251 yılında Selçuklu veziri Karatay tarafından bu Selçuklu medresesinin duvarlarında ve kubbe içindeki çini mozaik dekorasyon gözalıcı güzelliktedir. Çini Eserler Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Küçüksu Kasrı
Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu Boğaziçi’nin bu şirin yöresinde, yerleşim tarihi Bizans Dönemi'ne dek inmektedir. Osmanlılar Dönemi'nde de ilgi çeken ve "Kandil Bahçesi" adıyla, padişahın has bahçelerinden biri olarak kullanılan Küçüksu ve çevresini IV. Murad’ın (1623-1640) çok sevdiği ve buraya "Gümüş Selvi" adını verdiği bilinmektedir.
Kültepe Örenyeri
Kayseri-Sivas Karayolu'nun 20. km.'sinde yolun 2 km. kuzeyindedir. Yüksekliği 22 m. çapı 50 metreyi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren "Karum" adı verilen aşağı şehirden ibarettir. 1948 yılından beri Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığındaki heyet tarafından sistemli olarak kazılmaktadır.
Kazılarda, höyükteki en eski yerleşimin Geç Katolik Çağ (M.Ö.300-2500) olduğu, onu Eski Tunç Hitit, Frig, Helenistik-Roma Çağlarının takip ettiği tesbit edilmiştir.
Kutsal Emanetler
Hz. Muhammed'e dostlarına ve bazı peygamberlere ait eşyalardır. Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethinden sonra İstanbul'a getirilmiş, bir bölümü de İslam Ülkelerinden derlenmiştir. Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir.
Malabadi Köprüsü
Diyarbakır-Silvan yakınlarında ve Batman Çayı üzerindedir. Artuklular Dönemi'nde 1147 yılında Timurtaş bin İlgazi bin Artuk tarafından yaptırılmıştır. 7 m. eninde ve 150 m. uzunluğunda bir köprüdür. Yüksekliği, su seviyesinden kilit taşına değin 19 m.'dir. Renkli taşlarla inşa edilmiş, onarımlarla günümüze kadar ulaşmıştır.
Lidya (Karun) Hazineleri
Uşak İli Güre yakınlarındaki Toptepe tümülüsünü 1965, İkiztepe tümülüsünü 1966 ve Aktepe I tümülüsünü 1968 yılında gizlice kazan eski eser kaçakçılarının 1970 yılında ABD'deki Metropolitan Sanat Müzesi'ne sattıkları eserlerdir.
Bu eserler, M.Ö. 6. yüzyıl Lidya sanatının en güzel örnekleridir. Kültür Bakanlığı'nca verilen uzun bir hukuk savaşından sonra 1993 yılında Türkiye'ye geri gönderilmiştir.
Meryem Ana Kilisesi
Gymnsasium Limanı'nın kuzeyine bakan bina, bir kiliseye dönüştürülmüştü ve M.S. 313 yılında Hıristiyanlığı resmi bir dine dönüştüren İmparator Konstantin, Meryem Ana'nın anısına, kiliseye onun ismini verdi. İlk bazilikanın uzunluğu 260 m. idi ve kiliseye dönüştürülmüştü.
Önceleri bu bina Deigma adıyla anılan bir çeşit bankaydı. M.S. 431 yılında 200 piskopostan oluşan 111 genel kurul ilk defa bu binada toplandı ve Hıristiyanlığın doğuşuyla ilgili bir bildiri ilan ettiler. Onlara göre Meryem Ana, Tanrı'nın anasıydı. Papa 6. Paul, önünde dua etmiştir.
Mevlana Türbesi
Konya'nın Mevlevi Dergahı içindedir. İlk türbe, Tebrizli Bedreddin tarafından 1274 yılında yapılmıştır. Eklemeler ve onarımlarla günümüze ulaşmıştır. Dört fil ayağı üzerine oturan türbe, 25 m. yüksekliğindedir. Gövde ve külah, turkuaz renkli çinilerle kaplıdır. Bu yüzden konik kubbeye "Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe)" denilmiştir.
Türbenin içinde Mevlana'nın babasına, Mevlana'ya, eşi ve çocuklarına, akrabalarına ve postnişinlere ait 65 sanduka bulunmaktadır. Türbenin kalemişleri de çok değerlidir.
Konya Mevlevi Dergahı
Selçuklular Dönemi'nde 1274 yılından itibaren ilk bölümleri inşa edilen, Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinde yapılan onarım ve eklerle bugünkü şeklini alan dergah; şadırvanlı avlu, tilavet odası, türbe, semahane, mescid, derviş odaları, matbah (mutfak), çelebi dairesi ve meydan-ı şerif bölümlerinden oluşmaktadır.
Avluda Sinan Paşa, Fatma Hatun, Hürrem Paşa, Hasan Paşa, Mehmet Bey Türbeleri bulunmaktadır. 1927 yılında müze haline getirilmiştir.
Mihrişan Sultan Meydan Çeşmesi
İstanbul'da Küçüksu'dadır. II. Mahmut tarafından 1806 yılında yaptırılmıştır. Milet M.Ö. 2000'in ortalarında önemli bir Miken kolonisi olan kent, oldukça gelişmiş bir kültür ve ticaret merkeziydi. Bu özelliği ile Roma Çağı'nda da önemini sürdüren Milet, Bizanslılar zamanında, Latmos Körfezi'nin dolması ile ticari önemini yitirmiştir.
13. yüzyılda Menteşe Beyliği tarafından Türk Balat'ı haline getirilen Milet, Menteşeoğulları'nın başkenti olarak parlak bir dönem yaşamıştır.
Söke-Milet yolunda ilerlerken göze ilk çarpan yerler tiyatroyla Bizans Kalesi'dir. Tiyatro gezildikten sonra önündeki Kervansaray, Faustina Hamamı, İlyas Bey Camii, Serapis Mabedi, Bouleuterion, Kutsal Yol, İonik Stoa, Kuzey Agora, Delphinion, Hanikah, Liman Anıtı, St. Michael Kilisesi Hereon gibi başlıca yapıtlar görülmeye değerdir.
Mısır Çarşısı
İstanbul'da Eminönü'ndedir. IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye vakıf olarak yaptırılmıştır. Yapımına Mimar Kasım Ağa başlamış, 1660 yılında Mimar Mustafa Ağa tarafından tamamlanmıştır. 6 kapısı ve 86 dükkanı bulunmaktadır. Son şeklini 1943 restorasyonunda almıştır.
Myus
Bafa Gölü Kıyısı'nda, Miletos'un 15 km. doğusunda, Avşar Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Strabon, Myus'un Atina Kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından kurulduğunu bildirmektedir. Yine Strabon'un anlattığına göre Panionion Birliği'ne dahil kentlerden birisidir.
Herodotos, M.Ö. 499'da Pers Donanması'nın Myus Kenti açıklarına demirlediğini bildirmektedir. Ancak Herodotos, Myus'un M.Ö. 494'teki Lade Deniz Savaşı'na sadece üç gemi ile katıldığını bildirmektedir. Yapılan kazılarda, antik kaynaklarda adı geçen ve beyaz mermerden yapıldığı bilinen Dionysos Tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Kent üzerinde bugün, Dionysos Tapınağı'na ait parçalar, Arkaik Dönem'e ait sur duvarları ve Bizans Kalesi kalıntıları görülmektedir.
Nevşehir Müzesi
Nevşehir'de müze kurulması, 1967'de gerçekleşmiştir. Müzenin kurulması ile yıllar önce ihmal edilen örenyerlerinin çevre düzeni, kiliselerin restorasyon ve konservasyonu ile yeraltı şehirlerinin temizlenmesi ve ışıklandırılması gündeme gelmiştir.
Göreme Açık Hava Müzesi
Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme Kasabası'nın 2 km. doğusunda yeralan bir kaya yerleşim yeridir. Rahibeler ve Rahipler Manastırı, müze girişinin solunda yeralan 6-7 katlı kaya kütlesi "Rahibeler Manastırı" olarak bilinir.
Aziz Basil Şapeli
Göreme Açık Hava Müzesi'nin girişindedir.
Elmalı Kilise
Dokuz kubbeli, dört sütunlu, kapalı Yunan haçı planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden olan kiliseye, kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir.
Azize Barbara Şapeli
Elmalı Kilise'nin bulunduğu kaya blokunun arkasındadır.
Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilisesi
Girişi kuzeydendir. Ana mekân, enlemesine dikdörtgen planlı, beşik tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekân ise düz tavanlıdır. Apsisi sol uzun duvara oyulmuş, kilise tamamlanmadan bırakılmıştır.
Karanlık Kilise
Kuzeydeki kavisli bir merdivenden, kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır. Kilise, haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç apsislidir.
Azize Catherine Şapeli
Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasında yeralan Azize Catherine Şapeli'nde, hem narteks, hem de naos serbest haç planlı, merkezi kubbelidir; haç kolları beşik tonozlu ve apsis templonludur. Narteks zemininde dokuz mezar, duvarlarında ise iki nişli mezar yeralmaktadır.
Çarıklı Kilise
İki sütunlu (diğer sütunlar duvar köşelerinde paye şeklindedir), çapraz tonozlu, üç apsisli ve dört kubbelidir. Sahnelerde İsa'nın hayatını konu alan siklus, İbrahim Peygember'in misafirperverliğini gösteren Tevrat sahnesi, aziz ve bani tasvirleri iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı ve Karanlık Kilise'ye benzemekle beraber, İsa'nın çarmıha gerilişi ve çarmıhtan alınış sahneleri kilisenin farklı özelliğidir. Figürler genelde büyük ve uzundur.
Tokalı Kilise
Bölgenin bilinen en eski kaya kilisesi olup 4 mekândan oluşur: Tek Nefli Eski Kilise, Yeni Kilise, Eski Kilise'nin altındaki Kilise, Yeni Kilise'nin kuzeyindeki Yan Şapel.
Çavuşin Kilisesi
Göreme-Avanos Yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km. uzaklıktadır. Tek nefli, beşik tonozlu, 3 apsisli olup narteksi yıkılmıştır.
Açıksaray Harabeleri
Gülşehir'e 3 km. uzaklıktadır. Tüf kayalar içinde oyulmuş sayısız mekânlar ve kiliseleriyle önemli bir örenyeridir. 9-10.yüzyıla tarihlenmektedir. Bu yörede bulunan mantar şeklindeki peribacası, Kappadokya'da sadece bu örenyerinde görülmektedir.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir İli, Kaymaklı Kasabası'ndadır. Nevşehir'e 20 km. mesafededir. 8 katlı olup, ilk katı Hititler Dönemi'nde yapılmıştır. Roma ve Bizans Dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ışıklandırılmış ve ziyarete açılmıştır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir-Niğde Karayolu üzerinde ve Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu İlçesi'ndedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri, 8 kattır. Kaymaklı Yeraltı Şehri'nden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur.
Yeraltı şehirleri sadece Kappadokya Bölgesi'nin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.
Mazı Yeraltı Şehirleri
Antik adı "Mataza" olan Mazı Köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı Yeraltı Şehri'nin ise 10 km. doğusundadır.
Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı "Zile" olan Özlüce Köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu Karayolu üzerindeki Kaymaklı Kasabası'nın 6 km. batısındadır. Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır.
Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır. Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yeralır. Özlüce yeraltı şehrinin elektrik tesisatı ile çevre düzenin yapılması halinde turizme açılabilecek durumdadır.
Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri
Nevşehir İli, Acıgöl İlçesi'ne 10 km. uzaklıktadır. Tatlarin Kasabası'nın "Kale" olarak adlandırıldığı tepesinin yamacında yeralır. İki nefli, iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
Olympos (Çıralı, Yanartaş, Deliktaş)
Antalya-Finike Yolu'ndan Olympos'a gitmek için Ulupınar'dan harabe levhasının olduğu yola sapmak gerekir. Dar, fakat nefis güzellikteki yol, bizi Olympos'un sahiline kadar indirir. Harabeye ulaşmak için çayı geçip geniş kumsalda biraz yürüdükten sonra Olympos'un içinden geçen çay kenarına ulaşılır. Çay'ın yanından giden patika yol, bizi harabenin içine götürecektir.
Osmaniye-Karatepe-Aslantaş Geç Hitit Kalesi
Karatepe-Aslantaş; Adana (bugün Osmaniye) İli, Kadirli İlçesi sınırlarında M.Ö. 8. yüzyılda, yani Geç Hitit Çağı'nda, kendisini Adana Ovası hükümdarı olarak tanıtan Asativatas tarafından, kuzeydeki vahşi kavimlere karşı bir sınır kalesi olarak kurulmuş, Asativadaya diye adlandırılmıştır.
Patara (Gelemiş, Ovagelmiş, Kelemiş)
Patara Antik Kenti, Fethiye-Kalkan arasındaki bereketli Xanthos Vadisi'nin güneybatı ucunda yeralır. Anayoldan Gelemiş yoluna sapıldığında 5 km.lik yol, bizi Patara Harabeleri'ne götürür. Son yapılan kazılarda M.Ö. 7. yüzyıla ait seramiklerin ve paraların bulunması, Patara'nın tarihini daha eskilere götürmemize sebep olmaktadır.
Perge Tiyatrosu
Perge Tiyatrosu kazıları, 1985-1993 yılları arasında Türk bilim heyetleri tarafından gerçekleştirildi. Kazılar sırasında, şu anda tiyatro içerisinde orijinal yerinde duran Dionysos frizinden başka, Kentauromakhia ve Gigantomakhia frizlerine ait parçaların yanısıra, ilginç bir biçimde bezemelerinin bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı ise yarım kalmış çok sayıda mimari eleman bulunmuştur.
Priene
Söke İlçe Merkezi'ne 15 km. uzaklıktaki Güllübahçe Kasabası yakınındadır. Miletoslu ünlü mimar Hippodamos'un planına göre kurulmuş olan şehir Helenistik karakterdedir. Günümüze diğer kentlerden daha sağlam olarak ulaşmış olan Priene önce Pergamon Krallığı'nın, daha sonra ise Roma ve Bizans'ın egemenliğine geçmiştir.
Rumelihisarı
İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasındadır. Bizans'a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılan bir kaledir. 1000 usta ve 2000 işçinin çalışmasıyla 4 ayda yapılmıştır. Üç büyük kulenin yapımını Çandarlı Kara ****** Saruca ve Zaganos Paşalar üstlendiklerinden, kuleler bu adlarla anılır. Beş kapısı bulunan kale, 30.000 m²lik bir alanı kaplamaktadır.
Sümela Manastırı
Trabzon'un Maçka İlçesi'nin 17 km. güneyindedir. Meryem Ana Manastırı olarak da bilinir. Ortodoks Kilisesi'nin Anadolu'daki en önemli kutsal yerlerindendir. Rivayete göre, 385 yılında Atina'dan gelen iki keşiş tarafından kurulmuştur. 14. yüzyıl ortalannda, keşiş hücreleri eklenerek, bugünkü durumunu almıştır.
Yöre 1461'de Osmanlıların eline geçince de manastır hizmetlerini sürdürmüştür. 1972'ten itibaren koruma altına alınarak turistlerin ziyaretine açılmıştır.
Telmessos (Fethiye)
Fethiye, Mendos Dağı'nın eteklerinde, adını verdiği körfezin kenarına, eski Telmessos'un üzerine kurulmuştur. Bu nedenle harabeler, bugün bu şirin ilçenin altında kalmıştır.
Topkapı Sarayı Müzesi
Osmanlı İmparatorluğu'nun, başkent İstanbul'da yönetim sarayı ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesinden kısa bir süre sonra 1473 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı Hanedanı, Topkapı Sarayı'nı 19. yüzyılda Boğaziçi saraylarına yerleşene kadar kullanmıştır. Saray, Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müze haline getirilmiştir.
Tripolis
Denizli İl Merkezi'nin 40 km. kuzeyindedir. Buldan İlçesi Yenicekent Kasabası'nın doğusunda, Büyük Menderes Nehri ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur. Batıya açılan Büyük Menderes Ovası ile hem Ege Kıyılarına hem de İç Anadolu ve Akdeniz'e bağlanmaktadır.
Yerebatan Sarayı (Sarnıcı)
İstanbul, Sultanahmet Meydanı'ndadır. 4. yüzyılda, Bizans İmparatoru I. Constantinus tarafından yaptırılmış, Justinianus Dönemi'nde 6. yüzyılda onarılıp genişletilmiştir. Suları, Cebeciköy kemeriyle Belgrat Ormanları'ndan getiriliyordu. Uzunluğu 141, genişliği 73 m.'dir. İçinde 12 sıra halinde 5'er m. aralıkla 8 m. yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır.
Yeşil Türbe
Bursa'da I. Mehmet'in yaptırdığı külliyenin içindedir. 1421 yılında Mimar Hacı İvaz Paşa tarafından yapılmıştır. Sekizgen planlı yapının dışı, turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Türbenin içinde I. Mehmet'le ailesine ait 9 sanduka (mezar) bulunmaktadır. I. Mehmet'in sandukası, türbe iç duvarları ve mihrap, dönemin renkli sır tekniğinde en güzel çinileriyle bezenmiştir.Çiniler, Mehmet Mecnun adlı sanatçının eseridir.
Yıldız Sarayı
Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında, Boğaziçi’ne egemen bir konumda, 500.000 m2’lik bir alanı kaplayan Yıldız, yerleşim tarihi Bizans Dönemi'ne dek inen bir koruluktur. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinden sonra "Kazancıoğlu Bahçesi" adıyla anılan bu koruluk, büyük bir olasılıkla Sultan I. Ahmed Dönemi’nde (1603-1617), padişahın "Has Bahçe" leri arasına katılmıştır.
Bergama Zeus Sunağı
Bergama Krallarından Eumenes II tarafından, M.Ö. 197-159 yılları arasında yaptırılmıştır. Alman arkeologların 1865 yılından itibaren Bergama'da yaptıkları kazılarda ortaya çıkarılmış, kalıntıları Berlin'e gönderilmiştir. Berlin Devlet Müzesi'nde restore edilerek 1871 yılında sergilenmiştir. O tarihten sonra müzenin adı Pergamon Müzesi olmuştur