Deniz Balıkları

Akya, tek ya da küçük sürüler halinde yaşayan ve avı en zor balıklardan biridir. Türkiye sularında Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan akyanın diğer adları ''hanımbalığı'' ''pulsuz'' ve ''çıplak''tır. Akyaya bu adların takılmasının nedeni bedeninde neredeyse hiç pul bulunmamasıdır.
Ortalama uzunluğu 50-60 santimetre, ağırlığı ise 30-35 kilogramdır. Ancak boyu iki metre, ağırlığı ise 50 kilogram olanlarına da rastlanır. Genellikle sahile yakın kıyıları kırmalı ve dipleri taşlık sularda avlanır. En sevdiği besinler küçük balıklar, yumuşakçalar ve deniz kabuklularıdır.
Yırtıcı olan akya, balık sürülerine acımasızca saldırmasıyla lüferi andırır. Son derece çevik, kıvrak ve atiktir. Aniden sağa sola, ileri ve geriye dalışlar yapar. Üreme dönemi nisan-haziran ayları arasındadır.Türkiye sularında akya olarak adlandırılan altı tür vardır.
Akyanın kafasından çorba, galeta ununa batırılmış etinden ise tava yapılır.
Avı en zor balıklarlardan birisi olan akya, amatör balıkçıların düşlerini süsleyen bir balıktır. Akdeniz ve Ege sahillerinde kaşık takımıyla veya yemli uzun oltayla yapılan avı zor ve zahmetlidir. Geçmiş dönemlerde fazla avlanması nedeniyle koruma altına alınması gereken bir balıktır.

Bakalyaro (Merlangius merlangus), Gadidae familyasından, orta boylu, yumuşak vücutlu bir balık türü. Mezgit ile birlikte Merlangius cinsine aitdir.
Ilıman ve oldukça soğuk denizlerde, 30-300 m arasındaki derinliklerde yaşayan, gezici balıklardır. Anavatanları Atlas Okyanusudur. Atlas Okyanusu ile irtibatlı denizlerde, yurdumuzda ise bütün denizlerde bulunur. Kış aylarında kuvvetli akıntı sebebiyle Karadeniz'den Marmara'ya sürüler halinde göç ederler. İnce uzun gövdeli bir balık olan bakalyaronun boyu 20-50 cm arasında değişir. Ağırlığı 1-2 kilogramı bulanları vardır. İnce olan derisi yumuşak pullarla kaplıdır. Sırtında üç, karnında iki yüzgeç bulunur. Kuyruk yüzgeci az çatallıdır. Bakalyaro balığının yüzgeçleri dikensizdir. Gözleri iricedir. Renkleri türlere göre değişiklik göstermekle beraber genellikle sırtları sarımsı kahverengi, karnı altın sarısı benekli, yanları pembe-mor renkli olup renkler çok parlaktır. Öldükten sonra zamanla bu parlaklık kaybolur. Göğüs yüzgeçlerinin dibinde bulunan birer siyah leke de bakalyaroya has bir özelliktir. Geniş ağızlı olup, ağzındaki dişleri kuvetlidir. Bazılarının alt çenesinde bir bıyık teli bulunabilir. Dişi mezgitler erkeklerine nazaran daha iri olup, vücut kalınlıkları da erkeklerinkinden fazladır.
Bakalyaro, sürüler halinde yaşar. Deniz dibine yakın ve deniz dibinin çamurlu veya kumlu olduğu yerlerde besinlerini ararlar. Denizdeki küçük balık ve diğer kabuklu deniz hayvanlarıyla beslenir. Üremeleri, Kasım-Mayıs ayları arasında 30 m derinlikteki sularda bıraktıkları yumurtalarla olur. Büyük sürüler halinde kıyıya yakın yerlerde çiftleşirler. Yumurtlamak için yine sürüler halinde ılık denizlere göç ederler. Bir dişi bakalyaro, yaklaşık 200.000 yumurta yumurtlar. Yumurtaların bırakılmasından sonra büyük sürüler, küçük gruplara ayrılarak beslenme dönemine geçerler. Beslenmek için daha derinlere inen küçük mezgit sürüleri beslenme dönemlerinin sonunda tekrar toplanarak yine büyük sürüler halinde yaz mevsiminde tekrar sığ denizlere dönerler. Avlanma mevsimi kış mevsimidir.
Balıkçılar tarafından genellikle trolle avlanır. Amatör balıkçılar oltayla da avlamaktadırlar. Eti, beyaz, yumuşak ve çok lezzetlidir. Tavuk etine benzeyen etinin hazmı kolaydır. Bu sebepten Tavukbalığı diye de bilinir. Yurdumuzdaki tüketimi daha ziyade taze olarak yapılır. Avrupa'da ise konserve ve tuzlanmış olarak da tüketilmektedir.
Gündüzleri yüzeylere çıkarak hamsi, sardalya vs. gibi sürü halindeki küçük balıkları avlayarak beslenir.

Vücut yanlardan basık, oval şekilde baş irice yandan görünüşü buruna doğru yuvarlak, alnı dikey, yüzgeçleri sarı, vücudu pembe-kırmızı, baş, vücut büyük, kolayca dökülebilen pullarla kaplı, alt çenenin altında uzunca iki bıyığı vardır. Alt çenede diş yoktur. Yan çizgisi aralıksız ve düzdür. Dorsal yüzgeç renksiz veya düz renklidir. Barbunya balığı Tekir balığından burnunun hemen dik oluşu, ağzın göz hizasına ulaşması, göz çukuru altında üç adet pul bulunması, vücudunun yanları, ilk sırt yüzgecinin bantsız oluşu ile ayrılır.

ÇAÇA (Sprattus sprattus)
Vücut yuvarlak füze şeklindedir. İri pulları gövdesine iyici intibak etmemiştir. Ağız küçük alt çene üst çeneye doğru kıvrıktır. Karın ve yan tarafları beyazımsı üst taraf yeşil ve mavimtıraktır. Dişleri yoktur. Yanal çizgi belirgindir. Sırt yüzgecinin karın yüzgecinin arka hizasından başlaması, kuyruk yüzgeci loplarında uzun modifieye pulların bulunması ve anüs yüzgeci ışınlarının farklı olmayışı ile

ÇİPURA (Sparus auratus)
Hermafrodit olup, yaşına kadar erkek, 3-4 yaş arası geçiş, 4 yaş ve yukarısı dişidir. Vücut oval, yanlardan yassılaşmış, baş küt, dudaklar kalın, sırt gri, koyu gümüşi renktedir. Solungaç kapağında siyah ve kırmızımtırak bir leke vardır. İki gözün arasında V şeklinde altın renkli bant bulunur. Solungaç kapakçıklarının kenarı pas renklidir.

Vücut füze şeklinde olup, kırmızı lekeler vücudun her tarafına dağılmış, bariz siyah beneklerde mevcuttur. Omur sayısı 55-60 adettir. Denizlerle tatlı sular arasında yumurtlama göçü yaparlar.

Dere Pisisi Scophthalmus rhombus
Vücut üstten ve alttan yassılaşmıştır. Gözler vücudun sağ tarafında olup, gözlerin bulunduğu sırt yeşilimsi veya sarımsı kahverengi lekelerle kaplıdır sırt yüzgeci başta gözden, kuyruk yüzgeci kaidesine kadar devam eder, kuyruk yüzgeciyle birleşmez. Üst kısmının rengi esmer, kısmen kahverengi, koyu noktalı, alt tarafı ise beyazdır. Vücut küçük pullarla kaplıdır. Yan çizgi gözün bulunduğu tarafta göğüs yüzgeci etrafında kıvrımlıdır. Sırt ve anüs yüzgeçleri kuyruk yüzgecine ulaşmaz.
DİL (Solea solea)
Vücut oval, çok fazla yassılaşmış, ağız küçük ve asimetrik, gözleri sağ tarafta, gözlü taraf, kahverengi yeşil, ya da kahverengi siyah beneklerle süslü, sağ göğüs yüzgecinin ucunda siyah benek var, genellikle 20-40 metre derinliklerde, kumlu çamurlu zeminlerde yaşar. Kışın 100 metre derinliğe iner. Üst tarafındaki göğüs yüzgecinin üstü başlangıç noktasına kadar ulaşan siyah lekelidir.
DÜLGER (Zeus faber)
Vücudu yassı ve yüksek, ağız derinliği geniş, vücut ve yanaklar ufak pullarla örtülü, genç bireylerin vücutları şeffaf, göğüs yüzgeçleri uzun ve ikinci anal yüzgecin başına kadar uzanır. Vücudun her bir yanında yuvarlak siyah leke bulunur. Rengi başta ve sırtta açık kahverengi, arkaya doğru ve yanda sarımtırak, karında beyazdır, dibe yakın yerlerde bulunur.
FANGRİ (Sparus pagrus)
Vücut oval, dorsal yüzgeçler yüksek, vücut pullarla kaplı, renk sırtta koyu, yanlarda açık pembe, karın beyaz, baş kısmı ve yüzgeçlerde hafif pembemsi lekeler vardır. Genel görünümü pembe renklidir. İyi gelişmiş gözler, kafanın sırt bölgesine yakın yerleşmiştir. Göğüs yüzgeci çok uzun olup, anüs seviyesinin ötesine geçer. Kuyruk yüzgecinin arka kenarları merkezde siyah, uçta beyaz renklidir. Derinliği 60m. kadar olan suların taşlık, yosunluk bölgeleri üzerinde ve kaya
FENER BALIĞI (Lophius piscatorius)
Vücut koni şeklinde olup arkaya doğru küçülmektedir. Gözleri gövdesinin yarısından fazlasını oluşturan kafanın üzerindedir. Ağız çok geniş ve yukarı doğru kalkık olup, içinde kesici, tutucu ve batıcı dişler sıra halinde oluşmuştur. Baş üstten yassılaşmıştır. Sırt yüzgecinin önünde 2 tane büyük diken vardır. Vücut ince pullarla kaplıdır. Sırt yüzgeci iki tanedir. 1'incisi anten durumundadır. Yan yüzgeç gelişmiştir. Renk sırtta koyu esmer, karında beyazdır. 300-350 m. kadar derinliklerde, kırma taşlık yerlerde ve dipte yaşarlar.
GELİNCİK (Gaidropsarus meditteraneus)
Vücudun ön kısmı yuvarlak, kuyruk kısmı yandan yassıdır. Vücut küçük pullarla kaplıdır. İki sırt yüzgecinden birincisi daha az gelişmiştir. Balığın sırtında bulunan bir oyuk içindedir. Hem dorsal 2, hem de anal yüzgeç kuyruğa kadar uzar. Alt çenede kısa iki bıyık bulunur. Ventral yüzgeç ince ve uzundur. Yanlarında ve sırtında siyah gri benekler taşır. Karnı sarımsı, krem rengindedir. Üst çene alt çeneden daha uzundur.
GOBENE (Auxis thazard)
Vücut füze şeklindedir. İki sırt yüzgeci olup, aralarında büyük mesafe bulunur, yüzgeçlerin birbirine birleşmemesi karakteristik özelliğidir. Pinnul (yalancı yüzgeç) sayısı 7-8 adettir. Vücut pulsuz olup sırt tarafı koyu, yan ve alt tarafları açık renklidir. Yan çizgi gayri muntazamdır. Eti siyah ve kanlıdır.
GÜMÜŞ (Atherina boyeri)
Vücut yanlardan hafif yassılaşmış, ince uzun bir şekildedir. Baş uzunluğu vücut yüksekliğine eşittir. Ağız büyük, hafif yukarıya doğru uç durumludur. Yanaklar ve solungaç kapaklarının üzeri pullarla kaplıdır. Vücut iri yuvarlak pullarla örtülüdür. Çenelerde, damak üzerinde kıl şeklinde ince dişler mevcuttur. Yan çizgi bulunmaz. Göğüs yüzgeçlerinin serbest ucu karın yüzgeçlerine kadar uzanır. Rengi parlak beyaz, sırtı zeytini yeşil, yan taraflarının alt yarısı gümüşi beyaz, üst yarısı grimsi sarıdır. Küçük sahil formu olup, sıcak deniz ve deniz bağlantılı göllerde yaşar. Deri ve pulları şeffaf olduğu için ışığa tutulduklarında sindirim organları görülebilir.
HAMSİ (Engraulis encrasicolus)
Vücut iğ şeklinde hafif yassılaşmış olup yanlarda yuvarlaktır. Alt dudak mevcut değildir, üst çene ise uzun olup, sırt rengi koyu mavi siyahımsı, alt taraf açık renklidir. Yan tarafları parlaktır. Ortalama 40.000 yumurta yumurtlarlar, ömürleri 4 yıl kadardır.
HANİ (Serranus scriba)
Vücut oval, hafifçe basık olup boy yüksekliğinin 3-3,5 katı kadardır. Solungaç kapaklarında yatay çizgiler bulunur. Renk kırmızımsı, karın kısmı açıktır. Denizlerin kırma taşlık ve ilişkenli kıyılarında yaşarlar. Renk değiştirip ortamlarına kolaylıkla uyum sağlarlar.
İĞNELİ VATOZ (Dasyatis pastinaca)
Vücut yuvarlak olup üstten ve alttan basıktır. Yan yüzgeçler fazla gelişmiştir. Uzun bir kuyruğu vardır ve kuyrukta diken bulunur. Üst tarafı koyu gri, kısmen kahverengi olup birtakım benekler vardır. Rengini bulunduğu ortama uydurur, alt tarafı beyazdır. İlkbaharda çiftleşme olup 1,5 yıl sonra 6-9 adet yavru doğurur.
İSKARMOZ (Sphyraena sphyraena)
Vücut uzun, kalın ve yuvarlaktır. Sırt tarafı esmer yeşil, karın tarafı parlak gümüşimsi renktedir. Başı uzun, burnu sivridir. Vücut küçük pullarda kaplıdır. Ağızdaki dişler büyük ve oldukça belirgindir. Alt çenesi üst çenesine oranla daha ileride olup, ucu yukarı doğru kıvrıktır. İrili ufaklı sivri ve keskin dişleri vardır.
İSKORPİT (Scorpaena scrofa)
Kafa büyük olup, vücudun yarısı kadardır. Kafasında sayısız diken ile girinti ve çıkıntı vardır. Vücut rengi koyu kırmızıdan, açık pembeye kadar değişme gösterir. Göğüs yüzgeci fazla geniş ve yuvarlaktır. Birinci sırt yüzgecinin onbir, anüs yüzgecinin üç, karın yüzgecinin bir dikeni zehir taşır.
İSPAROZ (Diplodus annularis)
Vücut yanlardan yassılaşmış oval şekilde olup, iri pullarla kaplıdır. Karın yüzgeci sarı renktedir, vücut gümüşi ve bariz enine ışınlar bulunmaktadır. Yanlar ve karın kısmı beyaz renktedir. Kuyruk yüzgecinin ortasında kendi karakteristik özelliği olan siyah yuvarlak bir nokta bulunur.
İSTAVRİT (Trachurus mediterraneus)
Vücut yandan hafifçe yassı ve uzuncadır. Yan çizgi plakaları daha ince, vücudun yarısına kadar düz olup, sonra yukarıya doğru eğik olarak devam eder. Başın üzerinden solungaç kapağının hizasından başlayarak yan çizginin eğrildiği yere kadar devam eden ve burada biten ikinci bir çizgi bulunmakta olup karakteristiktir. Bu çizgi Trachurus trachurus istavritinde vücut sonuna kadar devam etmektedir. Karagöz istavrit, istavritten yan çizgi üst kolunun kısaldığı ve yan çizgi pullarının küçüklüğü ile ayrılır. Yan çizgi boyunca 78-92 arasında değişen kemiksi pul bulunur.
EŞKİNA (Corvina umbra)
Vücut yanlardan basık olup, bir tanesi kısa olmak üzere iki sırt yüzgeci bulunur. İlk sırt yüzgeci kısa ve 10-11 ince dikenli, ikinci sırt yüzgeci uzun ve 23-25 yumuşak ışınlıdır. Anüs, karın ve göğüs yüzgeci dikenleri bariz beyazdır. Çenede bıyık bulunmayıp alt çene üst çeneden kısa, vücudun üst tarafı koyu kahverengi, alt tarafı metal parıltısındadır. Kuyruk yüzgeci yuvarlak olup kenarları siyahtır.
İZMARİT (Macna smaris)
Vücut yanlamasına yassı ve genişçedir, iki sırt yüzgeci birleşmiştir. Vücudun her iki yanında kare şeklinde siyah leke mevcuttur. Renk sırtta dalgalı kahverengi yanlarda ve karında beyazdır. Üreme devresinde yanlarında şerit halinde lacivert ve mavi lekeler belirir. 10-12 yıl yaşarlar.
Üreme zamanı Nisan,Mayıs,Haziran,Temmuz
KALKAN (Scophthalmus maeticus)
Vücut yuvarlak, gözler vücudun sol tarafında yerleşmiş olup, kemiksi yapılar bu balıkta görülmez. Vücut ve yüzgeçler pulsuzdur. Vücudun üst kısmı kırmızımsı, mor, bazen siyah, kahverengi olup alt tarafı beyazımsı renktedir.

Vücut oval ve yanlardan yassılaşmıştır. Sırt ve yanlar gri renklidir. Vücutta baştan kuyruğa doğru 7-8 adet koyu renkli bant, kuyruk sapında ve solungaç kapağının arkasında koyu siyah leke bulunur.

KAYA BALIĞI (Gobius cephalarges)
Vantuz vücut yüksekliğinin % 17-23'ünü bulmaktadır. Çene hafif çekik, ikinci sırt yüzgeci hafifçe arkaya doğru yüksektir. Vücut uzunluğu vücut yüksekliğinin %86'sı kadardır. Baş, boyun, solungaç kapakları, yan yüzgeç kaidesi pullarla kaplıdır. Vücutta açık renkli küçük gayri muntazam lekeler bulunur
KEFAL (Mugil chelo)
Vücut uzun yanlardan basıktır. Üst dudak kalındır ve alt kısmında noktalar vardır. Alt dudak incedir ve çıkıntı mevcut değildir. Yan yüzgeç kaidesinde bir leke bulunur. Kör bağırsakta eşit uzunlukta, genelde 7 adet çıkıntı bulunur
KELER (Squatina squatina)
--------------------------------------------------------------------------------
Altı ve üstü yassı köpek balıklarındandır. Vücut koni şeklindedir, göğüs yüzgeçleri (pektoral) yana doğru genişlemiştir. Karın yüzgeçleri sırt yüzgeçlerine ulaşmıştır. Geniş kafalı olup, sırt gri kahverengidir. Alt tarafı beyazdır. Ömrünün büyük kısmını vücudunu kuma ve çamura gömerek geçirir
Kılıç balığı (Xiphias gladius)
--------------------------------------------------------------------------------
Xiphiidae familyasından üst çenesi kılıç gibi uzamış yırtıcı bir balık türü.
Kılıç balıkları; vücut kaslarından gelen ısının gözlerine aktarıldığı özel bir ısıtma sistemine sahiplerdir. Bu ısıtıcı sistem balığın, gözlerinin görme işlevi için gerekli ısıyı sağlar. Kılıç balıkları bu sayede denizin 600 m dibinde, ısının 5 dereceye kadar düştüğü yerlerde bile mürekkep balıklarını kovalayabilirler. Bu ısıtıcı sistem, balığın gözlerinin görme işlevi için gerekli olan ısıyı sağlar.
Görme olayı bir dizi kimyasal olaylar sonucunda gerçekleşir. Hava serinledikçe kimyasal reaksiyonlar daha uzun zaman alır. Bu nedenle soğuk kanlılar sınıfına giren canlılar, eğer hızlı hareket eden nesneleri görmek istiyorlarsa kendilerini ısıtmak durumundadırlar. Bu nedenle, son derece soğuk derin deniz sularındaki kılıçbalıklarının avlanamaması gerekir.
Oysa kılıç balıkları denizin 600 m. dibinde, ısının 5 dereceye kadar düştüğü yerlerde bile mürekkep balıklarını kovalayabilirler. Saatte 60 km. hızla yüzen avlarını takip edebilmek için kılıç balığının gözlerinin ısısını 20-25 derecede tutması gerekmektedir.
Saatte 120 km. hızla yüzebilir ve okyanusların en hızlı balıklarından biridir.
Kırlangıç balığı (Triglia lucerna)
--------------------------------------------------------------------------------
Triglidae familyasına ait bir deniz balığı türü. Marmara, Akdeniz ve Ege denizinin fazla göç etmeyen, yerli balığıdır. Karadenizde de kısmen rastlanır.
Ilık denizlerin sahil yakınlarında 5-300 m. derinliklerin diplerinde çiftler halinde yaşar. Küçüklerine derviş balığıda denir. Ortalama 25-30 cm. olur. 80 cm. ve 6–8 kg. olanlarına rastlanır. 15-20 yıl yaşayabilir. 3 yaşında olgunlaşıp sahillerden uzakta üremelerini yapar. Küçük kabuklular, yumuşakçalar, deniz bitkileri ve böceklerle beslenir. Etinin lezzet ve yararı, Her mevsimde bulunmasıyla ekonomik değeri yüksektir. Diğer Akdeniz ve Avrupa ülkelerinde de tükecilerin sevdigi ve bol tükettigi bir balıktır.
KOLYOZ (Scomber japonicus)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut uzun, yuvarlak, füze şeklindedir. Başın üzeri açık olduğundan beyin gözükür. Sırtı mavi renkte enine dalgalı hatlı, karına doğru ise gümüşi sarıdır. Sayısız miktarda benekler vardır. Birinci sırt yüzgecinin daha dik bir üçgen şeklinde, kuyruk yüzgecinin ucunun daha sivri ve hava kesesi olmayışı ile uskumrudan ayırt edilirler.
Ülkemizde batı Karadeniz, Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizinde görülür. Büyüklüğü ortalama 15-25 cm dir, maksimum 50 cm olur. Ağustos-Eylül aylarında ürerler.
Bayağı köpek balığı (Mustelus mustelus), Triakidae familyasından Türkiye sularında da görülen bir köpek balığı türü.
--------------------------------------------------------------------------------
Genelde 80-100 cm ve 3-4 kg olan bu köpek balığının 150 cm'ye ve 10 kg'ye çıktığı bilinir [1]. Ancak 200 cm ve 15-20 kg olanlarına da rastlanmıştır. Aslen halk arasında camgöz olarak bilinse de camgözler sınıfından değildir. En önemli özelliği iki sırt yüzgecinin önlerinde birer sivri mahmuz bulunmasıdır. Gözleri ise dışarıya doğru çıkık yeşil-mavi renktedir.
Balık sürüleriyle ve ahtapotlarla beslenen ve bu sürüleri takip eden bayağı köpek balığı, çok keskin dişleriyle profesyonel balıkçıların ağlarına büyük zarar verir. Kırlangıç türü dip balıklarını avlayan amatör balıkçıların oltalarına nadiren takılır. Eti Türkiye'de pek yenmez. Ancak pek çok Avrupa ülkesinde mutfaklarda kullanılır. Avı yapılmaz. İnsanlara saldırmaz.
Kupes (Boops boops), Sparidae familyasından ticari açıdan önemli bir balık türü.
--------------------------------------------------------------------------------
Kupesin çoğu levreksilerde olduğu gibi iki sırt yüzgeci vardır. Kafasından kuyruğuna kadar uzanan 3 - 5 soluk altın renginde çizgileri ve göğüs yüzgecinin kökünde siyah bir lekesi vardır. Görünen en büyükleri 36 cm uzunluğundadır.
Kıyılara yakın bölgelerde 0 - 350 m derinlikleri arasında yaşarlar. Geceleri sürü halinde yukarıya çıkıp, bitkisel ve hayvansal plankton ile küçük kabuklular ile beslenirler.
Lezzetli bir balık olmasından dolayı ticari açıdan önemli bir balıkdır. Amatör balıkçılarında çok sevdiği bir balıkdır. Çok kılçıklı bir balıktır. Avlanması kolay olduğundan aç gopez diye tabiri vardır. Doktorlar bu balıklara çok gülmektedirler. Bunun nedeni tam anlamıyla henüz tespit edilememiştir. İzmir ili Foça ilçesinde sarımsaklı yoğurtlu olarak bolca tüketilmektedir.
LAHOZ (Epinephelus aeneus)
--------------------------------------------------------------------------------
Lahoz balığı ya da Grida balığı (Epinephelus aeneus), Serranidae (Hani balıkları) familyasına ait, Atlas Okyanusunun doğusunda, Akdeniz'de ve Ege denizinde bulunan bir balık türü. En büyükleri 120 cm uzunluğa ve 25 kilo ağırlığa ulaşabilir.
Fazla derinlere gitmeden 20-200 m. derinlikteki kayalık, taşlık veya çakıllı alanlarda yaşar. Oldukça yırtıcı, etçil bir balıktır. İrili ufaklı her türlü kabuklu, omurgasız ve küçük balıklarla beslenir. Mayıs-Haziran arasında üreme yapar. Akdeniz'in eti en lezzetli ve şöhretli balıklarındandır. Ancak ekonomik değeri bölgeseldir. orfoz balığı Lahoz balığının yakın bir akrabasıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Amatör Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen tebliği gereğince zıpkınla avcılığı yasaktır.
LEVREK (Dicentrarchus labrax)
Vücut füze şeklinde olup, yan çizgide 65-80 adet pul bulunur, omur sayısı 12-13 adettir. Solungaç kapağı üzerinde dikenimsi çıkıntı bulunur. Renk üste koyu gri esmer, altta beyazdır. Vücut pullarla kaplıdır.
LÜFER (Pomatomus saltator)
Füze şeklindeki vücut, küçük pullarla kaplanmıştır. Yan çizgi hemen hemen düz olup, pullarla örtülüdür. Yan çizgide pul sayısı 95-100 adettir. Keskin dişleri vardır. Sırt tarafı koyu mavi yeşilimtırak, alt tarafı gümüşidir. Büyüklüklerine göre isimlendirilirler. 10 cm'den küçüklere Defne yaprağı, 10-15 cm olanlara Çinekop, 15-20 cm arasındakilere Sarıkanat, 20-30 cm arasındakilere Lüfer, daha büyüklere kofana denir.
MAHMUZLU CAMGÖZ (Squalus acanthias)
NİL BARBUNYASI (Upeneus moluccensis)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut yuvarlak sırt tarafı hafif esmer kırmızı, yan tarafları kırmızı veya sarımsı pembedir. Baştan arkaya doğru uzanan sarı bir çizgi vardır. Karın genellikle açık renklidir. Diğer barbunya balıklarından alt ve üst çenede dişler, kuyruk yüzgecinde düzensiz koyu bantların bulunması ile ayrılır. Hint Okyanusundan Doğu akdeniz'e göçmüş bir balık türüdür.
Ege ve Akdeniz'de bulunur.Mayıs ayında başlayan üreme mevsimi Temmuz ayının sonunda biter.
Orfoz (Epinephelus guaza), Serranidae familyasından bir balık türü.
Vücut yandan yassı ve ovaldir. Baş ve ağız büyüktür. Deri kalın olup ufak pullarla kaplıdır. 1'inci sırt yüzgeci daha yüksek olup, 2'nci sırt yüzgeci ile birleşmiştir. Kafa, sırt ve yanlarında canlı iken görülen, ölünce kaybolan yeşilimsi, sarı lekeler ve dikey bantlar bulunur. alt tarafı daha açık renklidir. Solungaç kapakları açık ve dikenlidir. Kuyruk yüzgeci yuvarlaktır.
Orfoz hermafrodit olup, cinsel olgunluğa eriştiği zaman dişi cinsiyet organlarına sahiptir. Hayatının belirli bir dönemini dişi olarak geçirdikten sonra 18. yaşına geldiğinde dişi cinsiyet organları kaybolarak yerine erkek cinsiyet organları gelişir ve hayatının geri kalanını erkek olarak yaşar.
Derinliği 100 m. kadar olan suların kaya aralarında yaşar.Büyüklüğü ortalama 60 cm'dir, maksimum 140 cm olur. Ortalama ağrlığı 15 kg. civarındadır, maksimum 60 kg olur.Yaşadığı her yılda bir kilo alır ve 60 yıl yaşar.
Orkinos, Ton balığı olarak da bilinir, uskumrugiller (Scombridae) familyasından Thunnus, Euthnnus ve Katsuwonus cinslerini oluşturan boyu 5-6 metre, ağırlığı 900 kilograma ulaşabilen göçmen balık türlerine verilen ad.
Çok hızlı yüzerler. Kendinden küçük balıkları avlar. Eti konservecilikte kullanılır. Vücutları yuvarlak olup, ön kısmı büyük, arkaya doğru incelen bir yapıya sahiptir. İki dorsal yüzgeç arasında az bir mesafe vardır. 8 veya 9 adet pinnul denen yalancı yüzgeç bulunur. Bu yüzgeçler hem sırtta, hem anal yüzgecin arkasında bulunur. Vücudun üst tarafı koyu mavi veya siyah, yanlar gümüşi beyaz, karın yüzgeci arasında sarkık iki et parçası bulunur. Kuyruk yüzgecinin kenarı beyaz renklidir. 1.000.000'a yakın yumurta bırakabilirler. Mart, Haziran, Temmuz, Ağustos ayları üreme dönemleridir.
Göçmen balıklardır. Sürü halinde gezerek, kendilerinden küçük balık türleriyle beslenirler. Sardalya, hamsi, tirsi, uskumru, torik, palamut, lüfer gibi balık sürülerini kovalar ve yerler. Saatte 65–70 km hızla yüzerler. Genç orkinoslar, sürü halinde torik ve palamutlarla birlikte boğazdan inerler. Üç yılda erginleşirler. Olgunlaşmış orkinoslarının ağırlığı bir tona, boyu 5-6 metreye kadar ulaşır.
Orkinos avcılarının çeşitli avlanma metodları vardır. Bu balıklar özel olta iğnelerine tüy veya bitki liflerinden yapılmış suni sinekler takılarak avlanırlar. Canlı sardalya balıkları bağlanarak sabit oltalarla da orkinos avcılığı yapılır. Bu tip avlar ancak gemilerle yapılır. Orkinos tekneleri yaklaşık 20-25 metre uzunluğunda olur. Teknenin motorları güçlü ve oldukça hızlı gitmeye müsaittir. Bu teknelerde yem olarak kullanmak için canlı sardalya havuzları ve yakalanan orkinosların muhafazası için soğuk hava depoları da bulunur. Amatör balıkçılar motorların arka güvertesinde döner koltuğa oturarak, makaralı oltayla bir spor olarak bu güçlü balıkları avlarlar.
ÖKSÜZ (Trigla Lyra)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut konik şekilde olup, arkaya doğru incelmektedir. Baş büyüktür. Burnunun ileriye fırlamış iki lobu vardır. Solungaç kapağı ve başta dikenler, yan yüzgecin altında 3 adet serbest ışın bulunur. Renk sırtta kırmızı olup yanlar pembe, karında ise gümüşi beyazdır. Diğer kırlangıç balıklarından burnunun ileri fırlamış iki loplu oluşu ve lopların iki çentik ile ayrılmış olması ile ayırt edilebilir.
Ege ve Akdenizde yaşar.
Üreme zamanı Haziran ve Temmuzdur
PALAMUT (Sarda sarda)
Vücudu uzun ve muntazamdır. Kafanın arka kısmı ve göğüs yüzgecinin etrafı iyi gelişmiş pullarla, vücudu ise küçük pullarla kaplıdır. İki sırt yüzgeci birleşmiştir. Kuyruk yüzgeci ince ve çatallıdır. İkinci sırt yüzgeci, anüs yüzgeci ve kuyruk yüzgeci arasında altlı üstlü 7-10 adet yalancı yüzgeç bulunur. Rengi sırtta koyu, yan ve karında daha açıktır. Boylar büyüklüğe göre adlandırılır. (Vonoz, Çingene palamutu, Palamut, Torik, Sivri, Peçuta) Ağzı oldukça geniş olup, üst çene göz arasına veya daha ilerisine kadar ulaşır. Sırtları koyu mavi, yanları gümüşi ve karınları beyazdır. Yaşlarına göre gövdelerinde arkadan önem sırttan karın hizasına doğru meyilli veya dikine siyahımsı çizgi ve bantlar bulunur. 400 bin - 600 bin yumurta bırakırlar. Kuluçka süresi dört gündür. Yumurtadan çıkan larvalar önce planktonlarla, daha sonra küçük balıklarla beslenirler. Hızla büyüyüp, Eylül-Ekim başında 5-15 cm olurlar. 8-9 yıl yaşarlar.
Üreme zamanı Mayıs ayında başlayıp Temmuz sonuna kadar devam eder.
SARDALYA (Sardinella aurita)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut yuvarlak, karın yüzgeci dokuz ışınlı, solungaç kapaklarında silah lekeler bulunur. (Karakteristik özelliği) Karın girintili çıkıntılıdır. Sırtta renk mavi, yanlar ve karın gümüşi beyazdır. Sırt ve yanlarında bantlar bulunur.
Ege ve Akdenizde bulunur.
Vücut yuvarlak, yanlardan hafif basık, solungaç kapakları dalgalı görümündedir. Vücudun yanlarında ve sırta yakın bölgelerde siyah noktalar bulunur. Vücut üst tarafta yeşilimsi, Yanlarda gümüşi beyazdır. Vücut hemen dökülebilen pullarla kaplıdır. Solungaç kapakçıklarının kiremitvari dalgalı gümüşlü olması ve vücudunun yanlarında sıra halinde siyah noktaların bulunması karakteristik özelliğidir.
Ege ,Akdeniz,Marmara ve Karadenizin İstanbul boğazı çevresinde yaşar.
Üreme zamanı Şubatta başlayıp Ekim ayı sonuna kadar devam eder.
SARGOZ (Diplodus sargus)
Vücut yuvarlak, yanlardan basık, üzeri muntazam pullarla örtülüdür. Baş küçük olup sırt yüzgeci bir tanedir. Vücudun üst tarafı sarı renkli, göğüs ve yanlar sarımsı beyaz, karın açık sarı renklidir. Vücudun yanlardan geniş, muntazam ve koyu renkli bantlar mevcuttur. Kuyruk yüzgecinin sapı üzerinde, kuyruk yüzgeci ile sırt yüzgeci arasında uzanan siyah bantlar bulunur.
Marmara,Ege,Karadeniz ve Akdenizde bulunur.
Üreme mevsimi Nisanda başlayıp Ağustos sonuna kadar sürer.
SARIAĞIZ,Granyoz, Muskar (Argyrosomus regius)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut uzun ve pullarla kaplıdır. İlk sırt yüzgeci dikenli, diğer sırt yüzgeci yumuşak ışınlıdır. Kafa ve vücut iridir. Yan çizgi muntazam olup vücudun üt tarafı kahverengi, yanlar parlak; altınımsı pırıltılı, karın ise gümüşi renktedir. Göğüs ve anüs yüzgeçleri bariz beyaz lekelidir. Ağzı büyük olup, içi sarıdır.
Sıcak ve ılıman denizlerde kayalık,taşlık 100 ila 150 metre derinlikler arasında bulunur.Etçil bir tür olan Sarı ağız 2 metre boy 75 kilo ağırlığa ulaşabilir.
Denizin sıcaklığına göre Mayıs ayında başlayan üreme mevsimi Ağustos sonlarına kadar sürer.
SARIGÖZ (Spondyliosoma cantharus)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut oval ve yanlardan basıktır. Vücut deriye iyi yapışmış kalın pullarla kaplıdır. Baş küçük, vücudun üst tarafı koyu, gri esmer veya gri mavidir. Alt tarafı beyazımsıdır. Sırtına paralel uzayan 15-20 arasında, ölünce kaybolan altın renkli çizgilidir. İki yanındaki hareler koyu lacivert renklidir.
Marmara,Egeve Akdenizde Bulunur.
Üreme mevsimi Nisan'da başalyıp Ağustos sonuna doğru biter.
SARPA (Boops salpa)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut oval, üst çene alt çeneden biraz daha uzundur. Yan çizgide 70-90 adet pul bulunur. Vücut gri mavimsi, karın beyaz gümüşi renkte olup, yanlarda 10-16 adet portakal veya sarımsı altın renginde bant bulunur. Bazı çizgiler başa kadar uzanır. Göğüs yüzgecinin dipleri siyah noktalıdır.
Akdeniz ,Ege,Marmara ve Karadenizde bulunur.
SİNAĞRİT (Dentex dentex)
--------------------------------------------------------------------------------
Karagöz, bilimsel adı ile Sparidae familyasının sert, güçlü, az bulunan ve iri bir balığıdır. Etinin de lezzetli olması diğer özelliklerine eklenince amatörlerin düşlerini işgal eder. Bilimsel adı Dentex dentex'dir. Dilimizde sinarit olarak bilinirken yabancı kaynaklarda common dentex (USA, İng.), Porgy (USA), Dentice (İtl), Dentol, Denton (İsp) gibi isimlerle de rastlanır. Bununla beraber yabancı kaynaklarda sıkça görülen bir balık değildir. Bence bunun nedeni avının zorluğu, nadir yakalanmasıdır. Yabancı amatörler bu zor balığa bence yenilmişler. Doğu Atlantik'te İspanya, Kanarya adaları civarı ve Senegal, Moritanya kıyıları kadar olan kısımlarda, Kuzey Afrika kıyılarında ve Akdeniz'de bulunur. Denizlerimizde başlıca Ege ve Akdeniz'de bulunur. Aslında bu balık bir zamanlar Marmara denizinde de bolca bulunurken çevre kirliliği, aşırı ve bilinçsiz avcılık, dinamitle avlanma gibi doğaya ihanet sayılacak yöntemler nedeniyle artık pek çıkmamaktadır.
Vücudu elipse benzer şekildedir; sırtının alnına doğru olan kısmının hafifçe kambur şeklinde yükselmesi elips şeklini biraz bozar. Başı vücuduna oranla iridir, burnu sanki sırtından gelen kamburluğun devamı gibi hafifçe uzamıştır. Gözleri normal büyüklüktedir. Ağzı büyük, dudakları kalındır. Bütün bu özellikler sanki yüzüne acımasız, sert bir ifade vermektedir. Çeneleri çok kuvvetlidir, ağzında konik batıcı dişler vardır. Dişleri ile midyeleri dahi kırıp açar. Tabii bu arada amatörlerin doğru seçilmemiş iğnelerini de kırdığı veya açtığı sık sık görülür. Ama kesici olmayan bu dişler bedeni kesemeyeceğinden çelik beden kullanımı gerekmez. Sırt yüzgeci tek ve uzundur; ensesinden kuyruk yakınınna kadar devam eder; ön taraflarda dikenler olsa da zararsızdır. Tüm yüzgeçleri ve tabii kuyruk yüzgeci iyi gelişmiştir, mükemmel manevra yeteneği sağlar. Göğüs yüzgeçlerinin sivri uçları hemen hemen anüs yüzgecine kadar uzanır. Anüs yüzgeci uzuncadır; karın yüzgeçleri küçüktür. Yanal çizgi düzgündür. Vücudu iyi işlemiş kalın iri pullarla kaplıdır. Alnında pul yoktur. Sırtından karnına doğru giderek açılmak üzere rengi, sarı, bej, pembemsidir. Karnı beyazdır. Çoğu zaman vücudunda menevişler görülür. Solungaç kapaklarına sarı renk hakimdir. 30 - 300 metre derinliklerde yaşar. Yüzme kesesi vardır.
Üremeleri ilkbahara rastlar. Akdeniz'de Mayıs ayı sinaritlerin üreme ayıdır. Üreme sırasında yumurtalar rastgele ortama atılır. Bazı sinaritler çift cinsiyetlidir (hermaphroditic) yani hem dişilik hem erkeklik özellikleri gösterirler. Aslında bu başka balıklarda da sıkça görülen bir durumdur. Genç yavrular küçük sürüler halinde yaşarlar. iri balıklarında ufak sürüler oluşturdukları görülür. Bir metreden fazla boya ve 15 kiloya kadar büyüdükleri bilinir. 20 - 30 santim boyda oalnlarına sinarit palazı denir. Kıyı meralarda 5 kioya kadar sinarit yakalanırken derin sularda 15 kiloya kadar yakalanabilmektedir. Bilimsel kaynaklarda en büyük balık 9,6 kilo olarak geçerken 19.Şubat.2001 de Saros Körfezinde ağ ile yakalanan ve aşağıda resmi olan balık 17 kilo ağırlığındadır. Türkiye'de yakın tarihin rekoru budur. Bu balığı yabancı bilimsel kaynaklara yakalanış tarihi ve fotoğrafı ile bildirdim ve kayıtlara geçmesini sağladım.
Sinarit başlıca kabuklular (yengeç, çağanoz, istakoz), sübye, kalamar, küçük balıklarla beslenir. Burayı biraz daha açarsak sinarit takımlarında hangi balıkları yem olarak kullanabileceğimizi de tespit ederiz. Sinaritin severek yediği ve böylece yem olarak kullanılacak balıklar başta kaya balıkları olmak üzere, gelincik balığı, iri karidesler, çağanoz, yengeç mürekkep balıkları ve kalamar, ufak iskorpit veya lipsoz, trakonya, hani balıkları, kupes, çırçır, lapin, horozbina, yavru yılan balığı, uskumru ve kolyoz vanosları, istavrit, zargana, ilarya, barbunya, tekir, sardalya ve hamsi. Yem balıkların daha çok yavru olanları seçilmelidir. Yemler oltaya canlı veya bütün ölü olarak takılır; ama canlı yem büyük avantajlar getirir. Yaralı, aksayan balık gören sinarit hiç dayanamaz ve hemen saldırır. Sinaritin oltaya vuruşu çok sert ve kesindir. Akrabası karagöz veya levrek gibi yemi emmez, oynamaz sert bir vuruşla adeta oltayı elden uçurarak yeme saldırır. Çok güçlü ve mücadeleci bir balıktır. uzun süre mücadele eder, kolay teslim olmaz.
Akdeniz'de iki farklı türü daha bulunur. Biri Dentex gibbobus bilimsel adı ile bilinen pembe sinarit veya antenli sinarit de denen, üstte resmi görülen türdür. Sık sık trança ile aynı adla yani tranca olarak anılır. Bazı kaynaklar bu balığı trança, mercan bahsinde tanıtılan balığı da yalancı trança olarak tanıtırlar. Ben daha çok diğer balığın, yani mercan bahsinde anlatılan balığın trança olarak anıldığını duydum. Sırt yüzgecinin antenimsi uzantıları trançadan daha uzundur; trançanın üzerinde bulunan mavimsi lekeler bunda yoktur ve tabii trançanın çok gelişmiş neredeyse çatal yapılı yan yüzgeci pembe sinaritte farklıdır. Yaşam hikayesi ve beslenme alışkanlıkları sinaritle aynıdır. Daha çok Doğu Atlantik kıyılarında bulunur Cebelitarık boğazından Akdeniz'e de girer. Deniz dibindeki dik dik inen kıtasal yar başlarında gezinir. Sinaritle aynı bölgelerde de çıkar. 1 metre boya ve 15 kilo ağırlığa ulaşabilir.
Bilimsel adı Dentex macrophthalmus olan bu balık kocagöz (patlakgöz) sinarit (large-eye dentex) olarak da bilinir. Daha çok Doğu Atlantik kıyılarında bulunur Cebelitarık boğazından Akdeniz'e de girer, bu nedenle ülkemiz sularında da rastlanır. Akdenizde seyrektir. Kayalık kadar kumlu diplerde de bulunur. 30-500 metre derinliklerde gezinir. Daha yaşlı ve iri olanları derinlerde bulunur. Beslenme alışkanlığı sinartit gibidir. Kışları derinde geçirir. Diğer akrabaları kadar büyük değildir 65 santime kadar büyür. Sularımızda genelde 50 santimi geçmez.
NERELERDE BULUNUR
Denizlerimizde Ege ve Akdenizde bulunduğunu eskiden Marmara'da da bolca yakalandığını ancak olumsuz etkiler nedeniyle artık çıkmadığını yazmıştım. Ancak bence bu sinarit'in Marmara'da tükendiği anlamına gelmeyebilir. Avcılığının zorluğu ve sayıca azalmış olması bu düşünceye kapılmamıza neden olabilir. Tekirdağ, Kamaradere açıkları ile Çanakkale boğazına uzanan sahillerin kayalık, taşlık, kırmalık derinliklerinde bulunabileceğini sanıyorum. Saros körfezi, Ayvalık ve Sığacık koyu, Kemer, Kaş gibi Kuzey Ege ve Akdenizin pek çok yerinde de avlanabilir. Sinarit yerel balıklardandır. Taş balıkları grubundan sayılır aynı zamanda derin su balığıdır kıyılarda dolaşmaz. Karagöz, levrek gibi balıkları yüksekçe bir yerden gözlemleyip görebilmek mümkün iken sinarit için bu geçerli değildir. Yazları 30 - 50 metre derinliklere sokulur, kışları hava soğuyunca 300 metreye varan derinliklere çekilir. Sinarit avı yapabilmek için balığın yaşadığı civarı bilmek gerekir. Balık bir kere bulundu mu o bölgenin kerterizini alıp kaybetmemek gerekir.
Peki hiç bilmediğimiz bir meraya gidersek sinariti nerelerde aramalı? Sinarit taş balıklarından sayılsa da diğer taş balıklarından farklı olarak sığlıklara sokulmaz, derin su balığıdır. Sinarit taşlık kayalık sahillerin, denize dik inenerek yarlar oluşturan kıyıların çevresinde 30 veya daha derinlikteki kayalık, taşlık sert dibi olan yerlerde; akıntı alan burun başlarında aranmalıdır. Deniz dibindeki yar başları de sinarit için uygun yerlerdir. Ben burada bir kere daha deniz dibinin yapısını incelemek ve balığı bulmakta bize yardımcı olabilecek balık bulucuların işe yarayabileceğini belirtmek isterim. Kumluk, batak dipli yerlerde sinarit aramak boşa vakit harcamaktır.
AVLAYALIM
Bir dip balığı olan sinarit avında doğal olarak dip takımları kullanılacaktır. Avcılığı iki kısıma ayrılabilir doğal yemli avcılık ve yapay yemli avcılık. Ama her iki tür avcılıkta takım aynı olduğundan değişenin sadece doğal yem yerine takılan yapay yem olması neden ile iki avlanma yöntemi tek başlık altında toplanmıştır.
Avlanma yöntemleri
a. Dip sürütmesi (Uzun olta)
b. Zokalı Takım
c. Parakete
a. Dip sürütmesi
Diğer pek çok balık türünde olduğu gibi sinarit avında da en yaygın kullanılan takımdır. Havaların ısınması ile sinaritlerin daha sığlıklara sokulduğu Mayıs ayından itibaren kullanılmaya başlar, havaların soğuyup balıkların derinlere çekilmeye başladığı Kasım ayı sonuna kadar kullanılabilir. Takımın hazırlanmasında dikkat edilecek nokta üçlü fırdöndü kullanılacağına, 6 - 8 santim çapında yaylı bir çelik halkaya takılmış 4 santimlik 3 adet fırdöndü kullanılmasıdır. Bu şekilde hem fırdöndülerin daha iyi çalışması hem de takımın daha güçlü olması sağlanır. Takımdaki misina kalınlıklarına da dikkat etmek gerekir. Sinarit kıyıya yakın meralarda daha ufak çıkarken, açıklardaki meralarda oldukça iri balıklara rastlamak mümkündür. Buna dikkat ederken kıyıya yakın yerlerde nispeten daha sığ meralarda avlanıyorsak yandaki çizimde tavsiye edilen kalınlıklardan ince olanını seçin, açık sularda bildiğiniz meralarda avlanıyorsanız iri balık çıkma ihtimali yüksektir o zaman tavsiye edilen daha kalın çaplara çıkmanızda yarar olacaktır. Levrek ve sinarit avında parlak ve renkli beden kullanımı kalın olan takımın balığa az görüntü vermesini amaçlar. Piyasada neredeyse görünmez iddiası ile satılan flourocarbon monofilament olta ipleri bu amaçla kullanılabilir, ancak bunların fiyatı oldukça yüksektir. Renkli misina bulamıyorsanız parlak beyaz, saydam misinalar da kullanabilirsiniz. Takıma meradaki balıkların iriliğine göre 5/0 - 7/0 çelik iğne de eklendikten sonra yemlenmeye hazır hale gelir. Takımın yemlenmesinde canlı yem tercih edilmelidir, bu yoksa ölü bütün yem kullanılabilir. Yemler yukarıda bahsedilen sinaritin sevdiği balıklardır. İskorpit, lipsoz, kaya balıkları, zargana, uskumru vanosu, istavrit iyi sonuçlar vermektedir. Ölü ve canlı yemlerin oltaya nasıl takıldığı Yemler ve Yemleme, zargananın yem olarak takılması ise lüfer sayfasında uzun uzun anlatıldığından burada tekrarlamıyorum, ama sinarit için dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Bazen sinarit yeme saldırıp yarısını kopartır alır, iğnede kalan parçaya da bir daha vurmaz. Avlanılan merada bu durum üst üste birkaç kez olursa karşımızda uyanık bir sinarit var demektir. O halde bakalım el mi yaman bey mi yaman? Bu durumda tedbir olarak takıma hırsız iğne eklemek gerekir. Canlı yem kullanılıyorsa hırsız iğne yem balığı hırpalayıp çabuk ölmesine neden olur. Yine de bunu denemek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle iskorpit, lipsoz gibi kalın derili ve nispeten dayanıklı yemler varsa ilk iğne balığın alt ve üst çenesinden takıldıktan sonra hırsız iğne balığın kuyruk boğumuna yakın bir yerden deri altına saplanarak hafifçe tutturulur. İğnenin balığın yanal çizgisine veya orta kılçığına temas etmemesi gerekir. (Bu balıklar zehirli dikenlere sahip olduğundan iğneye takarken çok dikkat etmek gerekir) Bu durumda canlı yem uzun süre yaşamayabilir. Oltaya ölü bütün yem takılması durumunda da buna benzer bir yol uygulanır; ancak bu defa hırsız iğne yem balığın ağzından sokularak solungaç kapağı altından çıkarılır. Aynı şekilde yem balığa batırılır. Tabii bu defa hafifçe tutturmaya gerek yoktur, sağlamca saplanır. Hırsız iğnenin saplandıktan sonra yem balığı kasmamasına, şeklini bozmamasına dikkat edilmelidir. Birinci iğne de balığın dudaklarına saplanır. Yem balığın ağzının dikilmesi yemin daha düzgün durmasını sağlar. Eh artık yemi ısırıp yarısını almaya alışmış uyanık sinaritle hesaplaşma zamanıdır. Aynı şekilde yeme saldıran sinarit bu defa hırsız iğneye yakalanacaktır ve sert mücadele başlayacaktır. Balığı sandala binmeye ikna etmeniz ustalığınız ve tecrübenize bağlıdır. Yem olarak hani balıkları kullanılıyorsa yüzme keselerine dikkat etmek gerekir. Oldukça derinlerden çıkan bu balıklar yüzme keseleri şişerek ters döner. Bu durumda hem oltada düzgün durmazlar hem de çabuk ölürler. Bir iğne ile balığın karın tarafından yüzme kesesi patlatılırsa daha iyi sonuç alınır.
Yemlenen takım artık avlanmak üzere suya indirilir. Sinarit gezerek yem aramak yerine kuytularda gizlenerek yem beklemeyi, önünden geçen yeme saldırarak yemeyi tercih eder. Böylece esas olan yemin balığın yeme gelmesi yerine yemin balığa götürülmesidir. Bu temel gözönüne alınarak takımın kullanılmasında bir kaç değişik yol olabilir. İlk olarak klasik yöntemde, yemli bedenden başlanarak takımın sandaldan suya indirilir. İskandil dibi bulduktan sonra 30 kulaç kadar kaloma verilerek motorlu bir tekne ile 1,5 - 2 km./saat hızla gezinilerek balık aranır. Gezinti esnasında iskandil dipten kesilmememeli oltayı tutan elde iskandilin dibe sürtünmesinden gelen tıkırtılar hissedilmedir. İskandil uçuyorsa hız azaltılmalıdır, aslında sinarit sürütmesinde oldukça yavaş yol yapılmalıdır. Bu da yetmez ise iskandil ağırlaştırılmalıdır, bu amaçla 1 kiloluk iskandile kadar çıkılabilir. Tıkırtılar esnasında takımda sağa sola kaymalar oluyorsa kayalık var denir. her an takılma olabilir. Varsa balık bulucu ile dip durumunu incelemekte yarar olabilir. Eğer akıntılar ve rüzgar uygun ise motor kullanmadan sandal serbestçe sürüklenmeye bırakılır. Bu yöntem hem daha sessiz hem de ekonomiktir. Rüzgar veya akıntılar hızlı sürüklüyorsa Temel Denizcilik kısmında anlatılan deniz demiri kullanılabilir. Bu arada balık yakalanırsa deniz demiri süratle toplanmalıdır aksi halde iri bir balık oltayı deniz demirine dolaştırarak avı bozar, hatta kurtulabilir. Gezinti sırasında oltaya balık vurduğunda, ki bu vuruş sert olacaktır; balığın bir miktar kaloma almasına izin verildikten sonra oltayı sıkıca tutup direnerek iğnenin oturması sağlanır. Eğer balık iri değilse, gücünüz yeterse tasmalama da yapılabilir. Gerek balıkla mücadele esnasında gerekse ilk vuruş anında hazır olmak amacı ile 20 kulaç kadar olta sandalın dibine sağılmış olarak hazır tutulmalıdır. Sağılma işleminde önce kalabekten açılan olta, kelebek sağlama alındıktan sonra kelebeğe yakın taraftan tekrar aktarılarak denizde kalan tarafın üste kalacak şekilde toplanması temin edilmelidir. Aktarma sırasında olta içinde su olan bir kovaya alınırsa karışma ihtimali daha da azalır.
Canlı veya bütün ölü yem yerine bazen kaşık veya yapay balıklar da kullanılır. Kaşık kullanılacaksa 3-4-5 numaralardan biri meradaki balıkların boyuna göre seçilir. Söğüt yaprağı kaşık kullanılabileceği gibi, bazen iki adet 2 veya 3 numara kaşık birbirine eklenerek de kullanılabilir. Yapay balık kullanılacaksa Rapala ticari markası ile bilinen yapay balıkların 7 - 14 santim boylarında oloan biri seçilir. Renk olarak kırmızı kafa-beyaz gövdeli, sarı, yeşil, mavi, uskumru desenli olanları iyi çalışmaktadır. Ben yapay balığın yüzer (floating) veya dengelenmiş (balanced) tip kullanmanızı tavsiye ederim. batan (sinking) tiplerin kullanımı hem zordur hem de takılma ihtimali daha çoktur.
Bu takımla yapılabilecek başka bir uygulamada da kuvvetli akıntı olan yerlerde gezinmeden demirli sandaldan doğrudan sarkıtmaktır. Bu bir yeldirme uygulamasıdır ve derin su yeldirmeleri sınıfından sayılır. Özellikle Çanakkale boğazı ve Saros körfezi gibi akıntının kuvvetli olduğu yerlerde bu kullanılabilir. Bu durumda olta kısmı aynı kalırken iskandilin 500 gr. - 1 kilo arası olması gerekmektedir. Bedende de bazı değişiklikler yapmak zorunludur.
Şekilden de görüldüğü gibi beden iki parçadan oluşur ve uzunluğu 12 - 14 kulaca kadar çıkar, hatta bazen balığın bedenin kısa kaldığı için vurmadığına inanılırsa daha da uzun olabilir. Bunun amacı akıntı ile salınan bedenin sandaldan uzaklarda yem bekleyen sinaritlere kadar ulaşmasını temin etmektir. Böylece yukarıda yemin balığa götürülmesi prensibi aynı kalırken yemin götürülme şekli değişmiş olur. Yeldirme veya uzun köstekli takım da denilen bu takım karagöz ve mercan avında da çok benzer şekilde kullanılanılmaktadır. Takımın kullanımına gelince aşağıdaki şematik çizime bir göz atalım.
Tek demirle demirlenen sandalın akıntı altı kalan tarafından önce canlı yemli beden indirilir. Beden akıntı ile açılıp gerildikçe iskandile kadar işleme devam edilir. İskandilde salınıp dip bulunduktan sonra olta tutularak balığın vurması beklenir. Tek demir ile duran sandal zaman zaman demir üzerinde gezinerek pozisyon değiştirebilir; bu durumda iskandilde yerden kesilerek yemli bedenin de dipte yer değiştirmesine olanak sağlanabilir. Bu takımın yemi kesinlikle canlı yemdir. Yem olarak sinaritin sevdiği balıklar kullanılabileceği gibi, canlı kalamar veya subye de iyi çalışan yemlerdir.
Uzun köstekli takımın kullanımı el ile olmalıdır. Yeldirmelerin kullanılışı ayrıntılı bir şekilde karagöz bahsinde de açıklanmıştır. Sinarit avıda kullanılan yeldirmeler derin su yeldirmesidir, karagöz için daha sığlıklarda avlanılsa da esas prensipler pek değişmez.Bazı durumlarda dip sürütme takımı orta su sürütmesi gibi de düzenlenebilir. Takımın yapılışı alttaki gibidir. Sulara göre kıstırmaların ağırlıkları ve sayıları değişebilir. Ege ve Akdeniz'de nispeten sığlık sayılabilecek 5 - 8 kulaç derinliklerde kullanılır. Havanın ısınmış olduğu dönemlerde daha uygundur bu nedenle Haziran ayından Ekim ayı sonuna kadar olan sürede kullanılır. Kıyı meralarında çalıştığı için bu takıma çıkması beklenen balık da en fazla 5 kilo olacaktır. Kullanımında 1,5 - 2 km./saat süratle giden teknenin peşinden salınarak dibe yakın olarak sürütülür. Takımın dibe yakın sürütülmesi önemlidir, bunu sağlamak için kıstırmaların ağırlıkları arttırılır veya azaltılır. Kullanılması ve dengelenmesi zor bir takımdır, ustalık ve alışkanlık gerektirir. Tecrübeye göre bu takım farklı şekillerde de düzenlenebilir. Yemi daha çok kaşık veya yapay balıktır. Canlı yem de kullanılabilir. El oltası olarak düzenlenmelidir.
b. Zokalı Takım
Sinaritin yatak yaptığı bilinen yerlerde kerteriz alınarak sandal demirlenerek zokalı takımla avcılık yapılabilir. Takımın düzenlenmesi lüfer bahsinde anlatılan şekildedir. Zokaların ağırlığı sulara ve derinliğe göre değişir. Av mevsimi genelde kış aylarıdır. Bu dönemde sinarit derinlere çekildiğinden zokanın ağır olması gerekir; üzerinde de 5/0 - 7/0 boyunda iğne bulunmalıdır. 25 - 30 kulaç derinliklere kadar hafif 40 - 50 gram zokalar, daha derin sularda 60 - 90 gram ağırlığında zokalar kullanılabilir. Takımın olta kısmı 060 - 080 misinadan yapılır, oltanın ucuna eklenecek 3 - 4 santimlik fırdöndüden sonra oltadan bir numara ince 1 kulaç kolçak eklendikten sonra kolçağın ucuna da aynı şekilde bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün boşta kalan ucuna da 2 veya 3 kulaçlık beden eklenir. Bedenin kalınlığı ya kolçak kadar veya bir numara incedir. Balıkların iri çıkması durumunda takım kalınlaştırılmalı yukarıda dip sürütmesinde anlatılan kalınlıklara kadar çıkılmalıdır. Sulara göre takımın apiko durmasını temin amacı ile ilk fırdöndünün 1 karış kadar üstüne bir kıstırma ilave edilebilir. Kıstırma zokadan ağır olmamalıdır.
Bu takımın yemleri yukarıda anlatılan sinaritin sevdiği yemlerdir. Yemler oltaya canlı, bütün ölü veya şak şak yem olarak takılır. Yemlerin nasıl takılacağı lüfer ve Yemler ve Yemleme sayfalarında genişce anlatıldığından burada tekrarlamıyorum.
Takımın kullanılışına gelince. Kerteriz alınarak tespit edilen av yerinde sandal demirlenir. Tonoza gerek yoktur tek demir yeterlidir. Yemlenen takım dibe indirilir, dip bulunduktan sonra yarım metre kadar dipten kesilen takıma balığın vurması beklenir. Şak şak yem kullanılıyorsa zaman zaman olta elle hafifçe sallanarak balığın kıskandırılması amaçlanır. Bu takım istenirse yukarıda anlatılan şekilde makaralı takım olarak da düzenlenebilir. Bu durumda ilk fırdöndüden sonraki kısmın kamış boyundan çok uzun olmamasına dikkat edilmelidir ki yakalanan balık kepçeye kadar çekilebilsin.
Buraya kadar anlatılan yöntemlerin hangisi olursa olsun yakalanan sinaritin kepçe ile alınması gerekir. Balığın iriliği dikkate alınarak sallasırt ederek sandala atmak denenmemelidir. Sandalın yanına kadar çekilmiş balık çok yorgunsa, hareketleri ağırlaştıysa kakıç kullanarak da alınabilir. Tabii bu ana kadar balık her türlü zorluğu çıkartacak, kuvvetle direnecektir. Takımı dipteki kayalara dolamaya, çalışacak, iğneyi ağzından atmak için her türlü yola baş vuracaktır. Bunlara karşılık gereğinde yol vererek gereğinde direnerek balığı yormalı, kullana kullana sandalın yanına kadar getirmelidir. Yapılacak hatalar balığın kaybedilmesine yol açabilir.
c. Parakete*
Sinarit avcılığının bir başka yolu da paraketedir. Ağır balığa yapılan parakete de ağır olacaktır. Parakete bedeni sicimden veya kendi kendine batan naylon-terilen ip olmalıdır. Ayak taşından 8 kulaç alınarak ilk köstek kazık bağı ve iki taraftan puntalanmak yolu ile bedene bağlanır. Köstekler yeşil 060 -070 misinadan, 2 kulaç boyundadır. İğneler 5/0 - 7/0 boyunda canlı yem takmaya uygun, çelik iğnedir. İlk köstek bağlandıktan sonra 8 kulaç alınarak ikinci köstek bağlanır. Köstek araları 8 kulaç olacaktır. Paraketenin derin sulara bırakılması köstek aralarının fazla olmasına neden olacaktır. Derinlik otuz kulacı geçiyorsa iri balık çıkması ihtimali daha çoktur; hem derinlik hem de balıkların iriliği göz önüne alınarak köstek araları 10 kulaca kadar çıkabilir. Yem olarak canlı yem kullanılır. Ama canlı yemlerin saklanıp sinerek sinarit tarafından görülmemeleri ve avın bozulması da söz konusudur. Bütün ölü yem de kullanılabilir. Köstek aralarının uzunluğu nedeni ile 100 iğneli bir parakete yaklaşık 1500 metre uzunlukta bir bedene sahip olacaktır. Kullanımı zordur, karıştırmadan dökmek ve toplamak ustalık ve deneyim gerektirir. Seleye istiflenmesine çok dikkat etmeli, kullanmadan önce gamının alınmasına özen gösterilmelidir. Sererken sele içindeki istife üzerine bir kaç avuç kum serpilirse karışma ihtimali azalır. Canlı yemle yemlenecek ise yemlerin serim sırasında takılması gerekecektir.
Bazı meralarda çok ilişken dip ve kayalıklara bir de sert akıntı eklenir. Böyle durumlarda akıntının hızını tespit edip paraketeyi doğru serebilmel için ya suya bişeyler sarkıtarak denemeler yapılır veya 20-25 iğneli bir parakete serilerek akıntının ne kadar şiddetli olduğu nasıl sürüklediği tespit edilmeye çalışılır. İlk serilen paraketenin istenen yere serilmesi pek mümkün olmadığından bu takım çalışmaz ama ikinci paraketeyi nasıl sereceğimiz konusunda yer ve kerteriz belirlememize yardımcı olur.
Sinarit avı sırasında hangi takım kullanılırsa kullanılsın zaman zaman levrek, orfos, lahos, iri karagöz gibi balıkların oltaya çıkması muhtemeldir.
Sitemizin okurlarından amatör balıkçı İlhan PAYLAN, sinarit paraketesine bir yorum yapmış. Bu tür takımı devamlı olarak yapıp kullanan İlhan Paylan'ın bu değerli görüşleri için teşekkür ediyoruz. Bu tecrübeleri okumak için linki tıklayın. Sinarit paraketesi.
*Dikkat amatör balık avcılığı sirkülerine göre parakete amatör balık avcılığı takımı sayılmamaktadır. Buna burada yorum yapmıyoruz
Sinarit'in eti çok lezzetlidir. Tavası, buğulaması, ızgarası çok lezzetli olur. Kafasından çorba yapılır. Ekonomik değeri vardır. Bazı ülkelerde kültür balığı olarak üretilmesi çalışmaları başarılı olmuştur. Bu işlemin yayılması ile ekonomik değeri daha da artacaktır
TEKİR (Mullus surmuletus)
--------------------------------------------------------------------------------
Mullidae familyasından vücut rengi kırmızı veya pembemsi renkte olan bir balık türü.
Vücut yuvarlak olup, başın altında bir çift bıyık bulunur. Büyük olan başın uzunluğu, yüksekliğinden fazladır ve baş profili eğimlidir. Birinci sırt yüzgecinde boyunca sarı ve kırmızımsı renkli bantlar bulunur. Barbunyadan burnunun oval, kafasının daha uzun, ağzın göz hizasına ulaşmayışı, göz çukuru altında sadece iki adet pul bulunuşu, vücudun alt yanından uzunlamasına sarı bantlar ve birinci sırt yüzgecinde siyah noktalar olması ile ayrılır. Genelde 15 ila 25 cm arasında olup nadiren 40 cm’ye kadar çıkar. Ortalama ağrlığı 50-75 gram civarındadır.
TIRPANA (Raja batis)
--------------------------------------------------------------------------------
Karadenize özgü bir balıktır.Vücut kare şeklinde, üst ve altlardan basıktır. Yan yüzgeçler gelişmiştir. Üst renkler koyu kahverengimsi olup, üzerlerinde koyu gri benekler vardır.Alt kısım beyazdır. Kuyruk üzerinde bir sıra diken mevcuttur. Burun fazla uzamıştır. Geç sonbaharda ve kış aylarında yumurtlarlar, yumurtalar 2-5 ay arasında açılır.
TİRSİ (Alosa fallax nilotica)
Sardalyalar ile yakın akraba olan tirsi balığı 30-33 cm boyuna varabilir. Tirsi bir Karadeniz balığıdır ama İstanbul boğazı'nda Marmara denizi'nde ve Akdeniz'de de bulunabilmektedir. Sürü halinde kıyılara yakın yaşar. Üreme zamanı olan ilkbaharda yumurtlamak için nehirlerede girer. Tüketicilerin sevdiği ve taze, tuzlama ya da tütsülü olarak yedikleri, ekonomik değeri olan bir balıktır. Eskiden yalnızca Atlas Okyanusu'nun batısında görülen Amerikan tirsisi (Alosa sapidissima), ticari değerinden ötürü Büyük Okyanus'a da götürüldü. Günümüzde ABD'de ve çevresinde de yoğun olarak avlanmaktadır.
TRANÇA (Pagru ehrenbergi)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut hafif uzamış ve yanlardan basıktır. Baş profili küttür. Yan yüzgeç geniş ve oyukludur. Sırt yüzgecinin 3'üncü ışını dikendir ve diğerlerinden uzundur. Hermafrodizm vardır. Erkeklerin başı tümseklidir. Renk üst tarafta pembe alt tarafta gümüşi renktedir. Kuyruk cazip ve siyah kenarlıdır. Yan çizgide 59-65 adet pul bulunur.Ülkemizde Ege ve Akdeniz balığı olarak bilinir.
USKUMRU (Scomber scombrus)
--------------------------------------------------------------------------------
Vücut iğ şeklindedir. Sırtta aşağıya doğru inen açık veya koyu yeşilimsi-mavi, üzeri lekeli bantlar vardır. Başta beyin görünmez, karın tarafı açık gümüşi renktedir. Bütün yüzgeçler yumuşak ışınlı olup, gözler kolyoza göre daha ufaktır. Kolyozdan kafada ve vücutta bulunan pulların tek düze, sırt yüzgecindeki dikenleri daha çok sayıda (11-13), pulları ve yanlarının altında koyu esmer lekeler ve hava kesesi olmayışı ile ayrılır. 8-11 yıl yaşarlar. Büyüklüğü ortalama 30-35 cm dir, maksimum 50 cm olur. Ortalama ağırlığı 100-125 gram civarında dır. Kuzey Amerika sahilerinde, Kuzey Denizi, Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz de yaşar.
VATOZ (Raja clavata)
--------------------------------------------------------------------------------
Rajiformes takımına özgü balıkların ortak adıdır. Vatozlar, köpekbalıkları ile birlikte bir kıkırdaklı balık olarak sınıflandırlır. Vatozların diğer balıklardan en önemli farkları arasında iyice yassı olan gövdeleri, çok uzun ve ince olan kuyrukları ve biçimi kelebek kanadını andıran büyük yüzgeçleri sayılabilir. Vatozların gözleri yassı gövdelerinin üzerinde, ağızları ve solungaçları ise gövdelerinin altında yer alır.
Her bir vatozun ayrı avlanma yöntemleri vardır. Bazı vatozlar deniz tabanında gizlenip avları olan küçük balıkları ve kabukluları avlar. Bu vatozlar ise ya renkleri ile kumda saklanır ya da kendilerini kuma gömerler. Bir kısmı ise denizde yüzüp karşılarına çıkan balık ve planktonları koca ağızlarından içeri alırlar. Bu vatozların renkleri genelde mavi ya da gri olur.
Vatozların uzun kuyrukları ise sadece savunma amacı ile kullanılır.Vatozların kuyruklarında elektrik vardır.Bu elektrikten köpek balıkları bile korkar.Kuyruklarındaki elektrik vücutlarındaki özel bir organdan sağlanır ve ölümcül tehlikelere yol açar.Vatozların yumurta keselerine biçimleri nedeni ile "denizkızının çantası" denilir.
YILAN BALIĞI (Anguilla anguilla)
Çoğu türleri bütün dünyada yaygın tropik ve subtropik denizlerin hem Mercanlı sığ hem derin bölgelerinde yaşarlar. Sadece Anguillidae ailesine ait türler tatlısuda yaşayıp üremek için denize göç eder. Bunlardan sadece iki türü, Anguilla anguilla ve Anguilla rostata diğerlerinden daha kuzeyde, orta iklimli coğrafyalarda bulunur.
Bütün Anguilliformes balıklarının yılana benzeyen, uzun bir vücutları vardır. Sırt anal ve kuyruk yüzgeçleri balığın yılan şekline uyum sağlayarak birleşmiştir, ve balığın neredeyse bütün vucudunu saran tek bir yüzgeç oluşturmaktadır. Günümüzdeki türlerinde karın yüzgeçleri bulunmamaktadır, ama eski yılan balığı türlerinin fosillerinde bulunur. Omuriliklerinin eklem sayısı 260'a varanları vardır.
Anguilliformes balıklarının pulları yoktur, ve çoğunda yan çizgi bulunmaz. Sadece birkaç türde derinin altında küçük pullar bulunur. Diğer balıklarda bulunan bazı kafatası kemikleri anguilliformeslerde eksiktir
Zargana (Belone belone), Belonidae familyasına ait uzun ve ince vücutlu bir deniz balığı türü.
--------------------------------------------------------------------------------
60-70 cm, hatta bazen 1 m uzunluğa varır ve ortalama 18 yıl yaşar. Çaça, hamsi, kıraça ve çamuka gibi küçük balıklarla beslenir. Ilıman denizlerimizin yerli balıklarındandır. Kılıç balığının başlıca düşmanıdır. Vücut yapısıyla gayet çevik ve hızlı yüzen bir balıktır. Kendini korumak için su yüzeyine Sıçrayarak da ilerliyebilir. Lezzetli eti ticari açıdan değerlidir. İlkbahardan Sonbahara kadar üreme süresince 30-50000 yumurta döker.Ilık ve sıcak kıyılardan hoşlanır ve her yaz iskele kıyılarında dolaşırlarÜlkemiz sularında av dönemlerinde oldukça fazla bulunan bir balıktır. Sürü halinde yüzeyde gezen bir balık olduğundan şamandıralı özel bir olta ile avcılığı yapılır. Olta olabildiğince uzağa atılır ve hafif hafif çekilmeye başlanır. Oltanın atıldığı bölgede zargana varsa birkaç tanesi birden yeme atlar. Yakalanan balık oltadan kurtulmak için kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle zik zaklar çizer dışarılara zıplar.
Uzun ince yapılı, yelkenbalığına benzer bir okyanus-kıyı balığıdır. Okyanuslarda az rastlanır ama iskele kıyısında bol bulunur ve özellikle şamandıralı olta ile kıyıdan balıkçılığı yapılır. Kemikli kıvrak ve ince yapılı ege ve akdenizde çoklukla bulunan kıvrak hızlı ve gece-gündüz aktif yelkenbalıklarıdır.
Zurna balığı (Scomberesox saurus) (İng. Atlantic lizardfish), Scomberesocidae familyasına ait bir deniz balığı türü.
--------------------------------------------------------------------------------
Atlas Okyanusu'nda ve Avustralya'nın denizlerinde yaygındır. Açık denizlerde yaşayan zurna balığı, Süveyş kanalının açılmasından sonra Akdeniz 'de de görüldü. Boyu ortalama 35 cm, en büyükleri 50 cm olur. Ortalama yaşam süresi 18-20 yıldır. Sırt ve anal yüzgeçleri vücudunun çok arka kısmında kalır. Su içinde mükemmel bir haraket yeteneğine sahiptir.
Sürüler halinde su yüzeyine yakın bölgelerde beslenen zurna balığı avını yakalamak için suyun dışına sıçrayabilir. Aynı haraketi kendisine saldıran balıklardan korunmak amacıyla da yapabilir. Etobur olduğu için Plankton ve balık yavruları (Çaça, Sardalye, Kıraça ve Gümüş balığı) ile beslenir. Kendisi de Orkinos ve Kılıç balığı gibi büyük balıklarca avlanır. Genellikle Akya ve Sinarit gibi büyük balıkları avlarken yem amacıyla kullanılır. Ancak yine de eti yenebilir
Her iki sırt yüzgecinin önünde 1'er adet sert diken bulunur. Füze şeklinde olan vücudu arkaya doğru incelir. Kuyruk yüzgecinin üst lopu daha uzundur. Sırtı koyu kahve renkli olup, yıldız şeklinde beneklerle kaplıdır. Karın kısmı beyaz ve düzdür. Solungaç kapakları olmayıp, 5 çift yarık bulunur. Çiftleşme ilkbaharda olup, 18 ay sonra yumurta annenin karın boşluğunda açılıp, canlı yavru meydana gelir.
MELANURYA (Oblada melanura)
Vücut yanlardan hafifçe basıktır. Yan çizgide 68-72 pul bulunur. Ağız küçüktür, kuyruk yüzgecinin sağ kısmının her iki tarafında koyu siyah bir leke bulunur. vücudun üzerinde boyuna 7-8 tane siyah bant vardır. Vücudun üst tarafı siyah, alt tarafı gümüşidir.
MERCAN (Pagellus erythrinus)
Vücut yanlardan basık, yan yüzgeç sivri olup, anüs yüzgecinin hizasını geçmektedir. Yan yüzgecinin kaidesinde siyah bir leke bulunur (büyük formlarda). Vücudunun üst tarafı pempe, alt tarafı gümüşi beyaz renktedir. Sırt ve yanlarında ölünce hemen kaybolan kırmızı diken bantlar bulunur. Ağız içi solungaç kapakçıklarının iç tarafı siyah renklidir.
MIRMIR (Pagellus mormyrus)
Mercana göre vücudu daha uzundur. Genellikle Akdeniz'de bulunur ve en çok 30 santimetreye kadar büyür. Sığ suların bitkilerle örtülü taşlık, kayalık, kumluk bölgelerinde yaşar. Acı su bölgelerine de girer. Biyolojik yaşamı karagöz-mercan gibidir. Etinin lezzetli olmasına rağmen az bulunan ve sadece taze tüketilen bir balıktır.
MERSİN BALIĞI (Acipenser ruthenus)
--------------------------------------------------------------------------------
İstiridyemsi Pul Sayısı: Sırtta 12-16, Karında 13-16, Yanlarda 58-71.
Burun uzun, yassı, sivri olup, hafif yukarı kıvrılmıştır (A. Stellatustan farkı). Alt dudağının ortası oyuktur. İki çift olan bıyıklar saçaklı olup, dıştakiler içtekilerden uzaklaşmıştır. Sırtı gri-kahverengiden beyaza kadar değişir, karın kirli beyaz renktedir. Derisinde sarı-kırmızı lekeler vardır.
MEZGİT (Micromesistius poutassau)
Vücudu uzun ve incedir. 3 tane sırt yüzgeci bulunup, ilk iki yüzgeci kısa, üçüncüsü uzundur. 2 anüs yüzgeci vardır, yine ilki uzun ikincisi kısadır. Başta bıyık yoktur. Vücudun üst tarafı gümüşi mavi, yanlar ve karın açık renktedir.
Ege ve Akdenizde bulunur.Şubat ayında başlayan üreme mevsimi Nisan ayı sonuna kadar sürer.
Mığrı, Congridae familyasından yılan balıklarına benzeyen sadece denizlerde yaşayan balık türü.
Vücut uzun silindir şeklinde olup, yılana benzer. Derisi kaygan ve vücut küçük pullarla örtülüdür. Rengi yaşadığı ortamın rengine uygundur. Sırt ve yanları gri, sarı ile karışık yeşilimtırak, karın kısmı ise kirli beyazdır. Sırt ve anüs yüzgeci kuyruk yüzgeci ile birleşmiştir. Yan çizgi sırtına paralel olarak kuyruğa kadar uzanır. Yılan balıkları gibi bir defa yumurta döker ve sonra ölür. Büyüklüğü ortalama 100 cm dir, maksimum 300 cm olur. Maksimum ağrlığı 65 kg dır.
Atlas Okyanusunda Norveç ve İzlanda'dan Senegal'e kadar olan sahil şeridi yaşam yerleridir. Sığ yerlerde yaşarlar 1170 Mt. derinlikte de görülebilirler. Ayrıca Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında da yaşamlarını sürdürürler.
MİNEKOP (Umbrina cirrosa)
Vücut hafif basık, sırtı kamburcadır. Yan çizgide 48-50 pul bulunur. Alt çenede küçük bir bıyık olup, pulları iridir. Burun kısmen küttür, çenede derin bir çıkıntı bulunur. Karın açık renklidir. Yumurtaları demersaldir. Kafasının içinde ve her iki yanında gözlerin arkasına doğru iki küçük beyaz taş bulunur.Büyüklüğü ortalama 30-35 cm dir, maksimum 100 cm olur.
Üreme zamanı Haziran ayında başlayıp Ağustos sonuna kadar devam eder.